Sumak bir yangın mıydı
yüreğin martavalı
Azabın da bekçisi
Ve her devre arası
yalnızlığın
Ulvi çeperinde tahakküm
altında
Vebali yüreğin
Ömürlük beyitlerde
ayyuka çıkan
Hüzün durağında soldan
sağa yığılmış
Sayısız mersiye..
Topa tutuldu evren;
Tebaası ölümle yüzleşti
Rest çeken her heceydi
İçindeki hüzünle
yüzleşen
Ve tek tanık Tanrı
Yansızlığın
coğrafyasında
Kılıktan kılığa girdi
beşer
Şaşandı ansızın
Şaşalı ölümler diken
Yüreğin yorgancısı bir cibilliyet
Belki de yargısız infaz
Şafağı atan sanrılar
Kuytuda saklı
mahcubiyet.
Yorgun yüreğin tayfası
Sıradan geçen duygular
Afakî bir meşreple
Aşkı infaz eden ölgün
hücreler.
Kâinatın zanlarında
Soldu madem çiçekler
Demek bile cüretiydi
iblisin
Zulüm yanlısı meclis
Doğasında taşkına
sebebiyet veren
İris’inde yürek gözünün
Aşka ibadet eden sakil
heceler.
Baştan çıkan hicvin de
saklı doğasında
Sıra dışı mevsimler
Yağmura dönük yüzünde
elemin
Baş veren tohumlar
Ölüden bozma hazin bir
rotada
İnsanlıktan çıkmak
neymiş
Suretleri kayıp
gölgeler
Bilfiil eşlik etti
yeryüzüne.
Cepkeni yoktu aşkın
Cesareti yoktu aşığın
Aşkla andı adını
Süklüm püklüm
gövdesinde
Taşkına sebebiyet verdi
telaşı
Bir öfke bir de mevsim
Baş verdi ansızın
Solmaya dahi gücü yoktu
güneşin
Tutuklu ışınlarında
Aşkla ibraz eden
özlemin tüm yası.