ŞİİRİN HİKAYESİ Mİ...

Bildiğim her şeyi unuttum son birkaç gün.

Yazdığım her satırı; her şiiri yok saydım.

Kalemi öldürdüm ve sarıldım ucuna, kırdım kırıldığım her an’ın suçunu kaleme yükledim.

Kırılmıştım.

Ama ama… kırılmadı kalem.

Parça parçaydı sözüm ona lakin can vermedi.

Sözü vardı bana:

‘’Biz bu yola beraber baş koyduk.’’

Sevdiğim kadar da nefret etmekti amacım ama kendime edeceğim yeni bir ihaneti kaldıramazdım ve kalem de kaldıramazdı.

Tufanda savrulduğum günlerin ardından…

Yeniden doğdum ben kalemin küllerine emanet ettiğim yüreğimi yerine koydum.

Ben buyum.

Kalemin izinde bir sancıyım.

Sancımın eşiğinde bir kelamım.

Henüz ne söyledim ki?

 






Örtük yıldızların naşını ördüm ansızın

Aslında kundaklanan isimlerden çaldım

Ben bu şiirin çatısını

Bir de öğüttüğüme binaen,

Her nasılsa öğrenemediğim dönüşlerin cefası.

 

Islak kaldırımlarda yürümedim

Ne de olsa kaygan gönlümde

Bir su tanesiydim nemin izinde;

Şehrin izinde;

Yankıların solduğu yamaçlarında gün bazlı gecenin.

Laneti sonlandıran bir sefa sürüyorum ben:

Cefamla bariz yenilgim

Dökülürken ellerimden

Şiir adına düştüğüm tuzağa yangınım

Ve tutsak elendiğim oyunlarda

Ben aslında bir düş sahnesiyim.

 

İçinde yetim pervaneler;

Dışında, solgun yakasına güneşin

Şiir diye niyetlendiğim her iç çekişi

Buğusunda yüreğin

Kayıp romanların tiradıyım ben;

Âcizane düştüğüm yollarda

Acziyetimi fısıldayan yavru kumruların

Eşlik ettiği bir tohumum:

İçime ektiğim…

 

Kızıl tonlarında gençlik düşlerimin

Soya çekim benim acım ve adım:

İçlendiğim kadar efkârın

Bam telinde

Yetim bir diyezim ki

En muteber notayı basmalıyım

Tuşlarına ölü piyanomun.

 

Çocukluğumun odalarında

Fink atan yapboz oyuncaklarımın

Arasına sızdığım

Aslında sezdiğim her kötünün

Uzağındayım.

Anne gibi koruyucu yüreğim;

Evlat edindiğim şiirlerim

Ve pasaklı kalemin deli neferiyim

Ansızın tetiklenen üzüncüm

Basireti bağlanmışken kelamın

Kavuştuğum coşkum…

 

Bir nidanın uzantısı;

Hayli yorgunluğun seyrüseferinde

Dumura uğrayan

Belki de kalıbımı basamadığım gel-geç duygularım.

Haydi, şafağın üstünü örtelim;

Haydi, sonlanmadan nefesim

Küçük mutluluklar konduralım.

 

Ziyafetine talebim evrenin

Kırkı çıkmadan kalemin

Ben yine esir düştüğüm mukadderatım:

Ne mutlu bana ki;

Öldüğüm her seferin yanılgısıyım:

Şiir tadında mevsim;

Bense şiirin ta kendisi.


( Kırkı Çıkmadan Kalemin... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 25.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.