Öyle salgınlar var ki… Veba, kolera, kene, grip… Bulaşıcı olduğundan, tene yapıştığından dolayı yüzlerce, binlerce insan aniden ölüyor. Bu salgınlar ve çaresiz görüntüler her çağda isim değiştirerek devam da etmektedir. 


Öyle sıkıntı ve dertlerin ortaya çıkardığı hastalıklar var ki… Kanser, alzheimer, akıl hastalıkları… Yakalanan insanı insanlıktan çıkarmakta ve en kısa sürede öldürmektedir!


Öyle savaşlar ve terör faaliyetleri var ki… Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Sudan’da, Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve geçmişte haçlı seferleri… Yüzbinlerce insan ölmekte ve yerlerinden edilmektedir. 


Öyle alışkanlıklar var ki… Eroin, afyon, bonzai, Mavi balina, alkol… Girdiği vücutta bağımlıklık yapıp, hayattan koparıyor ve en kısa sürede ölümle baş başa bırakıyor.


İnsanlık insanlıktan çıkıyor, ölen de öldüren de ölüyor. İnsanlar bu ölümlere çare arıyor ama bulamıyor. İnsan ne kadar iyileşmek istese de, iyileşmesini ortadan kaldırmaya uğraşan karşı şer grupları çalışmaya da devam etmektedir, kanan da var kandıran da… Kimi insanlıktan çıkan katiller, eşkiyalar ve hırsızlar oluyor, kimi de bunların yaydığı kötülüğe savaşarak insan olup yaşamak yerine bu salgını durdurmak için, insanlığını yaşamadan ömürlerini tüketiyorlar.


İnsan neden bu şer ve zararlı hedeflere gidiyor? Hangi akıllı insan, hangi güzeli seven insan, hangi duygusal insan bu zararın başına gelmesini ister ki… Kim kendisi yaşarken başkasının yaşamaması gerektiğini düşünür ki… Kim yalnız yaşamayı, insanlardan uzaklaşmayı ve dünyayı yalnızca kendisinin evi gibi görmeyi, bir gün o da ölüp terk edeceğini düşünmez ki… Kim mutluluğun ve huzurun kendini insan görenlerin kendi aralarında paylaşmasından başka bir yolu olmadığını bilmez ki…


Biz insanlığımızı neden kaybettik ki…


Bunun cevabını belki maddeye ve dünyaya düşkünlüğümüzde aramalıyız. Ancak kesin olan bir şey var ki, biz kime güveneceğimizi, kime sırtımızı dayayacağımızı bilmiyoruz. Bana dokunmayan bin yaşasın diye, etrafımızda ki zalimin icraatlarını görmezden gelmenin bencilliğimize ve vurdumduymazlığımıza son vermemiz gerekiyor. Bunlara nasıl son verebilir ki… Hangi ilaç bizi tedavi edebilir ki… Açıl susam açık desek gizli tüneller açılabilir ki…


İlaç Kur’andır. Onu gerçek ortamda yaşayan peygamberdir. Ancak, bunu tatbik etmek  demek dünyadan vaz geçmek demek olduğu ön yargısı hakim bir duygudur da… Allah aşkına Kur’an yemeyin, içmeyin mi diyor, Kur’an birbirinizi öldürün mü diyor, Kur’an salgın varsa karantinaya almayın mı diyor, Kur’an savaşın mı diyor, Kur’an dünyanın nimetlerinin bir kaç kişinin elinde olacağını mı söylüyor, Kur’an çalın, talan edin, terör estirin mi diyor, Kur’an akrabanızdan ilişkinizi kesin mi diyor, Kur’an yardımlaşmayın mı diyor… Asla! Kur’an insanın en güzel ve huzur içinde yaşamanın nasıl olması gerektiğini tarif ediyor, bir nevi derdimize reçete sunuyor… Kur’anı kaç kişi okuyor ve onun öğütlerine göre yaşamını tesis ediyor? Belki de yüzde 1-2 kişi… Maalesef!    


Bir derdimiz olduğunda derdimize ilaç sunacak en iyi doktor kimdir diye bıkmadan, usanmadan araştırdığımız aklımız, maalesef en iyi doktor olacak Kur’an öğütlerini okuyup araştırmıyor. Eğer biz Kur’ana göre yaşarsak, hiç bir şer olmayacak içimizde dışımızda ve derdimiz olmadığı için de doktora ihtiyaç duymayacağız. Ben gibilerde bu yazıları yazmaya gerek duymayacağız. Bu yazımı okuyan kişiler, lütfen düşünün.   Kur’an okumayan kişi, ne kadar Müslümanım dese de, bilmeden Allah’a isyan ederek, bilmeden Allah’a şirk koşarak yaşamaktadır. Öyle ya da böyle bu bilinçsiz isyan sürdükçe, Allah’ta türlü türlü dertleri bize vererek, gerçeği görmemizi, aklımızı başımıza almamız için uyarılar vermektedir ki-bu gerçek bir ilaçtır aslında, tövbe edip yeniden doğmaktır baharın doğuşu gibi… Şu Nisan ayını yaşarken Kur’anın öğütlerinin Nisan yağmuru gibi yağdığı ruhumuzda yeniden doğmaya ne dersiniz?


Saffet Kuramaz

( Yeniden Doğmaya Ne Dersiniz başlıklı yazı safdeha tarafından 27.04.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.