Çarkı-felek zamansız ünvan değişmiş
Hicran ağrısı bağrımı yakıp kavurmuş
Gurbette tattığım bunca kahırlar
Meğerse iki kara gözden
yapılmış.
Izdırap hep var mı ufkunda aşkın
Gözdeki damlalar esatir midir ?
Oysa değil mi ki hasret yelleri
Esip de sermest eden aşkın
adilin
Aşk girdabına ,efsus, bulaştım ben de
Sükut yaşamdı arzum kumrulartek
Dilek oklarım taşlara değdiği günde
Tattım o acıyı ben de Müşfiqtek.
Ve anladım..
Kimde ki vardır
bu zalım kiyafe
Ruhsarı
bihuşdur, özüyse berduş.
Elbet ki değildir
ömre nişane
Taşıyan
bilmesin kendini ermiş
Mukassır olaydı
dağlar,dereler
Ki aramızda sebebiydi
mesafelere
Sözümdü,ahdımdı
taş asardım ben
Görüş anımızda
saat akreplerinden.
Nalem,feryadım,feganım
sana
Hicranım,firkatım,ferağım
sensin.
Tuğyanım dağlarda
kükrese lakin,
Gussası geçmeyen
bir ağır yüksün.
Şimdi hatıra kalan bir tek sesindir
Yoksa gül-çehreni unutuyorum mu ?
Hiç bilmem ki bu pişmanlık
nedendir
Seni de unutturan meğer ben miydim ?
Beni ürkütür yaman birden
dönüşün
Fakat çekdiyim kahır meziyet mi
ki
Yok-yok,şimdi düşünüyorum
görüşsek eğer
Gelişine bir demet gül de
dermeyeyim.
Sevgi bir ağacsa onun
budağında
Hatıran yaprakla bir şulelensin.
Yeller gönlümüzden esip
geçerken
Hafızam toprağa birge serilsin.