Yanda Hamza, önde Bilâl
Dosta şefkat, hasma celâl
Mesrur idi gökte hilâl
Eskidendi… Çok eskiden.
Rağbet vardı ihtiyara
Bir ataya bir de yâra
Can adamak Şehriyara
Eskidendi… Çok eskiden.
Gençlik vardı akça, gökçe
Dururlardı mertçe, dikçe
Hatır vardı geçer akçe
Eskidendi… Çok eskiden.
Görülmüyor zerre ziya
Ortalığı sardı riya
Hakk’tan korku, kuldan hayâ
Eskidendi… Çok eskiden.
Dost yoluna bin bir cefa
Çekilirdi hem kaç defa
Karakterdi ahde vefa
Eskidendi… Çok eskiden.
Tartışıp bir öfke ile
Merhabayı kesse bile
Düşürmez dost dostu dile
Eskidendi… Çok eskiden.
Çatışarak yaşanmazdı
Huzursuzluk kaşınmazdı
Arada söz taşınmazdı
Eskidendi… Çok eskiden.
İster üret, ister al-sat
Sarsılmazdı hiç iktisat
Helâl lokma idi maksat
Eskidendi… Çok eskiden.
Milletimin her bir ferdi
Çeyrek değil, tam neferdi
Canım yurda feda derdi
Eskidendi… Çok eskiden.
Birimizin varsa derdi
Dost onu da dert ederdi
Yüzlerimiz gülümserdi
Eskidendi… Çok eskiden.
Dost dostunu duyar idi
Çağrısına uyar idi
Dostuyla bir buyar idi
Eskidendi… Çok eskiden.
Tok yatmazdı komşu açsa
Sofrasını ona açsa
İster idi huzur saçsa
Eskidendi… Çok eskiden…
Baş okşanır yetimlerden
Yabanlara ketumlardan
Nasip vardı hatimlerden
Eskidendi… Çok eskiden.
Kucak açar komşusuna
Sebep olmaz korkusuna
Saygı duyar yortusuna
Eskidendi... Çok eskiden.
Muhaciriz hem de kökten
Şekva yoktur, takdir Hakk’tan
Razı idik aza çoktan
Eskidendi... Çok eskiden.
-muhacir bozkurt-
Mustafa KÜTÜKCÜ