Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 8/27/2023
Okunma Sayısı : 307
Yorum Sayısı : 5
Bir  Başka 30  Ağustos--onların Hiç Bir Zaman Heykelleri Dikilmedi, Onlara  Hiç
BİR BAŞKA 30 AĞUSTOS--ONLARIN HİÇ BİR ZAMAN HEYKELLERİ DİKİLMEDİ, ONLARA HİÇ BİR ZAMAN TEŞEKKÜR EDİLMEDİ.
Ağustos Ayı bilindiği gibi Türk'ün zafer ayıdır. Türk Milleti tarihe altın harflerle yazılan pek çok zaferini Ağustos Ayında kazanmıştır ama bu zaferler içinde ikisi çok çok önem arzeder.
1- Malazgirt Meydan Muharebesi ve Zaferi:
Bu zafer bugün hâlâ okullarımızda '' Türklere Anadolu'nun kapılarını açan zafer ''olarak anlatılır her ne kadar Anadolu'nun kapıları Malazgirt Zaferinden çok önceleri mesela 1048 Tarhli Pasinler zaferi ile açılmış olsa da...Malazgirt'te 26 Ağustos 1071'de kazanılan zafer ise bundan böyle Anadolu'nun artık Türk vatanı olarak kalacağının tescili olmuştur.
Büyük komutan ve devlet adamı Alparslan başta olmak üzere bu savaşın tüm şehit ve gazilerine Rabbim rahmet eylesin. Makamları cennet olsun
2- Malazgirt Meydan Muharebesinden asırlar sonra Anadolu Türklerin elinden alınmak istenmiş, bunun sonucu olarak da Türk Milleti'' Ya İstiklal ya ölüm'' Parolasıyla dünyada örneği görülmemiş bir ölüm-kalım savaşına başlamıştır ki buna da kısaca Kurtuluş Savaşı diyoruz.
23 Ağustos 1921- 13 Eylül 1921 Tarihleri arasında 22 gün 22 Gece süren Sakarya Meydan Muharebesinde İtilaf Devletlerinin (Özellikle İngiltere'nin) Anadolu'ya sürdükleri Yunanlılar geri püskürtülmüş, ilerleyişleri durdurulmuş ve içlerine '' Biz bu işi başaramayacağız galiba.'' Korkusu salınmıştır.
Türk tarafında ise Sakarya Zaferi '' Biz bu işi başaracağız. Yurdumuzdan düşmanı söküp atacağız.'' Umudunu had safhaya ulaştırmıştır.
Mustafa Kemal Paşa'nın en eski Türk savaş taktiği olan Turan ve Kurt Kapanı taktiğini bu savaşta başarı ile uygulaması ve verdiği '' Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadan düşmana terk edilemez.'' Emri ile kazanılan bu zaferden sonra sıra artık düşmanın yurdumuzdan tamamen sürülüp atılması için yapılacak bir taarruz savaşına gelmişti.
Evet, düşmana karşı bir taarruz savaşı yapılacaktı ama elde yoktu avuçta yoktu.
Mustafa Kemal Paşa'nın ileride Nutuk'ta da ifade ettiği gibi millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap vaziyetteydi.
Peki, millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap vaziyetteyken biz Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan muharebesi adını verdiğimiz o büyük ve şanlı zaferi nasıl kazandık?
Biz o zaferi elbette ki öncelikle Türk Milletinin olağanüstü fedakarlığı sayesinde kazandık.
Türk Milleti adeta Hz. Muhammed ve ilk Müslümanların Mekke'de o abluka ve tecrit döneminde yaşadıkları sıkıntıları yaşadılar. Aynen onlar gibi açlıktan karınlarına taş bağladıkları günler, aylar oldu. Ama vatan, bayrak, namus için, mabedimizin göğsüne namahrem eli değmesin diye öyle zaman geldi ki çocuğunun üzerine örtmesi gereken battaniyeyi o karda kışta taşıdığı mermilerin üzerine örttü anneler- bacılar.
Tüfek bulamayanlar kazma-küreğe sarıldılar silah olarak. Onu da bulamayanlar yumruklarına güvendiler. Ama bu fadakarlıklar yeterli değildi.
Hindistan, Pakistan, Afganistan ve daha pek çok Müslüman ülke Türk Kurtuluş Savaşına destek çıktılar. Kadınlar nişan yüzüklerine varıncaya kadar verdiler.
Ruslar destekledi. Çünkü Türkler, Rusların eski dostları ama yeni düşmanlarına karşı savaşıyordu
Evet... Türk Kurtuluş Savaşını destekleyenler de vardı ve bugün yüz kişiye '' Türk Kurtuluş Savaşını kimler destekledi? '' Diye soracak olsanız alacağınız cevap aynıdır: '' Hintli, Pakistanlı, Afganistanlı Müslümanlar ile bir de Ruslar destekledi.''
''Peki Müslüman kardeşlerimiz Araplar destekledi mi?'' diye soracak olsanız?
Alacağınız cevap en az %80 Oranında ''Araplar mı? Onlar bizi arkadan vurdu. Yenilmemize sebep oldular.'' Olacaktır.
Yahu gerçekten de Müslüman din kardeşlerimiz Araplar hiç mi desteklemedi Türk Kurtuluş Savaşını?
Sorunun cevabını az sonra vereceğim ama gelin şöyle Kronolojik olarak 30 Ağustos Zaferi öncesine bir göz atalım.
22 Mayıs 1922 San Remo Konferansı kararları, TBMM'de reddedildi.( Yani ileride karşımıza Sevr Antlaşması olarak çıkacak kararlar.)
1 Şubat 1922 Musul'un kurtarılması kararı alındı. ( Maalesef ileride kurtarılamadı.)
4 Şubat 1922 Başkomutanlık Kanunu'nun süresi, üç ay daha uzatıldı.( Bu kanun ilk kez 5 Ağustos 1921'de Yunan ordusunun başlattığı ve Türklere karşı üstünlük sağladıkları ama tarih derslerinde hep es geçtiğimiz Eskişehir- Kütahya Savaşlarından sonra çıkartıldı. Bu kanunla Mustafa Kemal hem baş komutan oluyordu hem de mecliste toplanmış olan tüm egemenlik yetkilerine tek başına sahip oluyordu.)
4 Mart 1922 Gazi Mustafa Kemal, cepheyi denetlemek üzere Ankara'dan ayrıldı.
15 Mart 1922 Mustafa Kemal Batı Cephesini ziyaret etti.
22-26 Mart 1922 Paris Konferansı. İtilaf devletleri, 22 Mart'ta Türklere ve Yunanlılara mütareke önerisinde bulundu.
26 Mart 1922 Müttefikler, Sevr Antlaşması'nda bazı değişiklikler önerdi.
30 Mart 1922 Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü ile birlikte Akşehir'den Çay'a döndü.
17 Nisan 1922 Mustafa Kemal, Batı Cephesi karargâhından Ankara'ya döndü.
21 Nisan 1922 Söke, Yunanlılar tarafından işgal edildi.
6 Mayıs 1922 Başkomutanlık Kanunu'nun süresi, ikinci defa üç ay daha uzatıldı.
7 Haziran 1922 Averof gemisi ile iki Yunan gemisi, Samsun'u bombaladı.
11 Haziran 1922 Yunan ordusu başkomutanı General Hacıanesti, Afyon'a geldi.
14 Haziran 1922 Mustafa Kemal Adapazarı'nda, annesi ile görüştü.
14 Temmuz 1922 Fransız milli bayramı dolayısı ile Ankara'da Albay Mougun'in evinde verilen şölende, Gazi M. Kemal uzun bir konuşma yaptı.
20 Temmuz 1922 Gazi Mustafa Kemal'in Başkomutanlık yetkileri, süresiz olarak uzatıldı.
21 Temmuz 1922 Mustafa Kemal, Batı cephesine gitmek üzere Ankara'dan ayrıldı.
23 Temmuz 1922 Gazi Mustafa Kemal, Akşehir'e geldi.
Burada az bir şey soluklanalım zira 23 Temmuz 1922'de bir başka şey daha oldu.
Evet... 23 Temmuz 1922'de zamanın ilerici diye nitelenen gazetelerinden İleri Gazetesinde ilginç bir haber vardı. Haberin başlığında gazete '' Anadolu'ya yardımda evlad-ı Arabın Müsabakası.'' Diyordu. Yani Türk Milletinin Kurtuluş Savaşını Araplar da da destekliyordu hem de adeta birbirleriyle yarış ediyorlardı bu destek hususunda.
İlginçtir değil mi? Arapların Türkleri arkadan vurduğunu (!) herkes bilir de aynı Arapların Türk Kurtuluş Savaşında Türklere yardım hususunda adeta birbirleriyle yarıştığını hiç kimse bilmez.
Evet... Kronolojiye devam edelim:
25 Temmuz 1922 Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesinin bulunduğu Akşehir'e ulaştı.
27 Temmuz 1922 Mustafa Kemal Paşa, taarruza hazırlanma emrini verdi.
6 Ağustos 1922 Batı Cephesi komutanı İsmet İnönü, ordulara gizli olarak "Taarruza Hazırlık" emri verdi.
13 Ağustos 1922 Genelkurmay Karargâhı'nın, Ankara'dan Batı Cephesi'ne hareketi.
16 Ağustos 1922 Genelkurmay Karargâhı, Akşehir'de göreve başladı.
17 Ağustos 1922 Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Ankara'dan cepheye hareket etti.
20 Ağustos 1922 Başkomutan, Akşehir'e geldi.
24 Ağustos 1922 Akşehir'deki karargâh, Şuhut'a nakledildi.
25 Ağustos 1922 Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey'e ordularımızın yarın taarruza başlayacağını bildirdi.
26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz başladı. (saat : 5:30'da topçu ateşi ile)
26 Ağustos 1922 İznik kurtuldu.
27 Ağustos 1922 Afyon kurtuldu.
30 Ağustos 1922 Dumlupınar'da Başkomutan Muharebesi kazanıldı.
31 Ağustos 1922 Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşaların son durumu değerlendirmeleri ve Başkomutan'ın takip emrini vermesi.
1 Eylül 1922 Mustafa Kemal Paşa ordulara "Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" Emrini verdi. ( Ordular Ege Denizine doğru hareket ettiğine göre neden ''İlk Hedefiniz Ege Denizidir'' değil de ''Akdeniz'dir'' Dedi? Çünkü aslında Ege diye bir deniz yoktur. Türkler Akdeniz'e de Ege'ye de 1941 yılına kadar Bahr-ı Sefid, Adalar Denizi veya Akdeniz demişlerdir.)
2 Eylül 1922 Yunan Başkomutanı Trikopis, Çalköy civarında esir alındı, Eskişehir kurtarıldı.
3 Eylül 1922 30 Ağustos Muharebesi'ne "Başkomutan Muharebesi" adı verildi.
3 Eylül 1922 Gazi Mustafa Kemal, Dumlupınar'dan Uşak'a geldi.
4 Eylül 1922 Yunanlılar Akşehir'i yaktı, Söğüt ve Kula kurtarıldı.
5 Eylül 1922 Bilecik kurtarıldı.
6 Eylül 1922 Bursa'nın Yunanlılarca işgal edilmesi üzerine, T.B.M.M. kürsüsüne örtülmüş olan kara örtü kaldırıldı.
6 Eylül 1922 Yunanistan'ın Anadolu ordularına Başkomutan olarak atadığı Polyemekalis İzmir'e geldi.
7 Eylül 1922 İtilaf Devletleri, Ankara Hükümetine başvurarak mütareke istediler. Yunanistan'ın Anadolu'yu boşaltmasını koşul olarak ileri sürdüler.
7 Eylül 1922 Aydın'ın kurtuluşu.
8 Eylül 1922 Manisa'nın kurtuluşu.
9 Eylül 1922 İzmir geri alındı.
10 Eylül 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir'e girişi. Yani Kurtuluş Savaşının zaferle noktalanması.
Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere bu zafarde canını, kanını, emeğini bu ülke için seve seve feda eden herkese sonsuz şükranlar. Rabbim tüm şehit ve gazilerimize rahmet eylesin. Kabirleri pür nur, makamları cennet olsun.
Bu arada ülkemizin Kurtuluş Savaşında bizlerden her türlü yardımı ve desteği esirgemeyen devletlere, milletlere, dindaşımız olsun olmasın insanlara çok çok teşekkürler. Her birinden Allah razı olsun
Ancak?
Ancak bugün Kurtuluş Savaşında yaptıkları yardımların karşılığı olarak iki Rus generalinin heykeli Taksim Zafer anıtında yer alırken...
Düşmanımız olan Anzaklara ithafen Çanakkale şehitliğinde '' Coniler ile Mehmetçikler arasında bir fark yoktur.'' Yazılı bir kitabe bulunurken...
Hintli, Afganlı, Pakistanlı kardeşlerimizin yaptıkları yardımlar en azından inkar edilmeyip ara sıra da olsa zikredilirken...
Arapların yardım ve desteklerinin görülmemesi, daha da kötüsü Arapları hep düşman, sadece ve yalnızca düşman olarak görmek nasıl bir vicdan ve nasıl bir adalet anlayışının eseridir hep merak ederim.
( Bir Başka 30 Ağustos--onların Hiç Bir Zaman Heykelleri Dikilmedi, Onlara Hiç başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8/27/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.