Sözcüklerdi nabzı duran hayallerin
tutsağı günü bölen bir hüzün ve aşkı hicveden terennüm şimdi sükûn dileyelim
evrenden sonra da evrenin seyrelen saçlarında günü uğurlayalım gece nasıl ki
devşirme bir sevinç mabedin de haşmetli yalnızlığına bir mum daha dikelim ve
kutlayalım yalnızlığı.
Kerevite çıktı gök kubbe
Sonra da aşk recmedildi
Bir izbeden sarkan özlemin perçemi
Kanatlı hutbesinde vedanın
Aşka hürmeten devasa bir parantez
Nöbete durduğumuz bir şiiri de
küredik hece hece.
Yıldızlar resmedildi pencerede
Kükreyen her gürültü aslında şafağı
atan bir kayraydı
Demli mizacın da müdavimi
Elbet o çapkın zümresi ünlemin
Koyu gözlerine serildik de ne mi
oldu?
Aşkı lafa tuttuk da bir yıldız daha
mı soldu?
Latifenin rüzgârı kesti ayaklarımı
yerden
Bir de matemin seyrüseferinde
Bindik ki bir trene
Kaçak yolcuyu zor zapt etti kondüktör
Oysaki lokomotifiydi ömrün
Vazgeçilmezliği resmeden bitimsiz
özlem.
Tünedik, türedik…
Tükettik kısaca.
Ömrü kırptık balyalarca yaşa hürmeten
Kandık da her sedaya
Sevdalı bir buse bildik aşkı
helalinden
Tutuşan yüreğe de çaputlar bağladık
Ayı da aldık yanı başımıza
Göğe sundum acıyı
Ağladık, daldık vurduk matemin
dibine.
Nüvesi yalnızlığın
Nüktedan bir mizaçla ömrü heba eden
Dokunulmaz kavşağında sihirli
değneğin
Ucunda doğduk ansızın umut
Sehven yenik düştüğümüz bilumum
bilinmezde
Sanrılarla tozuttuk
Sancılı doğumunda yarınların
Dünün de kökünü kuruttuk
Oysaki maziydi maruzatımız
Saplandığımız ve gözümüzden
sakındığımız
Bencileyin bir yüreğe mum diktik
Aşkı adadık
Başat bir hecede unutulduk da
Kuralsız sevmenin verdiği hükümdü
belki de hicap
Bir kanıt ki tek şahit
Sadece Yaratan.