Bir ironi olmanın gerekçesi mi?
Yas ekili tarladan arda kalan ve de.
Muhitimize geldik,
Elimi tutan şiirler, hadi terk edin
beni.
Yalnızlığın asalet olduğunu kim
söylediyse
Bir de sessizliğin lahzasına konmuş
kelebek sürüsü…
Bereketi ile geldi mevsim;
Taşkınlarda memba suyu;
Azınlığın nefsine teğet geçen
Ayrımcılık hissi.
Köhne bir yanılgı olmayı reddediyorum
Belki paçamdan akan yağmuru
Elimle toplarken yağan bereketi
Ağlamaklı yüzün emaneti benimki:
Kuş uçmaz kervan geçmez şiirlerimin
de
Arka penceresi.
Üç artı bir yalnızlığın bir üst katı:
Sileceklerini yitirmiş araba gibiyim
Ve benzini biten:
Sarmalında olup bitenin
Ne ise elimde kalan.
Alaca kuşlar çemkiriyor her rahmeti
Kursağından geçirme gayretine söz
geçmiyor âlemin
Bir de ısrarcı bakışlar:
Zamanın delik cebinde
Bir neşe biriktiriyorum
Her fasılada aşkın tüten bacasını
sonlandırıyorum:
Ondandır, diyenlere aldırış etmeden
Kamufle ediyorum görüneni.
Şiir dibine vuruyor kelimelerin;
Yorgun kıyıları döven dalgalara
minnettarım, Tanrım:
Dövmediğim kimse dizimi koyduğum her
bir dizeyi
Geçiriyorum süzgeçten:
Utangaç ve dalgın her biri:
Tıpkısının aynısı olacaksa
yazdıklarım
Fıtratımın uyumsuzluğuna parmak
basıyorum
Ve başlıyor hapishane günlerim:
Konakladığım her şiiri konduruyorum
bir üst çekmeceye
Gidip gelip açıyorum
Bir o kadar acıyorum
Lanet benzeri bir efkâr benimki.
Sonrasını unutan ziyafet sofrasında
Yemediğim ne kaldı ki?
Biraz da süt içiyorum içindeki
yangını söndürsün diye
Düşlerime paye veriyorum gece ertesi:
Un ufak olmalı hezeyanlar
Ve muteber bir çekince: