Büyü

-Arapçası "sihir" demek olan büyü; bazı kabiliyet ve bilgileri kötü amaçla kullanarak insanları etki altına alma, onlardan hile ile çıkar sağlamaya yönelik uğraşıdır.

Kâhinlik, falcılık, cincilik gibi faaliyetlerin en kötüsü olan büyücülük, ülkemizde de yaygın ve kârlı bir sektör durumundadır.

Tabiat üstü güçlerden yararlandığını iddia eden kişilerin gizli metotlar uygulayarak olağanüstü sonuçlar elde etmek, olayları gerçeğe aykırı bir biçimde göstermek için kullandıkları teknikler ve yürüttükleri faaliyetlerin adıdır.

Günümüzde bir nevi gösteri sanatı sayılan illüzyon ve göz boyayıcılık gibi faaliyetler de halk tarafından büyü olarak isimlendirilmektedir.

’Büyü’ karşılığı olarak Arapçada, "bir şeyi olduğundan başka türlü göstermek, göz boyama, aldatma, hile" anlamlarına gelen ’sihir’ kelimesi kullanılır.

Çünkü sihirbaz birtakım araç ve gereçlerle gerçekte olanı, başka bir halde göstermektedir.

Kur’ân’ı Kerîm’de de büyü; bilhassa Hz. Musa ile Firavun kıssasında detayları ile verilmiş, büyücülerin yaptıkları hünerlerin nasıl boşa çıkarıldığı, onların kötü ve aşağı durumdan kurtulamayan yalancı ve düzenbazlar olduğu vurgulanmıştır.

İslâmiyet; her türlü büyücülüğün öğrenilmesini, yapılmasını büyük günahlardan saymış ve bu uğraşıyı kesin olarak yasaklamıştır.

İslam âlimlerinin yaptığı açıklamaya göre büyü gizli güçler yardımı ile ya da üzerinde güçler bulunduğu düşünülen nesneler ile yapılır.

-Amacı karşı tarafa zarar vermek ya da fayda sağlamak olan büyüler kutsalla ilişkili değildir.
Bu yönünden dolayı ilahi iradeyi ve insanın kendi iradesini devre dışı bırakmaktadır.

Büyü eski çağlardan beri var olagelmiş ve çeşitli amaçlarla yapılmıştır.
Eski Mısır’da, Çin’de, Yunan ve Roma uygarlıklarında büyü ve büyücülük geleneği yaygındır.
Hatta bazı milletlerde devlet yönetiminde söz sahibi olan büyücüler halka çeşitli batıl inançları empoze etmiştir.
Büyü eski uygarlıklarda sadece insanların düşüncelerini ve hareketlerini etkilemek amacıyla değil ayinler yoluyla ilahların kararlarını değiştirmek gibi düşüncelerle de yapılmıştır.

İnsanların büyüye başvurması genellikle psikolojik sebeplere ve pratik ihtiyaçlara dayanmakla birlikte ona eşlik eden metafizik inanç ve kanaatler de önemlidir.
Olaylara ve nesnelere hükmetmek, geleceği bilmek ve onu belirlemek, kendisini koruma altına almak, ağır bir sıkıntı veya hastalıktan kurtulmak, zenginlik, iktidar, intikam gibi arzularına ulaşmak insanları büyü ve benzeri uygulamalara sevk eden psikolojik sebepler ve pratik ihtiyaçlardır.

Büyüye başvurmanın gerisinde çoğu kere varlığa ve varlığın yaratıcısına dahi bir cehalet, tahrif edilmiş bir metafizik ve kainat anlayışı, Allah’a şirk koşmayı içeren yozlaşmış bir dini düşünce yatar.

Büyünün bazı çeşitlerinin olağanüstü bilgi ve güç ile Allah’ın irade ve kudreti üstünde işlerin başarılabileceği iddiasını barındırması tevhit inancına aykırı olup bu inanç büyücülere peygamberden hatta Allah’tan da daha büyük değer vermeyi beraberinde getirmiştir.

Büyü (sihir) lügatte sebebi gizli ve üstü kapalı olan şey demektir.
Asıl mânâsı, bir şeyi hakikatinden başka bir şeye çevirmektir.
Örfte sihir denilince, başkası üzerinde meydana getirilen bir tesir, yönlendirme, aldatma ve zanna düşürme anlaşılır.

Büyü için şartlar ne kadar hazır ve uygun olur ise olsun ve ne kadar güçlü büyü yapılırsa yapılsın Allah Teâlâ’nın izni olmadan büyü kimseye tutmaz ve zarar veremez: Bakara suresi 102. Ayet.

“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi.
Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler.
Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı.
Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı.
Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi.
(Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı.
Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür keşke bilselerdi!."

Kuranda büyü ve büyücülükle uğraşan, bunlara inanan kişiler ahiretten nasibini alamayacak taraf olarak bildirilmektedir.

“Kendilerine sihir yapılmış kimselerin bunun tesirinden kurtulmak için, bu işi meslek edinmiş samîmiyetsiz kimselere mürâcaat etmeleri doğru değildir.

Her şeyden evvel Allah’a sığınmak, ibadet ve dua etmek ve yoksullara sadaka vermek gerekir.
Âlim, takvâ sahibi ve güvenilir bir kimse, sihir yapılan insanlara yardımcı oluyorsa ondan istifade etmek de mümkündür.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere nefes eden (sihirbazların) şerrinden ve hased ettiği vakit hasedcinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!” (Felâk, 1-5)

Esrarengiz, gizli sebep ile incelik, dış görünüşü itibariyle çekicilik ve bir de kötü maksat sihrin niteliğini belirler.
Sihir, herşeyden önce kendi özünde bir harika değildir.

Sebebi herkes için bilinmediğinden, olay bir harika gibi tahayyül olunmaktadır.
Bunun içindir ki, sebebi herkes için bilinmeyen herhangi bir gerçek dahi, halkı aldatmak için kullanıldığı zaman bir anlamda sihir olur.

-Bu sebebin nazarî olarak açıklanabilir bir halde bulunması şart da değildir. Az çok taklit ile meydana getirilebilmesi de kafidir.
İmansızlık, ahlâksızlık ve aldatmak sihrin köküdür.
Sihirbazlar ilimlerden, edebiyattan, felsefeden, teknolojiden, hatta tabiattaki garip ve acîp yaratılışlardan sû-i istimaller ve istismarlar yaparak yararlanmasını bilirler.

Bu suretle gerçekleri gizlemek için yazılmış nice felsefeler, nice romanlar, nice tarih kılıklı hezeyanlar vardır.
Vaktiyle hikmet ehli kimselerin "Sakın domuzların boynuna inci gerdanlıklar takmayın!" şeklindeki nasihatları, ilmî gerçekleri ve yüksek hakikatleri, bu gibilerin istismarından korumak içindi.

Büyücülük çok eski devirlerden beri yapılmakta ve birçok türleri de bulunmaktadır.
Gildânî Büyüsü (Yıldız Büyüsü), Güçlü Ruh Sahiplerinin Büyüsü, Cincilik en ünlülerindendir.

Kur’ân; büyü satıp onunla çıkar sağlayan kimseler olduğunu, kadın ile kocanın arasını açacak büyüler yapıldığını, ancak Allah’ın izni olmadıkça büyü ile kimseye zarar verilemiyeceğini açıklamaktadır.

Büyünün etki ve tesirinde kalınsa bile. büyücülük ile uğraşanlardan yardım istemek, ancak onların hazırladıkları tuzaklara düşülmesine, parasal kayıplara uğranılmasına sebep olur.

Büyüden, kötülük ve sıkıntılardan kurtulmanın tek ve mutlak yolu, Yüce Allah’a sığınarak dua etmek ve yardım dilemektir.

Felâk Suresinde şöyle buyrulmaktadır :113/4-5:...Düğümlere üfleyen büyücü kadınların kötülüğünden, kıskandığı zaman hasetçinin kötülüğünden Allah’a sığınırım.


Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
09/08/2023






( Büyü başlıklı yazı Semra EROĞLU tarafından 8/9/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.