Ülkelerin yöneticileri yurttaşlarını nitelikli, üretken çok yönlü yetiştirmek isterler. Bunun da birincil yolu olarak yaşama gözlerini açan çocuklardan başlayarak ölünceye kadar tüm yurttaşlarının eğitim-öğretim sorunlarına bilimsel ve akılcı yollarla çözümler üretirler. Hiçbir ideolojinin savunucusu olmadan yıllarını okullarda çalışarak geçirmiş bir öğretmen olarak ülkemizdeki eğitim-öğretim çalışmalarına katkı sunmak adına bazı dileklerimi seslendirmek isterim.

   

         Eğitim-öğretim çalışmalarının paydaşları öz bir tanımla, öğrenci-veli, öğretmen ve eğitim yuvaları olarak okullardır. Öncelikle yurdumuzda ihtiyaçtan çok fazla öğretmen yetiştiren fakülteler açılmış durumdadır. Her yıl binlerce öğretmen adayı mezun olup bunların ataması yapılamamaktadır. Kutsal bir mesleği seçip bu uğurda yıllarını veren genç öğretmen adaylarının atanamayıp işsiz kalmaları çok acıdır. Ayrıca okullarımızda ücretli ve sözleşmeli öğretmen uygulaması hem öğretmen hem öğrenciler adına büyük olumsuzluklar içermektedir.

 

         O halde ülke ihtiyacı kadar öğretmen yetiştirecek okullar açılmalı bu okullar en çağdaş usullerle eğitim vermelidir genç öğretmen adaylarına. Mezun olan öğretmen adaylarının atamaları eski yıllardaki gibi kısa süre içinde yapılmalıdır.

 

         Öğretmenlik bir liderlik mesleğidir. Öğretmenler takım elbiseli, kravatlı ve her güm tıraşlı olarak öğrencilerin ve toplumun karşısına çıkmalıdır. Kıyafet serbestliği öğretmenler için yarardan çok olumsuzluklar içermektedir. Çocuk evde anne-babayı, okulda öğretmeni rol model alır. Rol model alınan kişilerin bilgi ve becerileri kadar kılık-kıyafetleri de önemlidir. Liderler toplum karşısına örnek kıyafetleriyle çıkarlar.

 

         Öğrenciler bağlamında öz olarak yapılası gerekli olanları şöyle özetleyebilirim. Devletin yurttaşlarının özde eğitim, sağlık ve güvenlik sorunlarını kendisinin çözmesi devlet olma gereğidir. Bu bağlamda eğitim-öğretim devlet okullarında yapılmalı. Milli eğitim çalışmalarına ülkemizde olduğu gibi cemaat ve tarikatlar karıştırılmamalı. Sık sık müfredat değiştirilmemeli. Müfredat öğrencileri sınavlara endeksli değil yaşamın gerçeklerine uyumlu olarak hazırlanmalı.

 

         Hükümetler bütçelerinden en büyük payı eğitim-öğretim çalışmalarına ayırmalı ve eğitim-öğretim çalışmalarının kusursuz yürütüleceği özellikle okul binaları inşa edilmeli. Okullar en yeni araç gereçlerle donatılmalı. Sadece öğrenciler için değil yetişkinlerin de bilgi ve donanımlarını geliştirecek ve yenileştirici çalışmalara olanaklar sağlanmalı. Bu dilekler ışığında öğrencilerimin altlarında isimleri olmadan çalıştığım yıllarda hakkımda yazdıkları benim için paha biçilmez yazılarından örneklerle baş başa kalalım.

 

         “Öğretmenim, siz saygıdeğer bir insansınız. Dersleri bizlere kavratmak için yoruluyor ve tebeşir tozu yutuyorsunuz. Bizlere çok iyi davranıyorsunuz. Bizimle bir arkadaş gibi konuşuyorsunuz. Öğretmenim bu 5 senede arkadaş, kardeş gibi bize davrandınız. Hakkınızı ömür boyu ödeyemeyiz.

         Öğretmenim, ben sizi memnun edebildim mi? Bu beş senede açtınız sıcak kucağınızı bizlere. Hep iyi davrandınız. Bu beş seneden beri didinip, yoruldunuz bizlere bir şeyler öğretmek için. Siz elinizden geleni yapıyorsunuz.

         Sen bize hep yardım ettin, öğretmenim. Sizi sınıfta çok seviyoruz. Bu son senemiz olduğu için çok üzülüyoruz. Sizi ben hiçbir zaman unutmayacağım. Keşke bu sene son senemiz olmasaydı. Keşke bütün sene bizi siz okutsaydınız. Bilin ki, hiçbir öğretciniz sizi unutmayacaktır.”

 

         “benim öğretmenim, canım öğretmenim, öğretmenim, pak giyinen her zaman kravatını giyen bir insandır. Öğrencilerine yani bizlere iyiyi, doğruyu, bize en güzel şekilde yakışanı öğretir. Ben öğretmenimi her zaman bir çiçekçi dükkânına benzetirim. Siz dükkânın sahibi biz de çiçekleriniz. Darılmayın ama bizlere çok öğüt veriyorsunuz. Ben de öğüdü hiç sevmediğim için o konuda aramız biraz açık. Ama sizin bu öğütleriniz hep bizim gelecekteki yaşantımıza bağlı sayılır. Tabi siz de bir insansınız. Öğretmenim benim sizinle son senem. Ama sizi hiç unutmayacağım. Siz her zaman için bir bilgi kaynağısınız. Öbür sene gelecek birinci sınıfları kıskanacağım çünkü onları siz okutacaksınız. Bize birinci sınıfın sonunda geldiğinizde sizinle ilgili içimde bir kuşku vardı. Çünkü bizi öbür öğretmen kadar sevip sevmeyeceğinizden kuşkuluydum. Meğer öğretmenlerin hepsi öğrencilerini bir anne, bir baba gibi severmiş. Öğretmenim sizi çok seviyorum. Siz bizim bilgi kaynağımızsınız ve öyle kalmaya devam ediyorsunuz.”

 

         “Bizim öğretmenimiz bize bir ders öğretmek için bir konuyu iki üç kere öğretir ve hakkını ister. Türkçe ’den verdiği parçaları 10 defa okumamızı söyler. Küfretmeyi sevmeyen, kavga etmeyi sevmeyen olayları sözle çözmeyi seven bir insandır. Bizim öğretmenimizin dış görünüşü böyledir.”

 

         “Öğretmenimiz iyi bir insandır. Kitap okumayı sever. Öğretmenimiz, yardım etmeyi sever. Kibar, iyilik yapmayı seven, her zaman derslerimizin iyi olmasını isteyen her zaman bizi yüksekokullarda görmek istiyor. Mesela mühendis, hakim gibi pek çok yerde görmek istiyor. Öğretmenimizi sayarsak severek bütün derslerimize iyi çalışalım. Biz öğrenciler öğretmenlerimizi üzmemek için derslerimize çalışıp öğretmenlerimizi üzmemeliyiz. Çünkü öğretmenimiz bize I. Sınıftan 5’e kadar getirip okumayı yazmayı, a, b, c demeyi onlar öğretiyor onun için çok çalışmalıyız.”

 

         “Ben öğretmenimin en çok bize bir şeyler öğretmek isteyip içinde bir hırs olduğunu sanıyorum ve buna inanıyorum. Bir şey daha var o da benim büyüyüp öğretmenim gibi büyük bir kişi yani öğretmenim gibi hırslı biri olmak istiyorum.

         Bu sınıftan ayrıldığımda çok üzüldüm çünkü bu sınıfa alışmıştım bir daha sizi ve arkadaşlarımı göremeyeceğime korkuyordum. Ama oradaki arkadaşlarımı da sevdim oradan İzmit’e gelirken aynı şey için üzüldüm ama bu yine bu sınıfa geldiğim için mutluyum.

         Bence kötü yönünüz de vardır ama ben bilmiyorum bir tane bildiğim var. O da biri bir vurma şikâyeti edildiğinde tamam diyorsunuz. Yalnız bu huyunuzu ben bilmiyordum bunu bana arkadaşım söyledi söylemeseydi ben sizi kötü bir huyun olduğunu bilmiyordum.”

 

         “Öğretmenim sen bana hep öğütler söyledin. Ben çalışacağıma inanıyorum. Öğretmenim sen bize dik otur diyorsun ve ben seni dinleyerek artık dik oturuyorum. Yeni arkadaşlarımız geldiği zaman onlarla arkadaş oluyorum. Konuşuyorum. Senin dediğin her şeyi şimdi burda yapıyorum.

         Siz bizim çalışmamız için tebeşir tozu yutuyorsun. Öğret biz de sizin için çalışacağız. Siz bir meleksiniz. Sizin sizin gibileri sayesinde bilgilerimizi geliştirerek eğitimimizi ilerleteceğiz. Ve topluma faydalı kişiler olmaya çalışacağız. Siz olmasanız toplum cehalet içinde kalır. Ülkemizde gelişme ve kalkınma olmaz. Büyük önder Atatürk, “Türk öğün, çalış, güven” sözünü yerine getirmek için sizlere ihtiyaçlarımız var öğretmenim. Atamız gibi “kalem kılıçtan keskindir” bu yüzden çok çalışıp gelişen ülkeler gibi olmak için sizlere ihtiyacımız var öğretmenim.”

Devam edecek diğer öğrenesilerin görüşleri için.

                                                            

 

 

 

 

( Öğrencilerden Öğretmenlerine başlıklı yazı sahara tarafından 14.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.