Her seherde aşka kadem basan, dalgası derin denizim
Gönülgâhıma güldeste asan, izâhâtı zorlu gizim
Ey çehresi şifâ veren goncam, sıhhâtime kâfi izim
Çevreme binbir yıldırım düştü, düştü zarif gözbebeğin
Gül-i hamrâm vazgeçmeyi bilmem, seveceğim mevte değin
Akşamların çarşafından geçip aydınlanan güzergâhım
Gökte kendine bir nokta seçip ışıldayan eşsiz mâhım
Ey yokluğu idrâka sığmayıp gökperdeyi yırtan âhım
Çevreme binbir güzellik düştü, düştü heybendeki lâlen
Gül-i hamrâm hülyân bitmez asla, kuşatıyor beni hâlen
Vedâların boşluğundan çıkıp ihyâ olan izdivâcım
Bakışlarıyla bin mermi sıkıp ölüm sunan aşk ilâcım
Ey şahsında kibri tutuşturan ihtişamdan uzak tâcım
Çevreme binbir zarâfet düştü, düştü kordan gülüşlerin
Gül-i hamrâm benliğimde şânın, şâhıdır tüm gümüşlerin
Sevdâ ile cümle kırık telde çağıldayan arzuhâlim
Memleketten hayli ırak elde şavkı vuran hoş zuhâlim
Ey sözünden dert şarâbı içip aşka mecnûn olan hâlim
Çevreme binbir divâne düştü, düştü senin heybetinden
Gül-i hamrâm bu nasıl bir sevmek, misk kokuyor gurbetinden
Gül-i hamra : Kırmızı gül
Mevt : Ölüm