Bir doğru söyle bana ki kasvetli
cevaplarında özünde saklı bir özür olsun.
Bir de yanlışımı ekle mavinin peşine
ve düş peşime: sefil benliğime muktedir olan Rabbin izini sürdüğüm kelam ve
direktif yüklü ömrüme de kabir azabı biçtiğim her ölünmez gecede saklı bir
tevazu ve lakayt gölgeler düşmeden çukura, çukura kaçan gözlerinde vedanın
varsın yanılmaların tadına doymayayım ikide bir.
Palas pandıras daldım geceye ve
sükûnet diledim.
Sözcüklerdi sırada bekleyen
Peşin hükümlü bir özneyi mesken
edindim.
Ne şerdim ne de serdiğim ömrü
Kibirli alt yazında dünün
Kaykıldığım zemin
Elbette topraktı çeken beni
En alasından bir ölüm dilediğim
Kat kat çıktığım kabrime.
Sondan başa sabır ektiğim
Bir izdivaç
Yüreğin kabulü
Yüreğin de hüznü
Yüreksiz iklimlerde
Tefe koydular madem içimdeki matemi.
Yalnızlığın kralıydı şiir
Şiirden çok çıracı
Hükmeden kaleme kızıp da
Neydi sahi bunca zamanın derdi
tasası?
Kılıksız bir kibir
Sabi yüreklerde asılı bir sevgi
Hala yetemediğim neydi?
Günü geceye b/ölen
Sefasını sürmekse ömrün
Ömürden biçtiğim kılıf neydi sahi?
Huzura dönük yüzü kefenin
Kat izi asla da çıkmıyordu hüznün
Vadesi dolmayan nice sahne
Ve perde derken, yönetmen
Sahi azığa aldığım hangi duyguydu da
Sabaha çıkacak mıydı sahi bu şiir?
Canından can kopan bir ana
Andıkça dünü yarınlara baş koyan
İnsan ve doğa
Ne de kibirli bir isyan
İblisin laneti üstüne üstüne yağan.
Işığa âşık ve teselli bilen
Aşka âşık,
Asası yürekte,
Kapı kapı gezen bir seyyah ki
Hayatı da b/ölünmüştü kaç kez tevafuk
yüklü
Kaderin sunumuyla.
Gömütler elden ele
En çok da içindeki şifreyi keşfedene
Duyduğumuz hürmet
Bir elzem yorgunluk ki huzur öncesi
Layığı ile yaşamak
Acıdan geçen yolun da düştüğü son
tuzak
En çok isyanı insanın kendi
benliğine.
Bir hikâyede saklı maktul
Aşkın şafağına esir düşen nesil
İkramı ömrün
Tetiklediği sair duygu
Bir eksen ki aşkı tavaf eden
Bir idame ki şiirden öte yol bilmeyen
Hakkıyla yaşamak, yaşatmak
Bezirgân başı aşkla tokalaşmak ahir
ömür
Varsın düşelim de gözden
Nice bedele hem denk düşmedi mi
evren?