12 FIKRA İLE TOPLUMSAL MUTAKABATI SAĞLAMANIN YOLLARI ---2. BÖLÜM---

-Evet arkadaşlar. Herkes geldiğine göre kaldığımız yerden devam ediyoruz konumuza.

+Hocam ! Masanızda bir salkım üzüm görüyorum. Bu derste üzüm mü yiyeceğiz?

-Hayır. Derste üzüm yenmez biliyorsunuz.

+Eee o zaman bu üzüm salkımının hikmeti nedir?

-Anlayacaksınız. Az sabır. 

Toplumsal mutabakat için her zaman gözlerimizi dört açmak zorundayız.  Neden mi?  Hemen anlatayım.

Adamın biri ölmüş. Çok iyi bir insan olduğu için de melekler direkt cennet kapısına götürmüşler onu.  

İyi adam Cennet kapısına geldiğinde bakmış içeriden hiç ses seda gelmiyor. Oysa hemen yan taraftaki cehennem kapısının ardından çalgı, çengi, cümbüş sesleri geliyor. Yani cehennemden gelen seslere göre içeride bir eğlence var ki sormayın.

Adam hemen cehennem kapısına yönelmiş.  Bakmış kapıda '' Damsız da girilebilir'' Yazıyor.  Bu arada cehennem kapısındaki zebaniler de '' Abi buyur. Eğlencenin kralı burada. Cennete gidip de n'aapıcan?'' Deyip adamı içeri davet ediyorlar. 

Adam '' Ben vaz geçtim cennete gitmekten.  Cehenneme gideceğim.'' Deyip cehenneme yöneliyor. 

Zebaniler kapıyı açar açmaz adamı tuttukları gibi ateş çukurunun içine atınca adam başlıyor bağırmaya:  '' Hani burada eğlence vardı?''  Zebaniler kahkahalarla gülüyorlar:  '' O işin reklamıydı.''

Yani?

Yani maddemizi yazıyoruz.

MADDE 7- TOPLUMSAL MUTABAKAT İÇİN SAKIN OLA REKLAMLARA KANMAYASINIZ.

-Evet, şu ana kadar hep anlattım.  Bir de soru sorayım.  Nebbaş ne demektir bilen var mı?

+Ölü soyucu demektir hocam

-Aferin Mehmet aynen dediğin gibi. Ölü soyucudur.

Genç biri babasının ölüm haberi üzerine yirmi sene kadar hiç gitmediği, köyüne gitmeye karar verir ve gider.  Gitmesine gider ama köyde hiç kimse onunla babası hakkında konuşmak istemez. her kime babasını sorsa  '' O mu?  Hiç konuşmayalım daha iyi. ''  veya '' Sen o'nun oğlu usun? Aman bizden uzak dur.'' Diyor.

Delikanlı sonunda yaşlı bir adama biraz para verip herkesin niçin babası hakkında konuşmak istemediğini soruyor. Yaşlı adam '' Senin baban nebbaştı oğul. Onu bu köyde seven bir Allah'ın kulunu bulamazsın'' Deyince delikanlı gerçeği öğreniyor ve köye dönüp köylülere '' Ulan ben de size babamı rahmetle andırmazsam adam değilim'' Diyor.

Ertesi gün köylüler tarlalarına giderken bakıyorlar ki köyün mezarlığında ne kadar kabir varsa kazılmış, ölüler dışarı çıkarılmış ve her ölünün kıçına da bir kazık çakılmış.

Anlıyorlar tabii ki bunun nebbaşın oğlunun marifeti olduğunu ve söyleniyorlar.

-Ulan bu babasından beter çıktı.  Babası RAHMETLi  hiç olmazsa ölülerin kıçına kazık çakmıyordu...

Evet, 7. Maddemizin devamı sayılsa da ayrı bir madde olarak yazalım.

MADDE 8-  İSTİSNALAR HARİCİNDE GENELLİKLE GELEN GİDENİ ARATIR. 

**********
- Toplumsal mutabakat için bazı şeyleri unutmak, hiç dillendirmemek gerekir.  Örnek mi?

Bir yamyam kabilesinde büyük reisin beyaz bir çocuğu dünyaya gelmiş. Reis bakmış ki o kabiledeki tek beyaz adam misyonerlik için oraya gelmiş olan rahip. Hemen rahibi yakalatmış ve bağlatarak bir kazana atmış. Rahibin altındaki odunlar yanmaya ve kazandaki su ısınmaya başlayınca zavallı rahip başlamış yalvarmaya

-Yahu ben sana ne yaptım? Bu güne kadar kardeş kardeş yaşıyorduk. Bu gün ne oldu ki beni pişirmeye kalkıyorsun?
Reis cevap vermiş:

-Sen benim karımla beni aldattın.
-Yahu vallahi öyle bir şey yok. Bunu da nereden çıkarıyorsun?
-Boşuna inkar etme. Bu kabiledeki tek beyaz adam sensin. Benim bir çocuğum oldu o da beyaz. Bu nasıl iş?
-Sayın Reis…Bu , genlerle ilgili bir konudur…
-Ben genden menden anlamam..Sen benim karımla yattın düpedüz…Beni aldattınız..Bu beyaz çocuk da senin çocuğun.

Rahip bakmış ki papuç pahalı..Resmen rahip yahni olacak. O anda gözü ileride otlamakta olan kendisine ait koyun sürüsüne takılmış ve birden haykırmış.

-Yahu dur hele! Bak şu benim sürüde de bir sürü beyaz koyun var ama kuzulardan sadece bir tanesi simsiyah. Demek ki olabiliyor değil mi?

Reis telaşla adamlarına bağırmış.

-Rahibi hemen kazandan çıkarın.

Rahip kazandan çıkarılmış. Daha sonra reis rahibin kulağına eğilmiş:

-Bana bak rahip efendi. Sen bu siyah kuzu meselesini unutursan ben de beyaz evlat konusunu tamamen unutacağım tamam mı?

Şimdi maddemizi yazıyoruz.

MADDE 9- TOPLUMSAL MUTABAKAT İÇİN ÇOCUĞUN RENGİNİN NİÇİN BEYAZ OLDUĞU DA KUZUNUN RENGİNİN NİÇİN SİYAH OLDUĞU DA UNUTULACAK. GEÇMİŞ GEÇMİŞTE KALACAK.

Aksi takdirde ne mi olur? Onu da anlatayım:
.......................
Temel ve sülalesi ile Tursun ve sülalesi denizi seyrediyorlarmış. Tam o anda bir martı süzülerek denize yaklaşmış ve tekrar havalanmış.
Temel- Martı ne da cüzel uçti…Kanadini da suya teğdirdi.
Tursun-Ula cüzel uçti da kanadi suya teğmedi.
Temel-Ula çör misun? Teğdi daaa?
Tursun- Asıl sen çörsin..Teğmedi.

Martının kanadı suya değdi mi değmedi mi tartışması sonunda iki sülale de çekmişler bıçakları girmişler birbirlerine. Temel ve Tursun dışında her kes telef olmuş. Her ikisi de mecalsiz kalan Temel ve Tursun ‘’Yeter ‘’ deyip kavgaya son vermişler.

Aradan yirmi sene kadar geçmiş..Bu arada ayrı ayrı şehirlere giden Temel ve Tursun yine karşılaşmışlar yirmi yıl sonra aynı deniz sahilinde. Birbirlerine sarılmışlar.Uzunca bir muhabbetten sonra :
Temel- Ula biz ne hamsi kafaliyuk daa..Martinin kanadi suya değdi mi değmedi mi tiye birbirimizi kırdık.
Tursun-He ula…Çok aptaluz çokkk.
Temel- He ula…Poşu poşuna öldi o kadar insan. Halbuki martinin kanadi suya teğmişti.
Tursun- Yok teğmemişti.
Temel-Ula teğmişti teyrum
Tursun- Teğmemişti ula…

Ve bıçaklar bir kez daha çekilir.

MADDE 10- ÖNEMLİ OLAN MARTININ ÖZGÜRCE UÇABİLMESİDİR. KANADININ SUYA DEĞİP DEĞMEDİĞİ DEĞİL... EĞER DİKKATLERİNİZ MARTININ UÇUP UÇMADIĞINDA DEĞİL DE KANADININ SUYA DEĞİP DEĞMEDİĞİNDEYSE BU KISIR DÖNGÜ SONSUZA KADAR DEVAM EDER. YANİ ÖZETLE: İNCİR ÇEKİRDEĞİNİ DOLDURMAYACAK ŞEYLERİ BÜYÜK MESELE HALİNE GETİRİP DE KAVGA ETMEMEK LAZIM TOPLUMSAL MUTABAKAT İÇİN. 
***************
- Biliyor musunuz aslında bazı şeylerin çaresi çok basittir. Ama nedense çok basit olan çözümleri göremeyiz çoğu kez. 

Vatandaşın birinin çok şiddetli bir şekilde başı ağrıyormuş. Doktor, hekim, üfürükçü, otçu, bokçu ne varsa denemiş adamcağız ama baş ağrısına bir türlü çare bulamamış. Sonunda Çok çok ünlü , ünü dünyadan taşıp diğer gezegenlere bile ulaşmış bir doktor bulmuş. Doktor adamı muayene ettikten sonra.
-Beyefendi bu baş ağrınızdan kurtulmanız için penisinizi azıcık keseceğiz .

Adam çaresiz.. Kestirmiş ucundan azıcık. Baş ağrılarında kısmi bir azalma olsa da tamamen yok olmamış. Tekrar doktora gitmiş. Doktor bu sefer penisinin tamamen kesilmesi gerektiğini söylemiş. Adam bakmış ki bu ağrıyla yaşamak imkansız çaresiz kestirmiş penisinin tamamını. Artık rahatlamış. Baş ağrısı filan yok.

Derken efendim bu adam bir gün bir pantolon diktirmek için terziye gitmiş ve aralarında şöyle bir konuşma olmuş:

-Beyefendi..Ölçülerinizi aldım şimdi de bana söyler misiniz penisinizi pantolon ağının ne tarafında taşıyorsunuz? Yani sağda mı solda mı?

Adam şaşırmış tabii ki…

-Ne alaka? Nerede taşırsam taşırım. Bunun pantolon dikimi ile ne alakası var?
-Çok alakası var efendim. Yanlış tarafta taşırsanız şiddetli baş ağrılarına sebep olur.

Madde-11 BASİT VE ÇOK KOLAY ÇÖZÜMLER VARKEN PENİSİNİZİ KESTİRMEYİN EFENDİM.

**********************

Adamın biri, biri Türk, biri İran'lı, biri Rum biri de Arap olan dört kişiye bir miktar para verip '' Bu parayla canınız ne istiyorsa alın.'' Dedi.

Bunun üzerine İran'lı  '' Engür alalım.'' Dedi.  Arap,'' Hayır olmaz ineb alalım.''  Arap'a da Rum itiraz etti '' İnebi boş verin İstafil alalım.''  Türk ortaya atıldı '' Her üçünüzün dediği de olmaz. En iyisi üzüm alalım.''

Engür alalım, ineb alalım, istafil alalım, üzüm alalım derken bu dört arkadaş  neredeyse birbirine girecek duruma geldi. Yumruklar sıkılmış, kavga ha başladım ha başlayacağı derken bir arif kişi yaklaştı ve niçin münakaşa ettiklerini sordu.

Dört arkadaş durumu arif kişiye anlatınca arif, karşıdaki manava gidip bir salkım üzüm aldı.

-İstediğiniz budur değil mi?

Dört arkadaş şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Evet, istedikleri arif zâtın elindeki meyveydi. yani üzüm.

Arif devam etti:

-Evet, dilleriniz farklı. Ancak anlaşamamanızın sebebi dillerinizin farklı olması değildir. Eğer sevginin dilini kullansaydınız dilleriniz ayrı olsa da istediğinizin aynı olduğunu farkederdiniz.

Evet, arkadaşlar. Üzümün hikmetini anladınız sanırım.

Dersimize son verirken son maddemizi de yazalım.

MADDE 12- EĞER TOPLUMSAL MUTABAKATI SAĞLAMAK İSTİYORSAK KESİNLİKLE VE KESİNLİKLE KULLANMAMIZ GEREKEN DİL SEVGİNİN DİLİ OLMALIDIR.  

Ders bitti. Çıkabilirsiniz...

( 12 Fıkra İle Toplumsal Mutakabatı Sağlamanın Yolları ---2. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.