Şehrin şahikası vapur gülüşleri
cereyan eder güvertesinde yaslı hatıraların İstanbul’da yaşayıp ait olmanın
güzelliği sevdalı şehre bir o kadar ucu yanık mısraların dönendiği gecenin efkârı
sinmişken üstüme…
Mevsim yaptı yapacağına yine ve
askıya aldığım
Duygularımı biçtim
Mesken tuttuğum şehrin gizemini tek
seferde içtim
İçtimada geçti ömür
Beyhude yine de berhudar olmasını
dilediğim
Ne yankısı duyuldu sesimin ne de ne
de
İyileşti yaralarım
Melun mahzun gülüşüm kundaklandı
Bense bebek saflığında sevdim ve
ağladım.
Haşmetli göğün ayak izlerinde
saklıydı yalnızlığım…
Yakut gözlerinde şehrin
Şakıyan sesinde martıların
Şüheda mazinin uğruna hali hazırda
kanat açtığım
Yarınların izini sürdüm
Sürünen imgeleri çocuğum bildim
Bir de şiirleri
Mesken edindiğim kadar metruktü kimi
hece
El verdim
Büyüttüm içimde
Derinleri telaffuz etmenin mealiydi
hem
Elime her aldığımda kalemi
kanatlandığım
Şairdim ve de şehri İstanbul’un ta
kendisi
Şiirler dizdim bir de yıktım putları
Tapınan kimse bir diğerine
Sevdalandığım Mevla’mı aralıksız andım
Her başımı secdeye koyduğumda huzurun
huzurunda aydınlandım
Temaşa etti sözcükler
Tahayyülü dahi imkânsız güncemin
tutanaklarına saklandım
Ne ömür yeterdi ne de şiir
Ne göçerdim erkenden ne de gocunur
Aklımın raflarında saklı kitaplardan
Dökülen neyse avuçlarıma
İlahi Esintinin peşinde
İrkildiğim kadar ansızın patlak veren
namelerle
Fısıldadım usulca şehrin kulağına
Hem ulemasıydım aşkın hem de sahibesi
Mevsimler aştım
Kapılar açtım
Hiç açmadığım kadardı yüreğimin
büyüklüğü
Konuşlu olduğum en ulvi rakım
Aşkı andığım kadar Rabbime yakınlığım
Geçit vermese de hüzün
Öykündüm düne
Şerh düşülesi hangi duyguysa örttüm
üstünü
Üstünkörü sevmedim bilakis coşkuyla
aşkla
İtibar ettiğim kadar evrendi beni
kucaklayan
İnsansız iklimlerden geçtim
Şehrin tepelerini gezdim ruhumla
Tavaf ettiğim kadar
Kaldığım Araf’ta
Ve münazara ettim iç sesimle
Çünkü ben hem şiirdim hem şehir
Aşkın imkânsızlığında yüreğimden
sızan hangi duyguysa
Eşlik eden sonsuzluğun rahmeti ile
kucaklaştığım…