1
Bir düş karesinde asılıyım: adam
asmaca oynadığım günlerimden kalan bir öykü bu belki asla öykünmeyeceğimi
sandığım günlerin iz düşümü ve işte kendimi asmaca oynuyorum en çok asamadığım
kadar yorgunluğumu dibe vurmuşluğum ne ki? Kayıran bir evrenin de muhatabı
olmadım hem ama hep kaydım ben ayağımı bastığım zeminden…
Düş irisi gözlerim
Adeta genç irisi bir yabancıyı
ağırladığım
Atlas yorgunluğunda ömrün
Yetilerimi falakaya yatırdığım günün
izinde
Soluk soluğa sevmenin de neticesidir
hani:
Söylediğim kimse çok sevdiğimi
Ah, bir dillendiremedim içimdeki
yetim’e
Onu çok sevdiğimi.
Baş koyduğum şu insanlık denen mimari
Mimozalardan derlediğim masalın izafi
gölgesi
Yetilerimde saklı nazar gibi
Nazara geldiğim her mutluluk ertesi
Muradım mı içimde saklı?
Oysaki biliniyor sanmıştım yürekte
saklı niyazı.
Ellerim üşüse ne ki?
El çırptığım çocukluğa duyduğum
özlemi.
Elimde taşlar eteğimde değil hem
Erken geldiğim dünyaya uymak mıydı
elzem?
Eklem yerleri sızlıyor günün,
Ertesinde serildiğim bir gelecek ki
Bilemedim de hükmünü yitireceğini.
Hem sona kaldım dona kaldım
Tasvir edemediğim o yalnızlığın
Kuytularında açıp da solan düşler
gibi
Gül mizaçlı yarınların
Üstüne titrerken ve de sevdiklerimin
Nazında mı saklıdır sahi yalnızlığım?
Hem bunca sevmek hem de ıssızlığa
talim etmek.
Hala uyurgezer iklime
Nazire eden rüzgârın savurduğu nice
nida nice özlem
Varlığıma binaen
Yoluma taş koyan kimse.
İşte sustum susalı
Eksildim bir bir
Boynuma geçen ipin sıkmadığı yalan
Yalandan mıymış yoksa sevdiğini
söyleyen bunca insan?