1
-Merhum Annemden Bir köy Anısı-
“Getir
o attığımız lahanaları da yiyelim”
2019 yılında 86
yaşında aramızdan ayrılan, rahmetli Annem; neşeli, çileli, merhametli, bilgelik
dolu anılarla geçirdi hayatını. Okuma - yazmayı, 1940’lı yıllarda, daha çocukken
köy camisinde, din görevlisinin öğrettiğini anlatırdı. Köyde henüz okul yoktu. Konum
bilgisi verelim: Trabzon, Sürmene, Aksu Köyü (Aso)
Yaşı
ilerlemesine rağmen, hafızası çok yerindeydi. 80 yıl önceki yaşadıklarını dahi
tüm detaylarıyla hatırlayabiliyordu. Tasarruf, güvenlik ve verimliliğe bir
katkı, sıra dışı bir öğreti olsun niyetiyle, anılar aktarırdı bize. İsraf
demek, iflas demekti çünkü. Arada bir anlattığı anıyı aktaralım:
Köydeki zorlu
yaşamdan iyice bunalan bir komşu aile babası, artık karar vermiştir. Büyük
şehirlerde çalışacak, çok para kazanacak ve daha rahat bir yaşam sürecektir.
Çünkü o zamanın şartlarında, köyde nefesi bile taksitle almak zorundaydınız.
Isınmak için, ormana gidip odun keseceksin. Onu evin önüne kadar taşıyıp,
parçalara ayırarak depoya kaldıracaksın. Sobada yakıp, külünü taşıyacaksın. Evin
yalnızca bir kısmını ısıtmak, yemek pişirmek için bu kadar el emeğine ihtiyaç
var. Evde akan çeşme yok, pınara gidip, bidon veya kazanlarla su taşıyacaksın.
Tarlada sebze-meyve yetiştirmek için, toprağa alın terini karıştıracaksın. Et,
süt, yumurta yemek istiyorsan; kendinden çok hayvanlara vakit ayıracaksın. Onlara
yem üretip, taşıyacaksın. Altını temizleyeceksin, yaylaya getireceksin. Çamaşırları
kazanda kaynatıp, yıkayarak kurutacaksın. Bulaşıkları elinle yıkayacaksın.
Elektrik enerjisi olmadığı için; herhangi bir
cihaz/makineden yardım alma şansın yok. Her şey insan gücüyle çalışıyor.
Tüm bunlardan
iyice psikolojisi bozulan komşu aile büyüğü, büyük bir şehre yerleşir. Kendi
yeteneğine göre bir iş bulur. Arada bir köyü ziyaret eder. Şimdilik halinden
memnundur. Köye gelirken, hediyeler/eşyalar/ el aletleri getirir. Helalinden
kazanıyorsa, yerinde de harcamaktan geri kalmaz. Hayli zaman geçer, şehir
hayatı da artık onun için çekilmez olmuştur. Gurbette yalnız başına trilyoner
olsanız, doğduğunuz toprakları ve ailenizi özlersiniz. “Bülbülü altın kafese
koymuşlar da yine vatanım diye hüzünlenmiş” denir ya, ona benzer bir durum
işte.
Azına çağına bakmadan,
kazandığı paralarla, artık köyüne geri dönmeye karar vermiştir.
Niyeti hiç çalışmamak, birikimiyle tüm ailesini yaşam
boyu geçindirmektir. Aileden kimseyi bağa- bahçeye göndermemiş artık. Hayvan da
beslemiyor, hazır parasıyla temin ediyor ihtiyaçlarını. Karısının topladığı lahanaları
bile çöpe attırmış. “Atıver atıver, yıllarca lahana yedik, paramızla farklı
şeyler alalım” diye tepki veriyormuş. Artık aile fertleri ve eşi dayanamamış ve
bir hatırlatma yapmak zorunda kalmış:
“Yapma Bey, hazıra dağlar dayanmaz. Toprak işlemeden,
odun taşımadan, hayvan beslemeden, ekmek yapmadan, su taşımadan, ömür boyu
bunları satın almakla bu çark döner mi?”
Parayı kazanan baba olsa da; yuvayı yapan dişi kuştur.
Anne şefkati, öngörüsü ve endişesi ne kadar da haklıymış. Gün gelmiş ve hazır
para bitmiş. Emeklilik hakkı da yok ki o zamanlar. Ailenin reisi, bunu
dillendirmekten, açıklamaktan çekinmiş biraz ve artık mecbur kalınca da evin hanımına
şunu Mahcup bir edayla, söylemek zorunda kalmış:
“Hanım paralar bitti, getir o attığımız lahanaları da pişirip yiyelim”
Birey de
olsanız, aile de olsanız, şirket de olsanız, devlet de olsanız; üretiyorsanız
bile, tasarruf ve verimliliği göz ardı ederseniz, gün gelir belki yiyecek
lahana bile bulamazsınız.
Samsun, 17.09.2022
Ali Rıza Malkoç
www.arm.web.tr