Oluru olmalı satırların… kezzap döküp
de yok saydığımız muhtevası aşkın bir de refüze edilen bir yenilgi… aşk
pazarında otağ kuran bir kölenin de mahzeni düşler bir o kadar pervasız akıl
tezgahı umutların kırıntıları adeta uymaya mecbur kılan kaç uyaklı ise şiir
uyduruk bir imge kabzasında ilk aşkı kazılı meftun şair.
Şimdi iri bir düş olmak vardı hem de
en irisinden sonra da şahlanmak açılmadık hangi kapı kaldıysa düşüp de peşine
ve sürüngen bir im, hattı zatında ölümüne kefil olası canlı bir ruh sonrasını
yıkan hangi terane ise için için dirilen bir yengi.
Bir düş fobisi üreten nehir
Kaplıcaları ile ünlü kalbim ve mavi
Hani şunun şurasında kurduğum kaç düş
var ki?
Hem rengi mavi hem de ihtilal mensubu
bir ön görü
İçimde dizginleyemediğim şehrin
yatsıyı kıldığı
Elem yüklü bir sitem.
Dışımda diri bir hazan
Kabuk tutan mevsimin de değil suç
Alaşağı edilmişliğin tarhı
Müsebbibi ölüm ya da farazi bir aşk
Kıblesinde yanık bir kelam
Hizaya gelmeyi ertelediğim
Düşkün bir rutin
Az sonra başlayacak filmin fragmanı…
Sözcükler fitilliyor mahzun göğü
Sonrasında ılık bir heyecan
Her aşkı azığa alan
Katmerli bir çiçek
Soluk pembe dudaklarında imlecin
Askıntı olmuş metazori bir cümle
Nereden başlayacağımı kestiremediğim
Ölüm öncesi bekleyişin atağa kalktığı
Yörüngeden azat eden düş gezegeni
Gezintiye çıktığım bir öğle sonrası
Oysaki ısrarla çentikler atmıştım
mutsuzluğa.
Defansı ölüm ya da zulüm
Kırağı çalan bayat bir nida
Suskun gölgelerin taşkını
Azabın da katıksız yarattığı sıkıntı
Cebelleşen yüreğin mimarı illa ki
özlem.
Gökyüzünde seğirten bulutlar
Kayboldukları bir rivayet
Ait oldukları o boşluk
Hurafeler çalan bir soytarı
Düş dehlizinde katıksız hezeyan
üreten
Saçmaların atıştığı pervazda
Sitayişe yoldaş imgeler
Tekerrür eden tarihin nazarında
Olsa olsa bir yansıma.
Ertelemekse aşkı
Nice yarınlara gebe evren
Maruzatım var ya da yok
Eşim emsalim mademki yok
Mazur görün beni, ey ahali!