Ulvi bir esinti nakşeden ve ar damarı
çatlamamış mevsime riayet eden devasa bir rahmet.
Acının kıstası.
Hayallerin tarumar edilmiş gülüşü.
Kepenk indiren asi ve mavi renkler,
düşlerden kesmeden umudu yarın mizaçlı bir şiir dileyen sefil faninin son
dileği elbet dillenen hakkaniyet ve meşru müdafaası kalemin ki arınmış dünyanın
kirinden ve kininden…
Meşgul imgeler ve meşkle seven hazin
yürekler.
Satırların damıttığı nice gerçek
Kopup gelen hazandan
Acıya şahit bulmaya ne gerek?
Çivisi çıksa da düzenin
Çivit mavisi yüreğin son dilemması:
Serildiği her imge sağaltan ömrü
Kopuk bir vaveyla
Müspet menfi nice açılım
Kanayan çehresinde soluk göğün de
Son tebessümü içinde saklı kalan
O metruk düş belki ilk ve son düşüş
Kaportası kırık makul bir esinti
Kanamalı yeryüzünde
Aykırı gölgeler
Şerh düşerken nefrete ve zulme.
Sonlanmaz ki niyazlar
Beyitlere ve şehitlere sarılan her
duyguda titrek bir izlek:
Sınanan güne,
Sıvanan kollara,
Sığındığı devasa bir acı ve rahmet
Kayrasında dünün
Yarın mizaçlı bir şiire üşüşen öbek
öbek.
Latif bir rüzgâr
Ve acı mağduru şair ve heybetli
şehir:
Gönül gözüne binaen eşlik eden her
mısra
Yıkılan dağlarda dahi saklı başat bir
imge.
Sığamadığı yer gök
Acının hacmine ışık tutan elbet
rahmet
Bir sevdalı bir o kadar nazenin ki
kâinat
Aslına ihanet etmeyen
Serden geçen yardan geçmeyen nezdinde
mevsimin
Nameleri noksan bir şarkıda dahi
İçindeki acıya pelesenk.
Sefertası ömrün boş bir hasret:
Kolları yana düşmüş kelamın da son
busesi
Konan alnına göğün
Kanatlandığı her bulut
Yere de değmez asla ayakları
Unut, demenin meali olsa da bunca
lanet.
Bir ritüel;
Tütün kokan bir hazan
Koynunda ömrün yakası açık bir dilek:
Elbet diğer yakaya hasret
Tıpkı şehrin ve şairin bekası.
Huzmeleri yâd eden isyandan yana da
değil yüreği
Acının asasında kelebek;
Şarlatan gölgelere de taviz vermeden acılı
yürek.
Bir kopçası asalet
Bir kopçası hidayet
Kopan her zerre asılı elbet kehanet
üfüren kâhine
Sonrası malum, şehidim, dercesine
Bu acıya hiç dayanır mı yürek?