Bana bahar mevsimi üç ay değil de, üç gün gibi gelir, her geldiğinde. Başlamasıyla bitmesi, gelmesiyle gitmesi bir olur sanki. Nedendir bilmem, anlayamam bir türlü baharın bitişini, sebepsiz gidişini…

Sebepsiz dediğime bakmayın siz. Baharda çiçek açmayan dal, yazda meyve yapar mı? Ağaçlara, otlara çiçek açtıran bahar, onları meyveye durduran, insanları meyveye doyuran ise yazdır, yaz mevsimidir. Demek ki bahar olmasa, çiçek olmaz, çiçek olmasa meyve olmaz. O zaman en sebepli mevsim bahardır. Sebepsiz kelimesi, benim ağzımda sadece bir, laf-ı güzaftır.

Hani insan sevdiğinden kolay kolay ayrılmak istemez ya. Ne kolayı canım, hiç ayrılmak, ayrı kalmak istemez ya. Benimkisi de o hesap işte! Çünkü bahar; benim sevgilimdir, yârimdir. O benimle, ben onunla çok değil üç ay birlikte oluruz. O da bana, üç gün imiş gibi gelir her seferinde.

Sebebine gelince, benim için bir haftanın iki gün (oluşu), bir mevsimin de bir ay oluşudur her baharda. Neden mi böyle? Anlatayım; şiir yüreğim, şair gönlüm sadece Cumartesi ve Pazar günleri özgürdür. Sadece o günleri, günden ve ömürden sayar. Diğer günleri ise, (memuriyet günleri) bir nevi, tutsaklık ve esaret günleri sayar. Ne ettim, ne yaptımsa şair yüreğime söz geçiremedim bir türlü. Hatta çok zaman kulağıma fısıldamıştır içten içe; “Bak görüyorsun, okuyorsun eski şairler, edipler evkaftaki memuriyetlikten hep istifa etmişler. Sen de ediversen, ne olur sanki. O zaman ‘geçen her gün ömürdendir’ sözü, bak en çok sana yakışır!”

Ah, ah! Neler çektim ben bu şairane yürekten. Kendini bir şey zannediyor. O eski şairlerin, ediplerin ayakkabısının çivisi olamazsın sen. Eline su dökemezsin! Belki elinden su içebilirsin. (Tabi bu devirde onlardan kaldıysa!) Ele geçmiş memuriyetten, beni istifa ettirip de, sanki karnımı doyuracak. Bilmez miyim hiç! Şairlikten, ediplikten kim karnını doyurmuş ki, ben doyurabileyim! İşte bu yüzden çok mücadele ettim, bu şair müsveddesi yüreğimle yirmi beş yıldır!

Sözü nerden açtık, nereye getirdik. Oysa ben, baharın gizemli, süslü-püslü yüzünü, hoş kokusunu, şiir diliyle, şair gözüyle ele alıp, bahar kokulu/konulu bir yazı yazacaktım. Baharın ilk müjdesini bana, yüreğime, umuduma taşıyan kırlangıçlardan söz edecektim. O kırlangıçlar ki, ilkbaharın ilk gelen göçmen kuşlarıdır. Martın on beşi oldu mu, omzum pencere pervazına, gözüm göğün ufkuna yapışır, kilitlenir. İlle de görmek isterim, gökyüzünde zikzak uçan kırlangıçları. Onları bir gördüm mü, değmeyin yüreğimde, tarifi imkânsız bir sevinç yükselir. Hava ne kadar soğuk, içim ne kadar karamsar olursa olsun, baharın muştusu içimi düğün yerine çevirir. Zira benim için özgürlük günleri, yâre kavuşma günleri gelip, çatmıştır.

Şu kadarını söyleyeyim, şair müsveddesi yüreğimle, her bahar çok iyi, sıkı dost oluruz. Birbirimizi hiç kırmayız. O, bu mevsim ne derse o olur. Bazen bir salkım çiçekli dal, rengârenk bir kelebek, gökyüzünde ağır aksak uçan, uçurtmalarla yarışan göç kuşu leylek, nameyle şakıyan bir çift bülbül, şırıl şırıl akan, gümüş renginde bir derecik. Bizi biz yapan, yaşadığımız çevreyi bize hissettirip insanlık hasletlerini, bir çırpıda içimize dolduruverir de, insan oluşumuzun farkına varıveririz.

Yunus Emre’nin; “Bir ben vardır, benden içeri” sözünü, sanki kendisinden sonra, en çok benim için söylediğine inanırım. Komik, hem de abartılı komik ama böyle işte! İçimdeki ‘ben’ ile dışımdaki ‘ben’i barıştıran, kaynaştıran sevgilim bahara, ne kadar teşekkür etsem azdır az!

Yani kelebek misali yaşıyorum ben hayatı. Hani koca bir yaşamı, üç güne sığdıran kelebekler vardır ya, işte onlar gibi her bahar ben, yeniden doğar, büyür ve ölürüm. Sevgili dostlarım, bu bahar ve her bahar, çevrenizde ahenkle dans eden bir kelebek görürseniz, ne olur beni hatırlayın, olmaz mı?

20.Mart.2010
İsmail GÖKTAŞ - İZMİR

( Benim Ümitvarım Baharım; Onsuz Kör Topal Ve Sağırım! başlıklı yazı ismail-gokta tarafından 24.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu