Artık aşılmayacak karlı dağ yok, ardında bizi üzen özlem de bitti… Ne at var artık ne de katır yahut eşek… Bir yerden bir yere gitmek, altında ki arabayla, uçakla, özel jetle iki dakikalık mesafede… Cep telefonu ile anında sevdiğini görmek mümkün. Günümüzde nasıl Mecnun hikayeleri olur, ya da Leyla’lar… Artık onların hikayesini dinlerken, bu kavuşma hikayesi Dünya ve Mars arasındaymış gibi geliyor. Dünyanın yeşilliği ve zengin yaşamını, çölleri olan Marsla hayal edebiliriz. Çalan türküleri ve onun anlattıklarını anlayabilmek için ayrı bir sözlük gerektiriyor. Evlerde ne tandır var, ekinleri getirende kağnılar…Köroğlu’nun dediği gibi “tüfek icat oldu mertlik bozuldu…”  Korona icat oldu, insanlık öldü… Bu çağın savaşı da, özlemi de, sevdası da 100 sene öncesi gibi değil… İçinde özlem olmayan aşklar, iki gün sürüyor. Evlenseler eşler birbirinin kıymetini bilmiyor. Çocuklar ana babasız büyüyorlar. Eşler kaç tane eşim oldu diyor yaşlandığında… Çocuklar, kaç tane üvey kardeşim var diyor sorduğumda… Ne ayıp var, ne ilişkide nikah şartı… İmam nikahından tutunda, çıkma denilene kadar ilişkiler almış başını gidiyor. İsteyen kılıfını hazırlıyor ve birlikte yaşıyor. Hiç bir yaptırım yok, hiç bir kanunsuzluk yok… Yüz sene  önce Çocuk Bayramı ilan edilirken, karlı dağa bakılıp, bu nasıl aşılır denilmiştir belki de…O zamanın zorlukları, fakirlik, yoklukları, sevgisizlik, acı dolu savaşları… Özlemi ve sevgiliye duyulan sonsuz aşk, ulaşılmazdı. Büyük aşkların tohumu olan çocuklarının güzel geleceği hayal edilirken, dinine vatanına, namusuna şerefine, geleceğine örfüne sadık bir nesili yetiştirmekti. 


Çocuk büyürken, eğitimini yurt dışında yapmayı, orada yaşamayı, orada aşkı aramayı düşlüyor artık. Vatan kavramını yeni nesil anlamıyor. Çünkü önünde karlı bir dağ ve aşılmayacak bir yol yok. Çocuk yetişkin hale gelene kadar çalışan anne ve babasıyla ne kadar vakit geçiriyor ve ortak bir paylaşım da yaşıyor ki… Çocuk anne ve baba sevgisini hissetmeden büyüyor. Onlardan ayrı, çok uzaklara gitmek de onun için bir erek olmasında sorun olmuyor. Çocuklar köprü altlarında yaşamıyor ülkemde. Onlar buralara gelemeden mafya tarafından keşfediliyor, hala dilencilik ve esrar gibi çocuk meslekleri revaçta… Organ nakli ise yaygınlaştı… Çalmak en kolayı. Cazası bunu yapmaya caydırıcı değil. Hazır kazanmak, ayıp da değil. Kimse kimseyi tanımıyor, geçmişini anlamak için uğraşmıyor. Zengindir ya, onun mevkisini belirliyor. Gayri meşru ilişkilerden meydana gelen çocuklar da işte yanlış işlerde kullanılmaya devam ediyor. 


Bu devirde çocuk olmak, iş sahibi olana kadar çalışmak demek. Aldığı oyuncakları antika diye saklayan, onunla oyun oynamayan… Sosyal ilişkileri olmayan, birbirlerini asla tanımayan beraberlikler ile gelişiyor. Çocuklar, sevgi ve aşkın özlemini karlı dağın gizemini yok etmekle kaybettiler. Önlerinde hayalleri yok, amaçları yok, aşkları yok… İnandıkları dinleri yok, ateizm hızla yayılıyor. Dokunmadığını, hissetmediğini kabul etmiyor, inanç ve imanı anlatmak mümkün değil günümüz çocuklarına. Aşka değer verilmeyen, hazır giyimle süslenen bedenleri, ruhlarına da böyle yansıyor. Gerçekçiler ve istediklerini alıp kullanıyorlar ve sonra çöpe atıyorlar işte…Ceplerinde paraları var, barda içkileri ve o gecelik aşkları… 


Bedenini tüketen ve ruhunu unutan bu nesil, bir an önce kalbinde var olan bu mükemmel ruhu keşfetmelidir. Gülün kokusu ve sembolünü aşkların içinde yaşatmalılar. Teknolojinin kalbe erişilmezliğini, engelini kaldırmalılar. Kalplerinde ki gizemi ve sırları bulacak fırsatlar bulunmalı. Beden yaşlandıkça hala gencim diye hissettikçe, oyuncaklarının antika olması ile bir yaşamı anlayan çürümüşlüğü terk etmeliler. Eğer beden yaşlandıkça ruh gençliğini hissediyorsa, o kişilik kendini yaşamamıştır, boşa bir ömür geçmiştir denilebilir. Korona günlüğüne yansıyan şu günlerde, çocuklarımıza fazla zaman ayırmakla, onların ihtiyacı olan sevgiyi görmek mümkün oldu. Onları tanımadığımızı anladık belki de…  Bu şer gibi görünen zamanı fırsata çevirelim ve çürüyen kalpler çöplüğü olan çocuklarımızı nisan yağmurları ile yeniden sevgimizle yeşertelim. İşte bu gerçek bir çocuk bayramı olacaktır onlar için. eşler aralarında ki aşkı tazelesinler, dostlarsa sevgilerini… Unutulmuş karlı dağ efsanesini Mars’ta aramayalım…   


Saffet Kuramaz

( Unutulmuş Karlı Dağ Efsanesini Mars’ta Aramasın Çocuklar başlıklı yazı safdeha tarafından 23.04.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.