1
…
Yolun geri kalan
kısmında konuşarak gidiyorlardı. Korkut; “Kamuran İnan’ı tanıdın mı?”
“O da kim?”
“Bitlis’in Hazan
ilçesinde doğmuş, Kürk kökenli Türk diplomat ve devlet adamıydı. Bağımsız dış
politika çıkışlarıyla bilindi. Türkiye’nin sadece yüzünü Batı’ya dönerek yanlış
yaptığını, doğu ile de ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini dile getiren ve
efsane bakan adıyla anıldı.”
Nihal yol
boyunca bir öğrenci suskunluğu içinde, Korkut’un anlattıklarını dinliyor, onun
görüşlerinden istifade etmeye çalışıyordu. Ama bir türlü Korkut’un kendisiyle
Bursa’ya gelmesini, ailesini tanıştırmasını düşünerek rahatlıyor, ona ayrıca
minnet duyuyordu. Bir nevi yüreğindeki yaprak dökümünden sonra yaşadığı boşluğu
Korkut ile doldurmaya çalışıyordu. İnsan bir kere sevmeye görsün yanıyor,
geride unutmadığı veya unutmaya çabaladığı izleri kalıyordu. Bazı şeyler
insanın elinde olmuyor, yanma dense de yanıyor, kırılma dense de kırılıyordu. Bazen irade bile kar etmiyor, merhemi,
pansumanı ve sargısı da olmuyordu. Yara kapansa da geride izi kaldığı gibi, yar
yarasının da izi kalıyordu.
“Türkiye’nin dış
güçlere “Evet efendim” teslimiyetçiliğinden kurtulması gerektiğini, üzerimize
sinen “Emredersiniz, baş üstüne” türü yaklaşım ve korkaklığından sıyrılmamız
gerektiğini, haykırarak dert yanan Kamuran İnan; “İnsanımız Türkiye’nin gür
sesini duymaya hasret kaldı,” demekle yetinmedi. Bir de “Hayır diyebilen
Türkiye” adlı bir kitap yazdı.”
“Sen de var mı
bu kitap?”
“Evet,
kütüphanemde olacak… Fırsat olursa veririm, okursun. Dinleyeceksen, kaldığım
yerden devam edeyim.”
“Tabii, tabii…”
“Hayatı isyan ve
kahrolmakla geçen İnan, “Maalesef haini en çok olan ülkede yaşıyoruz,” diyordu.
Demirel tarafından hiçbir ilgisi olmadığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
ataması yapıldığına üzülüyor, kendi yetişme sahası olan Dışişleri Bakanlığında
görev almak istiyordu. ‘Bu ülkede ABD’nin onaylamadığı kişi Dışişleri Bakanı
olamaz,’ diyordu.”
“Aradan uzun
yıllar geçti ve bugün Türkiye Batı’dan gelen tüm baskılara boyun eğmiyor,
ulusal çıkarları için gereken kararları bağımsızca alıyor, Suriye’ye giriyor,
Libya ile anlaşma imzalıyor ve asker gönderiyor, Kıbrıs’a İHA üssü kuruyor. Bu
ise Batı’yı tamamen rahatsız ediyor, kafayı yediriyor, çıldırıyorlar.”
“Yıllarca biz
çıldırdık, biraz da onlar çıldırsın.”
“Londra NATO
toplantısında Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Erdoğan’la görüşmek istemiş; Erdoğan
“Bakarız” diye geçiştirdiğini görünce, Markel’le, Johnson’a “Görüşmede beni
yalnız bırakmayın,” diye ricada bulunuyordu.
Dünya medyası “Trump-Putin-Erdoğan” üçlüsünü konuşuyordu. Ankara,
Washington ve Moskova ile birlikte dünya arenasında belirleyici üç başkentten
biri oluyor. Londra, Berlin ve Paris’i takan bile yok…”
“Her çıkışın bir
inişi, her inişinde mutlaka bir çıkışı vardır değil mi?”
“Elbette… Her
gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır. Sözde soykırım silahını
Türkiye’ye doğrultan, müttefiklik kavramını çöpe atan Amerikan kongresine,
Erdoğan’ın gönderdiği; “Gerekirse İncirlik ve Kürecik üslerini kapatırız”
mesajı, gündemlerine bomba gibi düşüyordu. ABD unsurlarına bir tehdit olduğu
zaman Kürecik ’teki radar sistemleri derhal bilgilendiriyor. Onlar için Kürecik
üssü İsrail’in güvenliği için hayati önem taşıyor.”
Reisin “Libya’da
sahada olan MİT başarılı çalışmalarıyla, hiçbir ülkenin yardımına ihtiyaç
duymadan, dünyanın her yerinde hareket edebilme imkânına kavuştu. MİT’in
isimsiz kahramanları herhangi bir karşılık beklemeksizin görevlerini yerine
getirmeyi sürdürecektir,” sözleri dünya medya ve ajanslarında geniş yankı
uyandırıyordu.
15 Temmuz’da
sistemleri çöken ve paslanmış zincirleri kırılanlar, hayal edemeyecekleri kadar
rahatsızlık duyuyorlar. Yeni Türkiye’ye alışamayanlar eski günlerin özlemiyle
içerideki ecdadına söven devşirmeleri kullanmaya çalışıyorlar. Reisin “Libya’da
olmazsak, Akdeniz’de olta atacak yer bulamayız,” sözlerine; “Denizde
yüzemezsek, havuzda yüzeriz,” diyen devşirmeleri de görmek pekâlâ mümkündür. Bize
geçmişte araba yapmayın, şeftali üretin,” diyorlardı. İçerideki devşirmelerine
gaz verip “araba yapmamız bir intihardır,” dedirtseler de, daha üretime
geçmeden 120 bin sipariş alıyor.
“Ülkemiz için
güzel günler gelecek, bunu görüyorum…”
“Bizlerin de
güzel günleri olur inşallah…”
“İnşallah…”
…
Devamı var
...
Ant. - 100120