HAYAT BİR OYUN MU?
 
Ben çocukken hayatı hep oyun sanırdım.
Bilgisayarın olmadığı yıllardı.
Mahallemizin Arnavut kaldırımlı taş sokaklarında,mahallemizin çocuklarıyla birlikte,saatlerce hiç bıkmadan usanmadan ne güzel oyunlar oynardık.
Mahallemizin bir dili olsa da,konuşsa keşke.
Oynadığımız her oyunda kazanmak isterdim nedense.
Her galip geldiğimde,kendine çok güvenen,yeni bir zafer kazanmış komutan edasında görürdüm kendimi.
Kaybettiğim de olurdu ama oturup ağlamazdım öyle salya sümük.
Yattığım gibi sabaha kadar mışıl mışıl uyurdum,uykunun beni saran kollarında.
 
Gel zaman git zaman büyüdüm büyümesine de,hayatı hep gereğinden fazla ciddiye aldım.
Yıllarca hayatı kurallarına göre yaşadım,yaşıyorum da.
Sokakta annesinin elini hiç bırakmayan,annesinin sözünden hiç dışarı çıkmayan,uslu bir çocuk gibi...
 
Hayatı o kadar çok ciddiye aldım ki;çoğu şeyi kendime takıntı yaptım boşu boşuna.
Bana yapılan her şakayı bile ciddi sandım neredeyse!
Alınganlık da,burnundan kıl aldırmayan biriydim.
Herkesi kendim gibi görerek;herkese aynı değeri verdim,kıymet bildim,çok ama çok sevdim.
 
Bazen hırçın bir deniz gibiydim,dev dalgalarında boğulan...
Bazen de hatırı sayılır duygularım,akvaryumdaki balıklar gibi sessiz,sakindi;çarpışmadan yüzüyorlardı içimdeki denizde...
 
Bilmiyordum ki,her insanın bir değil,iki yüzü olduğunu.
Daha sonra bu yüzsüz yüzlerin,toplumda çok olduğunu görsem de,aldırış etmedim.
Hiç duraksamadan yürüdüm,sevgi yolunda engebeleri severek aşmayı göze almış bir yolcu kararlılığında.
 
Kendi doğrularıma göre hep inandığım şeyleri yapıyordum,mantığıma ne yatıyorsa ve ne
hissediyorsam onu yaşıyordum,bedel ödeyeceğimi bile bile...
Gülleri dikeniyle sevmiştim,dikenleri canımı acıtsa da.
Bu yolculukta zaman zaman canım yansa,gönlüm kansa,gözyaşım sel olup aksa da;
bu deli gönül,bu cesur yürek sonsuza kadar hep sevmeye devam edecek sorgusuz sualsiz.
 
Hayat tarlama sevgi ekerken doludizgin;can evimin arka bahçesinde,birdenbire gül soldu,
bülbül sustu ama,yine de ön bahçede rengarenk çiçekler açtı hiç durmadan...
 
Gülümsemeyi,sevmeyi,sevilmeyi öğrendiğim papatyalardan fal bakmadım,gülen yüzlerini soldurmadım hiç.
Umudu onlara yüklemeden sevmeyi sevdim,sevilmeyi beklemeden.
 
Demek ki,ben daha hala çiçeklerle,böceklerle uğraşan,değişmeden büyüyen çocuktum,
büyüdüğünü zanneden...
 
Bunca yıl çocuk kalan yüreğime sordum...
Büyüyünce ne değişti hayatında?
Dünden bugüne,kendimden başka çok şey değişti dercesine;
ümitsiz,fersiz gözlerimle boş boş bakarak,sus pus içinde kulunçlu omuzlarımı kaldırdım,hayır anlamında kafamı salladım bir sağa bir sola...
Sonbahar olmuş yeşil gözlerimden süzülen gözyaşlarımın,solgun yanaklarımı yakan ateşine aldırmadan.
 
Yaralı ruhum;hayatın cilvelerinden yorgun düşerken,hayatın hiç de umurunda olmuyor,ruhu duymuyordu bile.
Kendi hayat oyunumda körebeydim hep.
Yıllarca hayatı okuyordum kim bilir kaçıncı kez de,yine de anlayamıyordum bir türlü.
Dertlerim olunca türlü türlü,hayat okulunda bir üst sınıfa geçemiyordum.
Bir çok insan başarıyorsa,demek ki başarısız olan bendim.
Kafam,çantam gibi,kapı anahtarını bulamayacak kadar karmakarışıktı.
Kendime çekidüzen vermeliydim,o kadar düzenli olmama rağmen.
 
Hayatı aslında ne fazla ciddiye alacaksın,ne de fazla hafife.
Gelişine göre olağan yaşayacaksın.
Hiçbir şeyi takıntı yapmadan,fazla alıngan olmadan...
Hayaller kurup,plan yapacaksın elbette,yalnız ince hesaplar yapmayacaksın.
Sonra evdeki hesap pazara uymadı diye,kara kara düşünmeyeceksin.
Mesela herkesi çok sevip,çok fazla değer vermeyeceksin eskisi gibi.Her şeyde,sevgide bile ölçülü olacaksın ki,sonunda üzülüp ah etmeyeceksin derinden.
 
Hayatı uzun zannederek yaşıyoruz,hiç ölmeyecekmiş gibi.
Oysaki bir gün göçüp gideceğiz,bir varmış bir yokmuş gibi....
Kimi zaman keşkelerle aldanıyoruz,kimi zaman da kendimizi aldatıp,çeşitli meşgalelerle avutuyoruz.
Hangi yolculuğa çıksak,eninde,sonunda bitmiyor mu?
Hayat da öyle!
 
Zaman dediğimiz kavram ne garipti.
Bazen yıl hissettiğimiz geçmek bilmeyen dakikalar,saatlerdir;bazen de göz açıp kapayana kadar geçen koskoca bir ömürdür zaman dediğimiz şey.
Zaman mı geçiyordu,yoksa zaman duruyor,bizler mi geçiyorduk zamanın içinden?
Çocukken bir yaş daha büyüdük diye sevindiğimiz seneye;büyüdükten sonra,yaş kemale erince her geçen sene için,bir yaş daha yaşlandık diye hüzünlenmiyor muyuz?
 
İnsanların hayatında bazı zamanlar gerçekten zordur.
Bazen de kendimiz zorlaştırırız hayatı;zehir ederiz kendimize de,çevremize de.
Mutsuz olmak için elimizden geleni yaparız.
İnsanın kendine yaptığını kimse yapmazmış ya,onun hesap.
Her birimiz hayatı,geçmişi unutmadan,geleceği düşünüp,yaşıyoruz hiç mola vermeden...
Acaba kaçımız an'ı yaşayabiliyor farkında olarak?
 
Meğer hayat,herkesin baş rolünü kendinin oynadığı bir oyun değilmiş.
O oyunlar bizi hayata hazırlıyormuş da farkında değilmişiz.
 
Eskiden mahallede öğrendiğimiz oyunları,çocuklar şimdi de bilgisayar oyunlarından öğreniyorlar her türlü ayın oyunu.
Değişen bir şey yok gibi görünse de,çok şey var aslıda.
Ne yazık ki,bizler her şeyi çok çabuk tükettik,tükettikçe de tükendik.
Gitgide en önemli değerlerimizi kaybediyoruz.
 
Hayat nedir,ne değildir görecelidir,tarifi olukça zordur.
Gönül penceremizden çok yönlü bakmak lazım hayata.
Kim neyin peşinden koşar,hedefler ve çabalarsa hayat odur aslında.
Herkes hayatın manasını farklı algılar,farklı yaşar.
Şu yalancı dünyada benim tek arzum;saygıyla,sevgiyle,barış ve huzur içinde yaşayarak,kısa ömre çok şey sığdırabilmek,geride hoş bir seda bırakabilmek...
 
Hayat bir bakıma da ağlamakla gülmek arası,avuntularla geçen zamandır.
Hayatın anlamı;kendimiz,eşimiz,ailemiz,dostlarımız,arkadaşlarımız ve çevremizden ibaret.
Her şeyin özünde yatan şey,bu hayatta iyi insan olabilmeyi başarabilmektir.
 
Hayat Allah tarafından bize verilmiş bir armağandır.
 
Hayat dediğimiz yerde,değişik zaman süreçlerinde insanların biri,başı önde ağlayarak dünyaya geliyordu;bir başkası da bu dünyadan nakdi ömrünü tüketip arkasından ağlatarak gidiyordu sonsuzluğun bilinmeyenine doğru...
 
Hüzünlü,kısa bir öyküdür hayat!
Bir gün yaparım diye ertelediğimiz isteklerimizin yarım kalmasıdır.
 
AYLA CERMEN TÜFEKÇİ ☪️
( Hayat Bir Oyun Mu başlıklı yazı Ayışığı tarafından 16.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.