بسم الله الرحمن الرحيم
إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ ﴿۱﴾
وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا ﴿۲﴾
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا﴿۳﴾
Muhterem Müslümanlar:
29 Mayıs 1453 hafızalarımıza kazınmış büyük bir tarih. Çağ açıp çağ kapayan bir Müslüman gencin bizlere örnek teşkil etmesi gereken müthiş fethi. Yarın İstanbul’un fethinin 557. yıldönümünü idrak ediyoruz. Sevgili peygamberimiz:(sav) “Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” Buyurmuştur. Bu övgüye mazhar olmak için birçok İslam emiri rivayete göre, 29 veya 35 kez İstanbul’u kuşatmıştır. Müslüman Türk Milleti İstanbul’u beş defa kuşatmış Ve beşincisinde nihayet, fatihteki aşk, ilim, irfan, cesaret ve iman ile ve Türk İslam neferlerinin büyük kahramanlığıyla İstanbul fetholunmuştur. Kostantiniyye fethedilince ismi islambol olarak değiştirilmiş bir nevi fethin asıl gaye ve amacı ifade edilmeye çalışılmıştır.
Muhterem Müslümanlar:
Fetih önce iç âlemden başlar. Nitekim sultan Mehmet’i fatih, yapan evvela iç âleminin fethedilmiş olmasıdır. Akşemseddinler, Molla Güraniler Fatih’i Fatih yapan hakiki değerleri ona vermişlerdir. Gönül dünyasını Allah’a açan her mümin fatih olma adayıdır. Her çocuk geleceğin büyük adamıdır. Dünyanın haritasını değiştirenler bir zamanlar çocuktu. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet küçükken oyun oynuyordu. Değnekten ata binip koşturuyordu. Bu gün Fatih’in İstanbul’ u fethiyle ne kadar övünürsek övünelim içimizden yeni fatihler çıkmadığı sürece bu övüncümüz kaybolup gitmeye mahkûmdur.
Peki, ne yapmalıyız! Muhterem kardeşlerim geleceğimizin teminatı olan gençlerimize Fatih’te ki ruhu vermek zorundayız. Gençlerimizi imanın nurlu yolundan gitmeleri hususunda eğitmeli Allahın ipine sımsıkı sarılmalarını sağlamalıyız. Ancak o zaman gönül fatihleri yetiştirebilir ve geleceğimizi güvenle onlara teslim edebiliriz.
Ne acıdır ki yetişmekte olan nesil Rasulullah’tan bihaber, ashabı kiramdan bihaber, fetihten, Fatih’ten bihaber, tarihinden ve köklerinden kopmakta olan bir çizgide ilerlemektedir. Fatihi, Akşemseddin’i, molla Gürani’yi, Molla Hüsrev’i destan kahramanı olarak bilen ya da hiç bilmeyen bir nesil, bırakınız memleketler fethetmeyi, kendi sessiz hıçkırığında boğularak yaşamaya mahkûmdur. Tabi buna yaşamak denirse. Dünyada ve kendi tarihimizde son derece önemli olan İstanbul’un fethi layığı ile değerlendirilip kıymet ve değeri bilinemiyor. Zamanlarının çoğunu günübirlik eğlenceler peşinde geçiren Fatih’in torunlarının(!) 29 Mayıs Fetih tarihinden haberleri bile olmuyor


Muhterem kardeşlerim:
Elbette ümitsizlik Müslüman’a yakışmaz. Akif’in ifadesiyle:
Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak.
Dünyada inanmam hani görsem de gözümle.
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle.
Evet, elbette ümitsiz olmayacağız. Allah’a ram olup, saye sarılacağız. Gençliğimize ve çocuklarımıza Fatih’te ki şuuru ve idraki aşılayacağız. İşte o zaman yüce Allahın Kuranı Azimüşşan da mealen “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.” Buyruğunu tam manasıyla yaşamış olacağız.
Muhterem Müslümanlar: Fatihin ve iç âleminin iyi anlaşılması açısından vakfiyesinden kısa bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyorki: “ Ben ki İstanbul fatihi abd-i aciz fatih Mehmet bizatihi alın terimden kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un taşlık mevkiinde kâin ve malumul hudud olan 136 bab dükkânımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sabih eylerim. Şöyle ki: bu gayrı menkulat’ımdan elde olunacak nemalarla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki: ellerindeki bir kab içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye yirmişer akçe alsınlar. Ayriyeten, on cerrah, on tabip ve üçte yara sarıcı tayin eyledim. Bunlar dahi, ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, istisnasız her kapıyı vuralar ve şifası mümkün ise tedavi edeler; değilse kendilerinden hiç bir karşılık beklemeksizin darülacezeye ( yoksullar bakımevine) kaldırarak orada iyileştirsinler. Muhterem kardeşlerim bu cümleler fatihi fatih yapan değerlerin ne kadar yüce ve kutsal olduğunu ifade etmeye yeter de artar bile…
Hutbeme arif Nihat Asya’nın şu dizeleriyle son vermek istiyorum.
Deli kanlım, işaret aldığın gün atandan,
Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan…

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın…
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın…


Mehmet EMRE
Yavuzeli/ Gülpınar köyü imam hatibi

( Fetih Ve Fatih Hutbe başlıklı yazı mehmet-emre tarafından 4/3/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu