Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 9.10.2023
Okunma Sayısı : 323
Yorum Sayısı : 7
ORAMARÊ BİLİND E - ZOZAN Û GELÎ, GUND E- GERÎLA LÊ BÛNE KOM
Benim gibi bir insandan Kürtçe başlıklı bir yazı görünce şaşırmışsınızdır mutlaka ama yine beni tanıyanlar, yazılarımı takip edenler bilirler ki böyle bir başlık atmışsam vardır elbet bir sebebi.
Bugün sizlere belki de daha önce hiç duymadığınız bir Kürt İsyanından, Oramar Ayaklanmasından bahsedeceğim.
İşe ''Oramar neresi?'' Sorusunun cevabı ile başlamam gerekiyor ama konunun zaten can alıcı tarafı da orası olduğu için bu sorunun cevabını yazının içinde bulacaksınız.
Osmanlı Devletinden kalan bir avuç toprak üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti 1926 yılına kadar sürüncemede bırakılmış olan Musul- Kerkük sorununu bu tarihte İngiltere ile arasında imzaladığı Ankara antlaşmasıyla çözdü (!) Musul ve Kerkük petrol gelirlerinin % 10'u Türkiye'ye verilmek kaydıyla Türkiye Cumhuriyeti, bu toprakları İngiltere Mandası altındaki Irak Hükumetine bırakmıştı.
1930 Yılına geldiğimizde İngiltere için Irak'ı doğrudan yönetmek artık oldukça zor olduğundan ve Irak kukla hükumeti nasılsa her halukarda hizmetinde olduğundan Irak'tan çekilmeye karar verdi.
İngiltere bu kararı verdi ama öte taraftan da böyle bir Durumda Türkiye'nin Musul ver Kerkük'ü geri almak için harekete geçeceğinden emindi. Yani bir şeyler yapıp Türkiye'yi durdurmalıydı.
Peki Türkiye'yi nasıl durdurabilirdi?
Aynen 1925'de olabildiğince desteklediği Şeyh Sait İsyanı sayesinde nasıl durdurup Türkiye'ye saçmasapan bir antlaşmayı kabul ettirdiyse bu sefer de aynı metodla. Yani bölgede Kürt isyanları çıkartarak.
Peki bölgede İngiltere'nin ekmeğine yağ sürecek isyanları çıkartabilecek Kürt aşiretleri var mıydı?
Olmaz mı? Mesela Barzanîler ne güne duruyordu? Öte taraftan 1926 Yılından bu yana bölgede bir sürü Kürt isyanı olmuştu ve halen devam etmekteydi isyanlar.
1930'da isyanlara daha da bir hız verildi ki sadece 1930 senesinde Savur İsyanı, Zeylan İsyanı, Tutaklı Ali Can İsyanı, Ağrı İsyanı, Şeyh Mahmut Berzenci İsyanı gibi bir çok isyanlar olmuştu.
1930'da bu kadar çok isyan varken Oramar İsyanını özel kılan ne peki?
Oraya da geleceğiz, az sabır.
Evet, Iraktan çekilme kararı alan İngiltere başta Barzani aşireti olmak üzere Şemdinan, Herki, Şat ve Oramar aşiretlerini kafaya almıştı. hatta eski Kürt Teali cemiyeti ve Ermeni Taşnak Cemiyeti mensuplarını Hoybun Cemiyeti ( Ki bir Ermeni Örgütüdür ) bir çatı altında toplayıp ortak eylem planları hazırlattığı da iddia edilir.
Sonuçta Şeyh Amet Barzani'nin komutanlarından Molla Şerif ve Adamları keşif amacıyla Oramar'a sızdılar. Kürt aşiretlerinin pek çoğunun isyana hazır olduğunu görünce de Oramar'daki Türk Hudut Karakoluna saldırma kararı alındı.
İsyancılar ani bir baskınla hudut karakolundaki askerleri ve komutanları esir edip Türk Hükumetiyle bir pazarlık yapmayı hedefliyorlardı ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Anlaştıkları Kürt aşiretlerinden birinin başında olan Kasım Ağa, Hudut karakol komutanlığına alçakça bir saldırının yapılacağını haber verdi.
Hudut Karakolunun saldırıya hazırlıklı olduğundan habersiz olarak 21 Temmuz 1930'da 500 kişilik kuvvetiyle saldırıya geçen Molla Ahmet Barzani hiç beklemediği bir direnişle karşılaştı.
Evet, 500 kişilik bir çakal sürüsü bir hudut karakolumuza saldırıyordu ama Hükumet, diğer isyanlarla meşgul olduğu için Oramar'a yardıma gidemiyordu.
Ahmet Barzani günlerce yaptığı saldırılardan bir sonuç alamayınca başka bir taktiğe baş vurdu: Karakolu kuşatıp içindekileri açlığa ve susuzluğa mahkum ederek teslim olmaya zorlamak.
Ahmet Barzani'nin bu taktiği de işe yaramadı. Zira Türk askeri aç ve susuz kalsa da ölümüne direniyor, teslim olmuyordu. Bu arada devletine sadık Kürtler ( özellikle kadınlar) Barzani kuvvetlerine çaktırmadan Türk askerlerine su ve yiyecek temin ediyorlardı.
21 Temmuz 1930'da başlayan bu kuşatma 8 Ekim 1930'a kadar sürdü. Evet evet, ''Yol karın doyurmuyor.'' Diyenler iyi okusunlar: Yolların bozuk ve ulaşımın çok zor olması sebebiyle 21 Temmuz'dan 8 Ekim'e kadar bir hudut karakolu sade beş yüz çakal tarafından kuşatılmıştı ve koskoca Türk Devleti yardıma gidemiyordu.
Nihayet 8 Ekim 1930'da Türk Hava Kuvvetleri isyancıların kafasına kafasına bomba yağdırmaya başladı ve 9 Ekim 1930'da isyancılar artlarında pek çok leş bırakarak bölgeyi terk ettiler. Yani Oramar isyanı sona ermişti.
****
Aradan yetmiş yedi yıl geçti.
21 Ekim 2007 Tarihinde bu sefer Pkk terör örgütü aynı hudut karakoluna saldırdı. Ancak o karakolun adı artık Oramar Hudut Karakolu değil, Dağlıca Hudut karakoluydu.
Terör örgütü bu baskında 12 Erimizi şehit edip 8 Erimizi de esir aldı.
Sonra?
Sonra 1930'daki Oramar Baskınında gebertilen gerillalarının intikamını almış olmanın hazzıyla bir türkü yaktılar:
Oremarê bilind e
Zozan û gelî, gund e
Gerîla lê bûne kom
Çar hawîrdor govend e
Hevalan serî hildan
Uzayıp gidiyor Türkü. Tamamının Kürtçesini yazmaya gerek yok sanırım. Türkçesi ise şöyle:
“Oramar yüksektir,
Yayla, vadi ve köydür.
Gerilla toplanmış
Halaya tutuşmuş.
Arkadaşlar başkaldırdı
Zinar halayın başında.
Savaş ve cenk şenliktir...
Gerillanın elindeki kılıçtır
Düşmanın fermanıdır
Gerilla güzel intikam aldı
Üç gün üç gece direndiler.
Çemberi kapatıp bırakmadılar.
Turanlıların pergelini
Perişan ettiler
Kürdistan'da başkaldırdı.
Türklerin tahtını salladılar.
Dünyaya seslerini duyurdular
Gerilla güzel intikam aldı."
Bu türkü bugün halen bazı Kürt düğünlerinde çalınıyor ve bu türkü eşliğinde halaylar çekiliyor. Ama?
Ama Türk tarafında hiç bir teröristin arkasından böyle bir türkü bestelenmediği, öldürmekten duyulan bir zevk dile getirilmediği halde maalesef bizdeki bazı saflar, hatta saftan da öte vatan hainleri, bu şerefsizlere değil Türk askerine katil diyebilme küstahlığını gösterebiliyorlar.
Videodaki şerefsizler İstanbul- Taksim'de serbestçe bu aşağılık türküyü söyleyebildiği halde '' Özgürlük istiyoruz.'' Diyebiliyorlar ya da onların özgürlüklerinin kısıtlandığı söylenebiliyor.

********
Not: İzleyeceğiniz Video öyle Kandil'de, Cudi'de, Gabar'da filan çekilmiş bir video değil. İstanbul- Taksim'de çekilmiş
( Oramarê Bilind E - Zozan Û Gelî, Gund E- Gerîla Lê Bûne Kom başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.10.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.