Mevsimin kuytusundaki ısrarlı
yalnızlığım kadar da yâd ettiğim mazinin hala sönmemiş feriyim ve ellerimde
fener içimdeki rüzgârla savuruyorum tozla dumanı bazense ahkâm kesiyor
yüreğimde yatıya kalan misafir yabancı.
Elemdeyim ellerim titrerken
Evhamlı bir gölgeyim ben:
Geceyi kundaklayan hasretim ve
yalnızlığım
Şehrin göz bebeklerinde çıkan
yangınım
Yedi tepenin firarı
Yetilerimden firar edemediğim
Firarisi aşkın belki de feda ettiğim
Ömrüm ve yıllarım küf kokarken…
Asılı kaldığım şafağın şakağına dayadığım
Kalemin beyanı ve beratı
Sırra kadem basan çocuk varlığım
Bazense topukları eskiyen
Yürüdükçe nal topladığım bazen
Çiftesiyle hüznün uzaklara
savrulduğum
Tepindiğim içimde
Tefe konan haletiruhiyem
Şehrin müdavimleri ayyaş ve nankör
Şehri bozguna uğratan bir uğultu ve
mazhar
Olduğum zulmün ve hazanın sabıkalısı
Bir iklimden de öte…
İkilem yüklü benliğim
Aşka âşık ben
Hele ki ikileyen insanlara tamah
etmeden
Tezahür eden bir şahika
Bazense yüzüme çarpan o Osmanlı
tokadı
Babamdan tembihliyim hem
Yoksa ayan beyan sever miydim
içimdeki çocuğu?
Masum kalmaksa boynumun borcu
Bedelini ödediğim yalnızlığın rüzgârı
Ve işte benim bana esaretim
Hırpani benliğim
Telaşla sevip kaçıverdiğim
Tansiyonu yükselen bir dağ gibi
Tırmandığım aşkın ve özlemin
Hasedi olsa olsa insanların
Hasret duyduğum aşkın ve mutlu
yarınların
Fermanı yüreğimden damlayan
Her hece her hezeyan
Heyecanla sevdiğim bazense
uzaklaştığım cihan.
İçimdeki çengi
Yüreğin sağdıcı
Sersemlediğim bir iklimi sırdaş
bildiğim
Tek dayanağım Rabbimi
Aralıksız andığım ve özlediğim
Mutlu yarınların fıtratına sadık bir
fani
El aman diyen kimi insan
Eften püften gölgeleri de haşat eden
Aydınlığın müdavimi olsam da gecenin
Geçmeyen coşkum
Bazense geçit vermeyen bir tebessüm
Dokunurken dudaklarıma, hayatın son
durağına
Vakit var madem…