Mahlası olmalı mıydı yitip giden hevesin ve şiirin?
Hani düş pınarlarında yıkanan ümitler
Belki de boyu çeken bir umut bulutuna
Serpilen nice mizansen
Ve mozaik gölgeler
Elbet şah damarından yakın iman
Şiirin kürediği her yürek ve liman…
Doyumsuz sözcükler dolgun gecede boy veren
Ne sır kalır geride ne methiye
Öykündüğümüz tümden gelen coşku
Aşkın da neşriyatı elbet tüten hüzün
Benzi soluk aşka kükreyen her hecede
Soluksuz misafir bağdaş kurup da imgeye.
Tevekkül yüklü bir minval
Ve göğün katmanlarında
Suyolunda kırılan su testisinden taşan her hece
Elbet kayıt altına aldık ömrü de günü de
Bukalemun üzünçler istifli madem
Kıyama durmamak ne kelime?
Hatırına yolların
Yol verdiğimiz dünün de tutuk nutku
Künyemizde işaretli şeceresi ufkun
Karambole gitse de ömür
Devasa yalnızlığı bölen sevgiye dair her yüküm.
Yaşlı kuşlar ve yaslı kırlangıç
Göğe döşek seren kalem
Elbet minvali askıda bir özlem şiirin kokusu
Titrek sesi de değil matemin
Bilakis serildiğimiz ümit bahçesi.
Mintanı kirli değil düşlerin
Düşlere bata çıkan azığa aldığımız geminin de
Dümeni alamadı gözlerini
Azgın dalgalardan düşen payımıza nice hediye
Gün yüzlü bir ömür dilerken
Sandalımız su alsa da
Hala batmadığımız değil mi ki tek gerçek
Duygular fora o zaman
Önünü alamadığımız bahtın rüzgârına
Damlattığımız her içten gözyaşı
Elbet buzları eriten sevgi niyetine
Harmanladığımız bir hüzün ki
Dönüşü yok aldığımız bunca yolun.
Bir şiir daha ekledim elimde olmadan.
Dağlanan yüreklerden akan mısralardan ve geçit vermeyen nice duygu bir şekilde insanı feraha çıkartıyor.
Değerli Âdem Hocam son şiiri ile…
Sevgili Aslıhan Hanım yine son şiiri ile…
Ve değerli Mehmet Fikret Hocam son şiiri ile…
Yüreklerden yüreğe kurulan köprü ve edebiyatın güzelliklerle ve güzel insanlarla bir araya gelip bizlere sunduğu bir gönül köprüsü elbet bahşedilen Rabbim sayesinde…