Kırık düşlerden ör ahımı:
Aşkın recim edildiği her izlekte
saklıyım ben
Resimleri yırttığım
Rüzgârın küfesinde saklı sarnıcım
Adam boyu acıların meramı…
Elbet öykündüğümsün
Elbet öldürdüğüm
En azından ötesi berisi yokken
akşamın
Kanlı na’şında dünün
Sivri uçlu gerçek
Pas vermediğim her es.
Esense rüzgârın feri
Fendi ölü bir mevsimde saklı fermanı
Asla var olmamış bir aşkın
Solundaki yırtık
Demlendiğim her gece ayrı katık.
Nabzını alamıyorum artık varlığının
Atıfta bulunduğum hiçbir düşümde
yoksun
Yıldızlı gecelerin esiri
Dünde kaykılmış bir gezgin gibi
Gezegenim bildiğim yüreğinden
Dökülen o son zerrede mi saklıydı
öfken?
Ölümsüzlüğü dilemedim ben
Dilemması yalnızlığın
Dilaltı bir sevgiymiş seninki
Gözden ırak varlığın
Gönlüme katık idi oysaki yokluğun
Özlemlerin öznesi sen, dünde kalan
sevgili
Beyanı mı artık sonun?
Tutulan nutkunda mevsimin
Açılan devasa bir yarasın artık sen
Atık bildiğim müzmin hüzünde sarılı
tenim
Tutuşan değil sönen
Sürükleyen değil asla: bilakis
süpüren
Önümü arkamı
Kıyama durduğum bir şiirden fazlaydın
oysa sen.
Benlik olmayan bir müebbet
Diri bir sevginin katili seyyah göğün
Her yıldızı yoldaşım
Yoldaş bildiğim aşkın meali
tükendiğim anbean
Türettiğim şu şiir ve kaygan zemin
Sonlanan günün rövanşı saklı içimde
İçerlediğim değilsin bile
İçtiğim avuç avuç hece
Siması tanıdık bu hüznün
Kefenimde saklı ölüsü ömrün
Yaşamakla aşılır mı sahi bu döngü?
Kolaçan ettiğim kadar arkamı önümü
Ölümsüz mizacında yalnızlığın
Varsın doğmasın güneş yeniden
Celladıma âşık bir ölüyüm ben
Öldürdüğün üstüne üstük neşem
Arz ederim son kere.