Düş gezginiydi ruhum.
Tutuşan eteklerinde tutulan nutkumda
andım maziyi ve aşkı ve günün gözlerine baka kaldım. Mademki fıtratımda aşk
yüreğin çeperine ektiğimse umut idi elbet derleyecektim hayatı sil baştan ve
izafi olsa da mutluluk hayalini geçirdim üzerine ufkun ve şerh düştüm geceye.
Artık bitmişti yaz.
Hazanın ç/ağrısında soluklandı güneş
Ve batmasına dakikalar kala
biliyordum ki;
Artık hazan mahsulüydü gülüşlerim
Seyrüseferinde mevsimin ant içtim
Mevla’ma.
Katlarken acılarımı
Ütülemeden varlığımı
Dikiş tutmayan bir yara isem ne ki?
Yamaladığım mazinin kırışık yüzünde
Boydan boya serili mevsimin zaferi
Bir mizaçsa tutuklu kaldığım
Mihenk taşı olsa ne?
Vazgeçilmez değildi elbet varlığım.
Daha çok sevmenin mukaddes olduğu bir
mevsime
Kanat açtı ruhum:
Mevsimlerden göç mevsimi.
Kuşların kırık kanatlarında saklı bir
teselli adeta
Sözcüklerinse kamburundan kurtulduğu
İçimdeki gülün yapraklarını
kuruttuğum:
Ah, bir nebze de kurusaydı ya gözyaşlarım…
Elbet vardı bir sebebi
Zamanını bekleyecektim nemli
gözlerimin de
Yeniden seğirdiği bir tutulma:
Aşka tutulan
Ya da güneşin aya tutulduğu
Ayda saklıydı gece
Gecede saklı içimdeki sayısız bilmece
Muradımı dillendirmeden içimden geçen
her şeye
Tek vakıf ve tanık olan Rabbime
Sadık olmanın meali…
Hazana düşkün yüreğim
Hüzün mahsulü kimi zaman sevinçlerim
Kanatlarım özgür
Kanatlarım kırık
Bahşedilen kadere kanaat
Eden bir seferi kuşun teselli bildiği
Her uçuş her düşüş
Mutlak acılardan çıkıp yola erişilesi
Bir sevinç.
Düştü gerçek olan
Gerçeklerle içli dışlı bir yakarış
Aykırı olsam da yeryüzünde
Kabul görmek nezdinde
Ve dilemması ömrün
Devşirme duygularla kimi zaman bir
kördüğüm
Yakalanmaksa an meselesi:
Ölüm öncesi bir yansıma ya da
yanılsama
Sevmekse illa ki yettiği kadar ömrün
Dolsa da dolmasa da vadesi hüznün