1 Üç Pembe Domates

                         ÜÇ PEMBE DOMATES
                         Ender olarak çok derin uyuduğum bir Cuma gecesi sabahında taze taze köylü ürün ve sebzelerini almak için kendimi Cumartesi pazarına attım.
Saat henüz 8.00-820 civarı ve bir kısım satıcılar ürünlerini tezgaha dizme telaşında...Sarhoş adamlar gibi bir dikilip bir yıkılan gölgelik şemsiyelerin acı bir sürpriz yapmasından tedirgin adımlarım; hem en taze ürünü, hem de en fazla ihtiyacı olabilecek çehreyi bir araya getirme arayışında...
                            Nedense meyve ve sebzeleri tek tek seçtiğimde sanki daha da güzelleşecekler gibi bir fikri sabitim var.Yani üçü bir arada olmaz ise pazar keyfim kaçmış demektir.Yaptığım yemekten de yediğim meyveden de  haz almam mümkün değil...

                           Bütün bunları merkez şehirlerde Pazar mafyasının biçtiği fiyatlarla asık suratlı satıcıların sattığı ürünleri kaçak gözlerle ancak süze-bilen ve kaşla göz arasında en çürüklerinden birkaçını mutlaka almak zorunda bırakılan arkadaşlarıma gıcık vermek için yazmıyorum elbette...
                          Dolar kurunun 7,50 yi yokladığı günlerde yaşadığım bir olay yakın arkadaş kayıpları ev ve kabir ziyaretleri, yakın akrabaların hastalık ve hastane günleri nedeniyle maalesef biraz da gecikmeli anlatılıyor.
Dolar kurunun intikamını benim gibi bir memurdan almaya hevesli şark kurnazı köylülere rastlıyorum.
Bana şaka gibi geliyor keza en kabadayısı bir kg. ürün satabilir.Fakat taşıdığım sosyal sorumluluk ürünlerin önceki haftalar ile yaşadığım dolar azgını günler arasındaki köylü davranışlarını ve fiyat hareketlerini takibe zorluyor.
                        Yırtık ve boyası hangi yılda yapıldığı belirsiz ayakkabı içinde duran bir çift yalın ayağı görünce hemencecik durdum.
Asıl rengini kaybetmiş haki bir pantolon, sabah ayazından korunmak için sebze toplarken giyildiği aşikar buruşuk bir ceket, oduncu gömleği içinde normal kiloda bir beden, şizofrenik bir dağınıklığı andıran ak sakallar ve istisnasız bembeyaz dağınık saçlar üstünde siperi çarpılmış bir şapka...
Tahminen 80-85 arası yaşında ve sayısız çizgilerle örülmüş bir çehre...
İki mavi göz ile nazarlarımız çarpıştığında "buyurun"diyen tevazu yankısı ses tonu...
Buyurmadan edemezdim.
                      Toplam 15 kg. ya gelir ya gelmez iki üç çuval..
                      Böyle manzaralarda çoğunlukla fiyatta soramazdım.Dolar kudurmuş ya; belli ki şuur altı korkum gelişmiş soruverdim.
-Biber kaça?
-4 lere?
-Yarım kg. alacağım
-Al buyur.
                      Biberleri bahçeden mi çuvaldan mı topluyorum mübalağasız belli değil..Tazecikler ve sabah serinliği henüz üzerinde...
                      Yakın kayıplarından Erol'un artçı sarsıntılarından biri vurmuş olmalı ki ağzımdan birkaç devrik cümle düşüverdi.
-Yalan dünya amca yalan dünya ..Arkadaşlarımı kaybediyorum.Hem de en iyilerini...
-Benim de çok akranlarım öldü. 
-Biliyor musun amca?Hep iyiler ölünce kendimden kuşku duyuyorum acaba ben kötü müyüm diye?
                       Evet bu cümlenin anlamı hem sarf edeni hem de işiteni çarpmıştı.
                       Acı acı güldüğünde hiç fırça ile tanışmayan eksik dişlerini ve nemli gözlerini fark ettim.
                       Poşete doldurduğum biberleri tarttı.Yarım kg.dan fazla olduğu halde üzerinden almadı.Sonra diğer çuvala abandı ve yarım kg.dan fazla gelebilecek üç pembe domatesi biberlerin yanına koydu.
-Amca borcum kaça?
-1,5 lere...
-Olmaz hani yarım kg. 2 lira yapardı.
-Oğul helal al götür, şimdi böyle...
-Ya domatesler çok güzeller ve bedava olmaz.Ben senden çok iyiyim.Maaşım var.Yardım kabul edemem.
-Ben seni benden kötü görmüyorum, yüreğimden sevdim, hediye ediyorum, kabul et bırakırsan gücenirim.
-Ya amca bari tanışalım.
-Benim adım Ali, yakın köydenim.
-Benim adım Kadir, Sağlık Müdürlüğüne gel araştırmacı Kadir de..
-Gelmem ben, burada görüşürüz.
Tokalaşıp sarıldık.
Biberler lezzetli üç pembe domates daha lezzetliydi.
Üç sabah Ali amcaya dua ettim.
O üç pembe domateste, köylünün samimiyeti, safiyeti ve kadirşinaslığı vardı.
İşte dolar kuruna meydan okuyan yiğit ve yürekli bir tavır Tramp'a ağız dolusu sövüyordu.
Herhalde Atatürk bu köylüye diyordu.
"Köylü milletin efendisidir."
Kadir KOCA

( Üç Pembe Domates başlıklı yazı Kadir Koca tarafından 6.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.