Düşlerime takılı gülüşün
Belki de zehir zemberek matem yüklü
gecenin
Boynu bükük duruşu.
İmha edemediğimse yalnızlık
Bir o kadar ihya eden
Ve tevazu yüklü mevsimin serdiği
sırlara:
Ah, yaralı şehrin surlarına dokunan
dolunay
Belki de uzaklardan gelen ç/ağrının
sesi:
Sırf benim duyduğum,
Vakur ıssızlığıma gölge düşüren aşkın
ihaneti.
Zemherilerde harcadım ben bu ömrü
Huda’ma sığındığım kadar bir hazan
güftesinde
Saklı beyhude gülüşleri ile geçmişin
Boy veren aşkın esareti.
Oysaki cesur bilmiştim sevgiyi ve
seveni:
Yüreğin dilemması kimi zaman
Hele ki metruk hecelerken fendi yenen
Ve yenilen bir çiçek kırık gövdesi
Ölü gözleri yine de kokusu saklı
tenimde.
Mavilerden ördüğüm ömrün güftesidir
Güne özel bir şiirden çıkıp da yola
Ömre özel bir mevsime methiyeler
yağdırdığım
Çapkın yıldızların
Soğuk nefesinde bazense şimşekler
çakan
Gözlerinde gecenin ve yolunu
gözlediğim sevgilinin.
Sırlara b/ölündüm önce.
Sefasını sürdüğüm gizemin arka
bahçesinde
Çatık kaşlı bir sözcükten çok öte
Cefasını yüklendiğim
Sonra da aşk diye dilimlediğim
yüreğin meyvesi
Nasıl ki şiir ve
Soğuk gecelerin seyrüseferinde
Edindiğim o izlenim
Elbet küstüğüm kadar kendime
Kavuşmak hali hazırda mazide saklı
binlerce tebessüme.
Baş aşağı ettiğim bir sepet dolusu
yaprak:
Bahtı sararmış dalına sevdalı
Ama bir kere de düşmüşken gözünden
mevsimin
Ve hazanla hemhal bir şiir gibi
İçime yağdığım bazense taştığım kadar
T/aşkın fermanı bilinmezin.