1
Ön: Önce olan, ilk.
Zikir: Anmak, hatırlamak. Anılmak.
Ummân: Büyük deniz. Okyanus.
Dalmak: Suyun içine bütün vücûduyla ve hızla girmek.
Necis: Temiz olmayan. Pis.
Kurtulmak: İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak.
Günâh: Dinî bakımdan suç sayılan iş veyâ davranış, vebâl.
İşlemek: Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek.
Sevab: Hayır. Hayırlı iş. Allah'ın (C.C.) rızasını kazanmağa mahsus iyi amel.
Fâ'il Hakk'dır: İşi yapan. Fiili işleyen Allâh'dır, başkası değil.
Bilesin: Öğrenesin. Anlayasın.
Çirkin: Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz).
Şer: Kötü iş, kötülük. Fenâlık.
Hakk: Doğru. Gerçek. (Allâh).
Vücûd: Ceset, cisim, ten, gövde.
Ulaşmak: Varmak, gelmek. Elde etmek, erişmek.
Yok ol: Yıkıl git, gözüme görünme. Bir daha karşıma çıkma anlamında olumsuzluk bildiren söz.
Ahret: Dinsel inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve tanrı'ya hesap vereceği yer, öbür dünyâ.
Varmak: Erişmek, ulaşmak, vasıl olmak.
Cennet: Dinî inanışına göre, iyilik yapanların, günâhsızların, öldükten sonra sonsuz mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak.
Girmek: Dışarıdan içeriye geçmek. Sığmak.
İçin: Amacıyla, maksadıyla.
Rabb: Besleyen, yetiştiren, terbiye eden. (Allâh)
Görmek: Yanına gidip konuşmak.
Muhammed: Pek çok tekrar tekrar övülmüş, medhedilmiş meâlinde bir isim olup, ilk olarak Peygamberimize (s.a.v.) verilmiştir.
Şefaât: Af için vesîle olmak.
Var git: Hadi durma git; bırak, boş ver.
Kul: Emir dinleyen hizmetkâr. Allâh'ın mahlûku.
Lâilâheillallâh: Allâh'dan başak ibâdete lâyık olan hiç bir ilâh yoktur.
Muhammed Resûlallâh: Muhammed (s.a.v.) Allâh'ın kulu ve Resûlüdür.
Böyle bil: Bu yolda, bu biçimde tanı.
Yahyâ: İbrânîce'de (Tanrı Lütûfkârdır) Anlamındadır.