Bu Ezanlar Ki Şahadetleri Dinin Temeli –3. Bölüm--
Yazımıza ‘’ Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli’’ Diye başladık ama bir
türlü şu ‘’Conilerle Mehmetler arasında bir fark yoktur.’’ Meselesinden
çıkamadık değil mi? Gelin o faslı
kapatalım o zaman.
Efendim olayın en kısa ve anlaşılır açıklaması şöyle:
1977 Yılında Çanakkale’ye gelen bir Gelibolu gazisi Avustralyalı ihtiyar,
burada Emekli öğretmen Tahsin Özeken ile tanıştı. Tahsin Bey 1969 yazdığı ‘’
Eceabat Kılavuzu’’ adlı bir kitaptan Atatürk’e atfedilen bu sözleri
Avustralyalı gaziye okudu. Avustralyalı
gazi – İçinde ‘’Conilerle Mehmetler arasında bizim için fark yoktur.’’
Cümlesi yer almayan- bu metni çok sevdi
ve metni alıp Avustralya’ya götürdü. İşte bundan sonra araya ‘’ Coniler ve Mehmetler
birdir’’ ifadesi de sıkıştırıldı, bir de Anzak anne mektubu eklendi olaya ve
nihayet 1978 de ilk kez Avustralya’da açılan anıtta aynen şöyle bir metin yer
aldı:
‘’Those heroes who shed their blood and lost their lives! You are now lying in
the soil of a friendly country. Therefore rest in peace. There is no difference
between the Johnnies and Mehmets to us where they lie side by side here in this
country to of ours. You, the mothers, who sent their sons from far away
countries wipe away your tears; your sons are now lying in our bosom and are in
peace. After having lost their lives on this land they have become our sons as
well.
Atatürk, 1934’’
Daha sonra Yenizelenda’da açılan anıtta da yukarıdaki metin yer aldı.
12 Eylül darbesinden sonra Kenan Paşa bilindiği gibi kendisini adeta Atatürk’ün
yerine koymuştu. İşte bu dönemde Avustralya ile tekrar yakın ilişkiler kuruldu,
Avustralya ve Yenizelenda’da olan anıtların bir benzerinin de Çanakkale- Anzak
mezarlığı civarında açılması için dirsek temasları, yazışmalar, görüşmeler
yapıldı. Bu uzun görüşmeler 1985 de Turgut Özal döneminde tamamlandı ve
Çanakkale’ye de böyle bir anıt dikilip aynı sözler yazıldı.
Türkçesi şöyleydi:
‘’Kanlarını döken ve yaşamını yitiren kahramanlar ! Şimdi dost bir ülkenin
topraklarında yatıyorsunuz. Huzur içinde uyuyunuz. Bizim ülkemizin
topraklarında yan yana yatan Coniler ile Mehmetler arasında bize göre bir fark
yoktur. Siz, oğullarını uzak ülkelere göz yaşları içinde gönderen anneler ! Sizin
oğullarınız huzur içinde şimdi bizim bağrımızda yatıyor. Onlar da bu topraklarda yaşamlarını
Yitirdikten sonra bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Atatürk 1934’’
Atatürk’e bundan daha büyük bir iftira atılamazdı herhalde. Hem de
anıtlaştırarak...
***********************
Evet, şimdi ezanlara geçelim.
Türk Milleti Çanakkale’de hangi ruhla savaştı? Ne için savaştı?
Bu soruya iki çok büyük komutanın harika cevapları vardır. Bu büyük komutanlardan biri Mustafa Kemal,
diğeri de İngiliz Generali İan Hamilton’dur.
Evet evet, bir İngiliz komutan içimizdeki her şeye Fransız kendi
vatandaşlarımızdan çok çok daha iyi tahlil etmiş Türkleri ama önce Mustafa
Kemal ne demiş bakalım sonra da İan Hamilton...
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşlarının ruhunu anlattığı bir anısında aynen şöyle
diyor:
‘’Bombasırtı olayını bilir misiniz? Çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine
rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe
8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulamamacasına
hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat
ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba,
şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini
biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler
Kur’an-ı kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse kelime-i
şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor.
20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor.
İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde
bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale
muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.’’
Evet, Yazıma Niçin ‘’ Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli’’ Başlığını
atttığımı anlamışsınızdır. Ya da ‘Yahu olayın ezanla, dinle ne ilgisi var?’’
Diye düşünüyorsunuz hâlâ. O zaman bir de Ian Hamilton’u dinleyelim, bakalım o
ne demiş?
Efendim, Çanakkale Kara Savaşları başladığında düşman tarafın cephesine Ellis
Ashmead Barlett adında bir subay gelir. Ancak bu subay bir muharip değil, bir
savaş muhabiridir ve ona göre İtilaf kuvvetleri yanlış taktikler, yanlış bir
savaş stratejisi uygulamaktadır. Özellikle de İan Hamilton’u eleştirir de
eleştirir bu muhabir gazeteci.
Bundan sonrasını İan Hamilton’un anılarından okuyalım:
" Ashmead Barlet,
Türk askerlerine adam başına 1O şilin bahşiş verileceği söylenir ve kendilerine
dokunulmayıp, affedilecekleri ilan edilirse, her asker silahı ve sahra
aletleriyle gelip teslim olur ve ateş hattında dövüşecek kimse kalmaz! Böylece
savaşı zahmetsizce kazanırız." diyordu. "Sanıyordu ki, bu suretle
düşman ordusundan pek çabuk kurtulabiliriz. Merakımı uyandırmıştır; karşımızda
Hıristiyanlara düşman bir Müslüman olsa ve kısmen karnı aç olsa, kendisine 1O
şilin verilse ve iyi bir akşam yemeği yedirilip karnı doyurulsa ne yapardı
acaba? Mamafih dünyada Osmanlı Türkünden başka, bir din uğruna canını fedaya
tartışmasız hazır, bir millet ve asker yoktur. Asker başına 1Oşilin yerine
50 İngiliz lirası teklif etsek, yine de suratımıza çarparlar, biz de dünyaya
rezil olurduk.
Daha da ‘’ Biz Çanakkale’de ne uğruna savaştık?’’ sorusunun cevabını anlamayan
varsa anlatabilmek için yapabileceğim bir şey yok.
Türk askeri Çanakkale’de ‘’ Bayrak inmesin, ezan sesi dinmesin ‘’ Diye savaştı.
Havran'lı Koca Seyit 275 kiloluk top güllesini sırtında namluya sürerken
aklındaki, fikrindeki tek şey ‘’ Ezan susmasın, bayrak inmesin’’ Düşüncesiydi.
Vatan sevgisinin imandan olduğunu, vatan giderse iman diye bir şeyin de
kalmayacağını çok çok iyi biliyordu.
Peki sonra?
Sonrasını gelecek bölümde yazacağım ve sizler de şehadetleri dinin temeli olan
ezan susmasın, istiklalimizin sembolü bayrak inmesin diye canını dişine takarak
savaşan kahramanlarımızdan birinin, o kahramanlar içinde en çok tanıdığınızı
zannettiğiniz Havran'lı Koca Seyit Onbaşı’nın hazin sonunu okuyacaksınız bu
sayfadan. Daha pek çok içimizi kanatan 18 Martlarla birlikte...
ÇANAKKALE ZAFERİMİZİN 106. YILINDA TERİYLE, KANIYLA BU SAVAŞTA DESTANLAR YAZMIŞ
TÜM KAHRAMAN ŞEHİTLERİMİZİ VE GAZİLERİMİZİ SEVGİ VE MİNNETLE ANIYORUM. MAALESEF
ARTIK HİÇ BİRİ HAYATTA OLMAYAN TÜM ŞEHİT VE GAZİLERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET
DİLİYORUM. RABBİM MAKAMLARINI CENNET EYLESİN.
(
Bu Ezanlar Ki Şahadetleri Dinin Temeli –3. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
18.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.