1 Bakmakla Görmek Farkı
“İnsan kelimesi nisyan kökünden gelir. Anlamı da unutmaktır. İnsan da unutan demektir!”

Asvaltın yarılmışlığından bir papatya başını yukarıya çıkarıyor, çiçekler açıyor. Acaba bu gösterisini kaç kişi görüyor, çiçeklerine bakıyor ve hatıra fotoğrafı çekiyor. Doğanın verdiği yaşama mücadelesi öylesine dersler dolu ki… Yanıyor orman acımasız bir katilin elinden çıkan ateşle, yanıyor oksijen saçan orman cayır cayır… Yıllar geçiyor, o yanmışlık yok oluyor. Her çeşit yeşillikle süslenen doğanın sanatı yeniden canlanıyor. Doğayı yok edeceğine inananlar yanılıyor, bu çok senelere mal olsa da! Doğanın yeşilliği olmasa, insan yaşar mı… Doğa yok olursa kıyamet o zaman kopacak!

O yeşil olmasa, yağmur yağar mı, ırmaklar akar mı, çiçekler açar mı… İnsana sadece kuraklık ve acı kalır. İkinci dünya harbinde Hiroşimaya atılan bomba ve ölen insanlık ve doğa… Yeniden eski haline dönmüş, gittim gördüm. O kadar yeşil ki, orada nefes almaktan haz aldım. Geçmişte burada ne acılar yaşanmıştır kim bunları görünce düşünebilir ki? Yaptıkları müze ve sergiledikleri izler ancak, bunları hatırlatıyor. Bu müzeden çıkan her kişi, cellat bile olsa gözyaşı dökerek çıkıyor. Bu nasıl insanlıktır… Ancak doğa gibi bombayı atan o ülkenin yaptıkları da unutuluyor. Hatta Japon kızları Amerikalı bir eş bulabilmek için can atıyor. Ne kadar müze yapsan, acıları sergilesen… İnsanlar geçmişinden ders almıyor, kötü adına her şeyi unutuyor. Tıpkı ülkemde geçmişte yaşanan ve yine aynı ülkenin bıraktığı acı izlerin unutulması gibi… Japonya nerede Türkiye nerede ama insan işte aynı fıtratta… Zalimde, alimde aynı! O asvaltta hayat bulan papatyadan ders almamaya benziyor bu…

Bir kaç kişi, sokakta hayvan vahşetini kınıyor. Kendine göre insanlıktan nasibini aldığını sergiliyor. Elbette hayvanlara vahşet, güçsüze zülüm, katilden daha kötü bir seçim. Acaba o insanlar, Suriye söz konusu ise, milyonlarca insan ölmüşse aynı hassasiyeti gösterebilmiş mi? Verdikleri mücadele ve çıkardıkları ses onlar içinde olmuş mu? Dünyada her gün vahşete uğrayan, zalimliği tescillenmiş ülkelere karşı nasıl bir ses çıkarıyor. Yine o zalimi mi övüyor, yine o zalimin yaptıklarını mı görmezden geliyor, yine o zalimin ülkesinde yaşıyor veya okuyor! Küçücük bir duygu seli… Ancak o zalimin koruduğu teröristin yaktığı ormanlar… Yaktığı yeşillik! Vurduğu askerim! O yöre halkını binlercesinin öldüğü geçmiş anıları! Maalesef unutuluyor…

Dünyayı yok etmeyi ve sömürmeyi göze almış o zalimler, icat ettikleri sanal oyunlar ve teknoloji ile yeni neslin beynini yıkıyorlar. Okullarda tarihi okumayı istemeyen ve sevmeyen bir gençlik ortaya çıkıyor. Nasıl bu nesle, o papatyayı görmesini sağlayacağız. O sanal dünyanın başından kaldıracağız. Nasıl adam gibi adam anne ve baba olacağız. Anne baba olmanın sorumluluğunu devletten ne zaman beklemekten vaz geçeceğiz. Biz doğruyu yaşamazsak, o devlet nasıl doğruyu yaşayacak. O devleti yönetenler, içimizden çıkmıyor mu? Biz değişmezsek, bizi yönetenlerin değişeceğini beklemek, nasıl bir humma nöbetidir… Elbette yağmur duası yapılmalı ama o doğayı mahvedenlere karşı mücadele etmezsek, o papatyanın fıtratını görmezsek, tarihimizi araştırmazsak… Biz kuraklığa hazır olmalıyız. O kuraklık doğada ve kalbimizde cap canlı ve dipdiri yaşıyor… Ancak yaşamamalı.

Doğayı korumazsak, güçsüzü korumazsak, bana ne! dersek… Biz de yaşayamayız! İşin en doğrusu o papatyayı kim yaşatıyor bunu kimse düşünmüyor. Üstelik, onu yaşatan da bunu görmesi gereken kişilerin de yaşamasını sağlıyor olması!

Saffet Kuramaz
( Bakmakla Görmek Farkı başlıklı yazı safdeha tarafından 13.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.