Nereye gidiyor Müslüman ülkeler… Düşündürücü… Her Müslüman ülke arasında bağımız eksik, gidip gelmiyoruz. Bir derdimiz olsa, o derdimizi duyan ülke kardeşimiz de yok. Oysa İslam dini kardeşlik üstüne kurulu bir planlama yapar. Sanırım dili bile Kur’anı anlamaya izin verse onu okuyan ve onun kurallarını yaymak için bir temennisi de gayreti de olan da yok.


Eskiden olsa, İbni Arabi gibiler Endülüs İspanyasından çıkarak Şam’a kadar gelirdi. Her ülkeden gördüğü ilmi ve kardeşliği son noktaya kadar taşırdı. Şam’da kurduğu medresede 24 saat Kur’an okunur, halada okunuyor. Medrese ilmiyle ilim sahibi olanlar var hala orada.  Ya da Mevlana gibi Nice yolları aşarak geldiği Konya’da kurduğu İslam kardeşliği ve sevgi dünyasını tüm dünyaya yayardı. Hala yazdıkları ve yaşadıkları insanların kalplerinde yer ediyor. 


Bugün Evliya Çelebi gibi gezen yok… Elbette cebinde parası olan, reklamı en iyi yapılan ülkeleri geziyor. O ülkelere yaşadığı İslamı değil, onlardan gördüğü gayri İslam modellerini ülkesine getiriyor, maalesef. Bu modelleri de onların yaşattığı medeniyeti anlatarak, neden ülkemde olmasın diye masumane bir tavır ile… Bu modellerle, deniz kenarları İslamı yansıtmayan görüntülerle doldu. Podyumlar onlara özenen mankenlerle doldu… Onların eğlenceleri, dizi filim konuları televizyonlara yansıdı… Spor diye diretilen ve beğendirilen futbol ya da buna benzer dallar bizi fanatik olarak benimsetildi…O medeni ülkeler gibi zamanı nasıl eğlenceyle doldururuz diye yanıp kavruluyoruz. Boşa geçmesin ömür diye herkes İslam dışı gerçekleri bize yaşatıyor, istesek de istemeksek de. 


Ömür bizim en değerli zamanımız. Bu zamanı sevaplarla, iyiliklerle, örnek yaşamla doldurmamız gerekiyor. Yani Televizyon, gösteri, spor… Eğer bizi Allah’a olan ibadetten uzaklaştırıyor, zevki sefa alemine götürüyorsa… İşte o zaman düşünmek gerekiyor, biz nereye gidiyoruz? Bu akşın sonu ya uçurum ya da şelaleni olduğu son nokta diyemiyoruz. 


Ölüm nihayet. Ölüm sonrası ise gerçek ve sonsuz bir alem. Buna bir tek ben inanayım ve yaşayayım da kendimi kurtarayım desem de olmuyor. İslam ruhbanlığı yasaklıyor… Çok evler alabilirsiniz, araba, yat sahibide olabilirsiniz, her yere gidebilirsiniz, en yüksek makamlara da ulaşabilirsiniz ama bunu kaybedeceğimiz bir son nokta, ölüm var. Öldükten sonra da dönüş yok. Uyuyun ama uykudan uyanmayı, elinizi yüzünüzü de yıkamayı unutmayın. Ne hava, ne doğa, ne akan ya da akmayan su bizim değil. Bunlar da olmadan biz yaşayamayız. Yani eğer hava değişse, kıtlık olsa vay halimize….Elimizde ne olursa olsun hiç bir şeyin sahibi olmamızın mümkünü yok. Depremler oluyor, Corona virüsü dünyayı tehdit ediyor, aşırı soğuklar, çığ düşmeleri artıyor, dünya savaşla sınanıyor… Bu manzaralar o kadar kötü ki! Ben artık haber izlemeye ya da okumaya dayanamıyorum. Ya bundan da kötüsü olursa… Korkuyla ürperdiğim hal da olma olasılığı yüksek bir varsayım bu.  


Biz bir şeye sahip olurken nasıl bedel ödüyorsak, yapmadıklarımız içinde bedel ödememiz en olasıdır maalesef. Biz ne yapmıyoruz peki.. O kadar çok şey ki… Ders almayı unuttuk galiba. Allah’tan korkmayı ve ahirete inanmayı da! Ama Ah okusanız Kur’anı Allah bu yapmadıklarımızdan ötürü bizi ne çok tehdit ediyor bir bilseydiniz…Hani ölüm meleğimi gelmeli karşınıza ki bunları yapacaksınız… Zaten onu görseniz dünyaya dönemiyorsunuz, iş işten geçiyor. 


Lütfen Kur’an okuyun… Düşünün, nereniz ona benziyor? Benzemezse ne olur ki demeyin, o tarafı daha korkunç… Bir çığ felaketinde bile gördük ki, çığ altındakileri kurtarmak için her şeye sahipken başka bir çığın altında kaldık.. ne kadar insan öldü… Orada kimse ölümü düşünmedi ama öldüler… Ölüm bize bu kadar yakın. Bu dünyayı ne kadar sevsenizde asla mutlu olmadığınızı duyar gibiyim… Belki de içinizden bir şeyler eksik diyorsunuz… Peki eksik olanı, eksik yaratılmış dünyada mı arıyorsunuz, yok karşılığı bu dünyada ve hep o eksiklikle yaşarsınız böyle düşünmeye devam ederseniz. O eksikler, Kur’anda deva olarak sunulmuş… Okuyun ve o eksiklerinizi ebediyen giderin. Aşk mı arıyorsunuz Allah’ı sevin, Allah yarattığı için sevin…Sevdikçe gezin anlatın şair olun, gazeteci olun, tüm İslam alemine yeniden İslamı anlatın. Yaşanılan İslam bu değil çünkü. dışarıdan yaşanılan ama içinde İslam olmayan robot misali yaşanılıyor İslam. Ne acısı var ne de sıkıntısı yok kalbimizde…Maalesef…


Gezin ama İslam ile bağdaşmayan gelenek ve yaşam kültürünü oradan vatanınıza getirmeyin. En büyük çağdaşlık Allah’a teslim olmak da Kur’an anlattığı gibi yaşamakta… En büyük güç ise Allah’ındır… La Galiba illallah- Allah’tan başka galip yoktur… Yedi düvelinde rabbi odur. Ancak zalimliklerine bir ömür biçtiği zaman diliminde izin verir. Ona dur diyebilecek ruh ilede ders verir, yok eder. Ey Müslüman dünya, Rabbinizden emin olun o sizinledir daima…Yeter ki buna inanarak ve uygulayarak yaşayın.


Haydi şu ezber İslam’ın geleneksel inancından gerçek İslam’a yeniden sarılalım. Gerçek İslamı yeniden öğrenelim. Yaşayalım inşallah.


Saffet Kuramaz

( Fabrika Ayarlarına Dönüp İslamı Yeniden Kaynağından Öğrenelim başlıklı yazı safdeha tarafından 16.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.