Ahenkli ve rastlantısal bir ön görü
saltanatı dindi şafağın akan kanında saklı hüzün ve o vaveyla.
Bir salkım söğüt bir varlık ki aşkın
hutbesi ve sessizliğin meali
Kırık hecelerden başını kaldıramadığı
kadar var
Şairin gizinde izbelerin nezdinde
Göğe dokunma arzusu adeta
Kalemin bitmeden diviti
Bir renk bir name
Kavisli bir yol uzanan sona
Semanın çağrısı aşksa aykırı kimi
zaman insan ruhuna
Meylettiği bir meddücezir ki
Süre gelen bir sürgün
Süngüsü düştü bir kere yüreğin
Mabedi nemli ve yaslı
Yaşlar aktığı kadar yaşadığı şairde
saklı
Göğün terennümü
Bir kavşak bir rota
Tebessümler eken şairin dinmezken
vardiyası
Üzünçlü bir yüksünlük
Eremediği kadar mutluluğa
Eriyen yüreğinde saklı bin bir v/eda
Şahlanır beyitler
Âşık şair nasıl ki şah damarından yakın
olanla hemhal
İçine düşülesi bir kuyu sözcüklerin
kefeni
Mezarında saklı adeta surelerin
neferi
Ruhunda sarkıt
Yalnızlığında vardır elbet bir hikmet
Erişkin ya da çocuksu bir siluet
Topuklarından akan kan misali
Kardığı günü kandığı şiiri
Bir solukta içine çektiği
Aşikâr
Ve de aşina şair
Nemli yüreğinde saklı mabedi
Ne kâfir ne zalim ne sıradan
Sözcüklerin tünediği dalın
Kırıldığı kadar da kalbi defalarca
Sazı susan çalgıcı
Son bulan dansı çenginin
Kör zihniyetler kordan
Kastığı kadar bedenini
Ağladığı günler geceler duyduğu hüzün
kadar
Kandığı bir meal
Bilinmezin gark ettiği
Küstüğü dünya
Varsa yoksa sevginin şerh düştüğü
Ne dün ne bugün yeter şaire
Sonsuzluğun sarmalında
Yandığı yürek ateşi
Yaktığı kadar kâğıdı kalemi
Zar tutan kedere kızgın bazen
Solduğu kadar yüzü
Seyrektir gülüşü
Seferisi ömrün
Seyyah imgelerin örtüsü
Örtündüğü her gün her yeni hüzün
Ölümsüz olmayı dilemişti oysa bir
zamanlar şair
Kanıksadığı kadar da var hani
Kaybolan umudun yolcusu
Duaların tutuklusu
Yakan kalemi yâri
Yanık kokan günün seyri
Yâdı dünde saklı
Yareni yüreğinde saklı annesi
Yasaklı şehrin tapusu
Elbet şairde
Acıların kukuletası
Söndüğü kadar ateşin ferinde
Göğe konuşlu siması
Arşı alaya çıkan vedası
Alayına ses etmeden
Andıkça Rabbini
Elbet sadece O’dur gittiği izinden…