...

Korkut’un aklı somut bölgede soyut varlıklar arıyor, beti benzi atmış iklimin açmazlığında taşları yerine koymaya çalışıyor, bedavaya giden günlerin acımsı yasını tutuyordu. Akdeniz’deki doğal gaz araştırma gemilerini koruma devriyesinden gelmişler, yemek, duş ve belirli bir süre uykudan sonra salonda oturmuş çay içerek dinleniyorlardı. Eve gitmek için izin çıkmamıştı. Hazır olarak bekleme talimatı verilmişti. Eskiyerek vedaya hazırlanan yılın son birkaç günündeki herkesten ayrı payına düşen, üzünç ile hayal kırıklığını birleştirip derinlerde boğulmamak için, yetim acıların sevebilme mizacına yenik düşüyordu. Rahmete yakın olmak için kendini zorluyor, dileğinin kabulü için samimi bir şekilde Allah’a dua ediyor, iç sezgilerinde iniş çıkışlar yaşıyordu.


Devamında Akın’ın “Her ne olursa olsun. Başta Suriye olmak üzere Irak, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Libya, Türkiye’nin esnek bir dış politika ve güvenlik stratejisine zorluyor,” sözlerini duymamıştı bile. Korkut’un bedeni salonda olmasına rağmen, ruhunun çok uzaklarda olduğunu gören Deniz, Korkut’un yerine söze girivermişti.


“Belki yine o Libya’yı düşünüyor. Batının tesis ettiği 42 yıllık Kaddafi despotunu yok ederek, Libya’yı içinden çıkılmayacak bir fitne ateşiyle 150 kabileyi birbirine düşürmelerini… Adamların derdinin kan değil petrol olduğunu… Nerede petrol, doğal gaz varsa leş görmüş akbabalar gibi oraya çullandıklarını… Beyinlerine özgürlük ve demokrasi sosu bulanmış şuursuzlar güruhu Kaddafi’yi yıkmak için ülkeyi içinden çıkılmayacak bir ateşin başlangıcı olacağını, o sıradan insanlar nereden bileceklerdi. Bilemezlerdi elbet… Bir Kaddafi gitti, yerine bin Kaddafi geldi. Yanlış temelin üzerine doğru bina kurulamıyor ki!”


Aydın, Deniz’in sözlerini, olaylara bakışını, bilgi seviyesini ölçmek istercesine Deniz’in yüzüne baktı. Deniz de Akın’ın tepkisini ölmek istercesine ona bakıyordu. Onlar hararetli bir konuşmaya başlarken Korkut, o an onlar için artık çevrimdışı gibiydi.


Korkut, delişmen yüreğindeki hazanla baş edebilmek,  yalnızlık çeken yüreğinden hece hece dökülen acıları sindirmeye çabalıyordu. Geçen günlerden alacaklı, yarınlardan umutlu iç çekişleriyle yalnızlığını düşünüyordu. Dalgalı mevsim gibi duyguların dünden kalan acıların bam teline basıp restleşemiyordu. Acıların da rengi var mıydı? Bilemiyordu.


Uzun bir zamandan beri önündeki gazeteleri karıştıran Nihal, gazete okumayı bırakmış, dikkatli gözlerle Korkut’un aklından geçenleri okumaya çalışıyordu. O ana konuşulanları dinlediği halde sesini çıkarmayan Nihal söze karıştı.


“Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge ortamının baskısı rekabetçiliği ön plana taşıdığı gibi, bunda en büyük etken de ABD ile Rusya karşısında izlenen siyaset bunu gerektirmiyor mu?”


Deniz; “İyi dersin de uluslararası rekabeti yönetebilmek ve bu rekabet içinde kendi ulusal çıkarlarımızı koruyabilmemiz de büyük önem arz eder. Hatta Doğu Akdeniz’de doğal gaz rezervlerinin keşfi ve Türkiye’yi dışlamaya çalışan jeo-ekonomik temelli adımlar karşısında stratejik manevra kabiliyetimizi de geliştirmemiz gerekir. Geleceğimiz için Kıbrıs’ta bir donanma üssü kurmayı zaruri kılıyor. Kıbrıs sadece bir adadan ibaret değildir. Kıbrıs, Akdeniz’de Anadolu’nun bağrında demirlemiş bir uçak gemisinden farksızdır. Libya ile yapılan anlaşma oldu-bittilere büyük bir darbe vurmuş, aynı zamanda Libya’da çözüm ve müzakerenin bir tarafı haline gelmiştir. Kıbrıs’ta donanma üssü geç kalınmış bir karar da olsa, bizim için çok önemli ve lüzumludur.”


...

Devamı var

...


Ant. 241219

( Akdenizdeki Kavga - 2 başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 2.01.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.