Görücü bir lanet,
Hiçliğin kuramında tırsak bir yangın
ki
Az sonra kaplayacak tüm şehri.
Varsıl bir ikamet;
Süt kuzusu imgeler
Tahliye edilmiş bir kez ışıkları
şehrin.
Tebaası yenik düşmüş şiirlerin;
İstifli söz birlikleri:
Nakşeden tapulu bir yalnızlık;
Haydi, örtün üstünü sivri sarkıtların
Lav edilmiş tanrısal yetileri düş
cambazlarının
Açmadan artı parantez
Bozguna uğrayacak elbet şerri
iblisin.
Hangi kayıtta saklı?
Hangi arada kayboldu mutluluk?
Oysaki tehir etmiştik geçen zamanı
İksirini döktük dökeli
Şeması olmayan bu düzenek;
Varsa yoksa kapalı kepenkleri
Örtünmüş gizemin de vasfına biat
İçimizdeki saklı kehanet.
Haydi, sağaltalım gölgeleri;
Haydi, nakşetsin içimizdeki deli
mevsim;
Görüp göreceğiz ne mi kaldı, sevgili?
Zaaflarımız ve içimize dönük gözümüz
Oysaki biz böyle değildik dünkü kaç
sene.
Şimdi mizansen doğuruyor şehla
bülbüller
Güle çemkiren bir kargadan mı medet
umacak
İçimizdeki saklı kutsal şehir?
Ah etmeden yaşadık yaşayalı;
Zan etmeden birbirimize
Hep sunduk sevgiyi
Bir nebze de olsa sevenlerden olmayı
bildik
Göğün kanatlarına yattık;
Başımız dik, koştuk bazen
Kanatlandık ölü serçelerin
Kayıp bedenlerinde
Şiir benzeri haleler çizdik
Yüreğin her bir katresine.
Batılı tuzakların;
Tuzak dediğin içindeki yorgun
fıtratın
Buğusunda belki de şehla şiirin
Fırtına misali her gizem
Tetikleyen bunca şiiri.
Ne kelam yalan söyler
Ne de gözlerden yaşlar süzülür durduk
yerde:
Mutluluktan ağlarmış insan
Derlerdi de inanmazdım sevmeden önce.
Paçoz bir şiirim madem;
Yanık kelamı sevdiklerimin
Nasıl ki yüreğin urbanı
Kefilim aşkıma;
Kefenimde saklı içime akıttıkları
zehir;
Yansız yaşadım ben ömrü yâd edip
Dünle ettiğim hasbıhal
Ve nasıl da yarına dönük yüzüm
Elbette son bulacak
Deli rüyası
Göğün katmanlarında asılı o şiir
Esefle bozguna uğratmadan
Yalancı şahitleri.
Şimdimde kandığım ne yalan;
Yarınımla kıydığım nikâh
En tezat suret
Dünde kalan diğer yarım.
Namzedi bunca kabulün;
Zevkini sürdüğüm acının bile rükûsuna
Kefilim hece hece
Her halükarda
Buyur ettim içimdeki periyi.