Mavi yas’ın tanrısı tüm beyitler
Zaman aralığından da kaçan saniyeler
Elemin açık y/arası.
Şimdinin minvali öksüz hecelerden
varsa alacağım
Boyutsuzluğun nirengisine talip
şehrin
Kayıp öznesiyim
Tüyü bitmemiş yetim hecelerde ayyuka
çıkan mevsim gibi:
Şehrin ışıklarından yüreğimi
alamadığım
Sahipsiz bir tanrı gibiyim belki de
Ufkun yarasında solan çiçeğin
solundaki
Gamzeyim.
Rüştünü ispatlamış şiirlerden yana
tüm derdim,
Azizim:
Yufka yüreğin goncası
Alı al moru mor hicvin sumrusu bir
gölge
Aşkın çatısına konan içli serçe.
Bekası mıdır bunca terane?
Hani çukura düşen Yusuf’un narin
yüreğinde saklı
Züleyha.
Aşkın bentlerini aşan her sekmede
Korumacı bir güdüyle
Ömrünü altın tepsi ile sunan bir
zenne.
Koyu gölgeler.
Açık teni ilahın,
Zemherilerde üşümüş filinta
hezeyanlarım
Bir makberi bir de mahşeri
Ayrı sandığa sakladığım
Ölümün de soluklandığı bunca ritüeli
Savsakladığım bir ritim ile
Düşmüşken gözümden bir kez aşk
Ve senli benli her hece…
Tornistan, yüreğim!
Sevecen zümrelerde teşhir edilen
Yürek ve ayak izim
Koşan beyitler kadar efkârlı
Aşka da karalar basan ölümlü titrin
Bir mazereti olsa olsa
Açmadan elbet solmayacak benim
güftelerim.