Sanrılar ambarında bir sunumum:
Göğe teyelli cüssemde hafif bir sızı
Elemin de eli değmişken
İçimdeki yetime
Sarmalında önsezilerin,
Gelip geçici olduğunu temenni
ettiğim.
Rüyalarımda saklı inancın doğasında
Baş veren umutların yansıdığı
Varlığın dev aynası…
Oysaki tek zerreden ibaret kâbuslarımda
Ben asla yüklenmediğim hasedi ve
kini,
Dercesine yorgunluğumla asılı olduğum
Bir kanca:
Beyitleri ve yüreğimi kanatan;
Dara düşüp geniş acılar yaşayan
Ve göğün gümbürtüsü.
Belli ki yüreği atıyor Tanrının:
Hüzünlü kalplere düşkünlüğü
Hidayetin çıkılacak tek tek her bir
basamağı.
Muafım gölgemden
Muaf edilmediğim zulüm kadar da
Eminim içimdeki sevgiden:
Hani okşadığım ellerimde çatlaklar;
Hani sırtımı dayadığım duvarda
Enkaza dönüşen varlık kadar da
Arazı aşkın ve sancılı doğamın.
Sunumunda bir rahle
Kâbusları yok sayıp
Süzüldüğüm perde perde yükselen
sesinde
Evrenin,
İçimdeki kör atlas
Bilediğim yetilerim:
Kadın olmak ya da kadın doğmak:
Elzem olsa olsa
Sevip de koruduğum çocuklarım
Doğamda asla solmayan umut başaklarım.
İçim sıkılıp edemediğim isyan;
Bayat ekmekle dahi sunumunda lezzetin
Yüreğim kadar ziyafetin de sofrası
Yine kanıksadığım elem ve matemin.
Kadından çıkıp yola varamadığın;
Kayda değer acıları her dem kadına
atadığın:
Kanıksamakla iştigal evren:
Oysaki büyümeden çocuklarını büyüten:
Ne çocuk gelin ne de sıradan;
Ne yalanların izini süren
Ne de nefsinden ödün vermeyen kim ise
Sırtını dayamaksa Rabbin varlığı
kadar
Kutsal ne var ki kâinatta?
Ve kadın:
Varla yok arası adında nakşeden diri
bir tebessüm
Çatallaşmış sesinde yüreğin
Sayısız iklim deviren bir hegemonya:
Sanrıları devingen evrenin
Sancılandığı her doğumda
Yine kadının elinin değdiği
Her tablo aslında doğanın sunumu
Lakin zalimin resti ile
Ters yüz edilmiş dünyalar.
Mademki kadından olma hayatlar
Kadar da sıradan aşkın nakşettiği
Hüzünle matemin terini silerken
Alnından akan damla damla
Yüreği de kalbura dönmüş bir kez
Sevgiden yana zulmü kadına hak gören.
Sonrası mı?
Bir kadın daha yitip gitti,
Demenin meali
Aslında yüreğin insanlıktan ikmali.