‘’Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı.
Koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi
yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar
yeterdi
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir
elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve
daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi
göstermeye, va-
rolmaya, ‘dar çevre yitikleri’nde önem
kazanmaya…’’(Alıntı)
Yorgun bir mahlastım öncemde…
Ah, seferi yalnızlığım
Ruhumun kıblesi
Sökük sevdam
Aldatılmışlığım
Gün görmemiş değil
Edimlerde saklı bir masal
Hayallerin gerçek kılındığı
Satır arasından da taştı mı insan
Mefkûrem
Haşmetli enginliğim
Rabbim
Mükerrer sevdalardan sökün ettiğim
İhlaslı kabrim
İhtimam gösterdiğim öncem
Sonrama muhalif
Sevdam
Masalım
Seyyah zenginliğim ruhumun
Radarına takılı
Devasa bir asa
Aşkın kudreti
Çekincelerim
Cemalim
Cennetim
Mevkiim yok madem
Mademki matemimle sıvalı mabedim
Mahremim, cebbar yorgunluğum
Kat çıktığım
Evhamla yaşadığım
değil
Enderun’u mevsimin
Çivit mavisi
gözlerinde annemin
Gönlümü hoş kılan
meleklerim
Korumacı
Sağdıcım iken her
biri
Solumdaki yanık
Müfrezem
Müptelası olduğum
ziynetim
Nasıl ki gerdanımda
saklı kudreti sevginin
Zinhar yenik mi
düştüm?
Zimmetime
geçirdiğim yalnızlığımın
Halis düşleri
Hakkaniyet yüklü
tahtım
Anam babam nasıl ki
muktedir kıldı
Bahtımdaki rüzgâr
Tahtımın sağı
Tarhında sevdanın
solumdaki yangını
Büyüten mademki
yüce Tanrı
Ortamdan
b/ölündüğüm
Bir b/ölü iki iken
aşkın
Şeceresine attığım
her çentik
Çatık kaşlı kâbuslarım
Ruhumdaki dikit
onca sarkıt
Muhterem sevdam
Halis munis gölgem
Kozamdaki tek kozum
servetim
Nasıl ki ihtişamlı
sevdam
Bir karartı olsa
bile gece ne ki ne?
Neyden ibaret değil
Nazlı bir sevda
Ve aşk ile yaptığım
ibadet
Asalet
Yüklü sağanak
Rahmetin her
damlası
Rahman’ın kudreti
Revaçta olan hüznüm
Rağbet görmediğim
kadar ömrün
Her saniyesi
Bir salkım
Bir de saçak
Akan çatım
Çalakalem yaşadığım
Peşimden gelen rüzgâr
Cinnet gecelerini
cennete çevirdiğim
Bir sevap işlediğim
Ve de nice günah
Güruhu kayıp bir
minval
Pekişen sevdam
Pak yüreğim
Pırlantası annemin
Tek taş değil
Binlerce taş başıma
atılan
Taşlaşan kalbi
beşerin
Tek tuşta sildiğim
Binlerce satır
balyalarca şiir
Dağıstanlı şafak
Dağ mıdır fare
doğuran
D/ağlanan yüreğim
Künyem
Gönyem
Külliyemde çıkan
yangın
Ve işte ilk
kurtardığım kalemim
Kaile alınmasa ne
ki benliğim
Çat kapı ölüm
Araf’ta saklı
hicran
Hicabım sönük
Hezeyanım bitik
Devridaim yaptığım
kadar katık
Ettiğim ekmek
Bayat tadına
müptela
Şükre doymadığım
Atladığım binlerce
öğün
Geviş getiren bir
sitem
Sinemde yeşeren
çiçeğim
Külfetim ne ki
Kuvvetim bilfiil
Sürgün edildiğim
sair iklim
Aşka geldiğim
Şiarım nasıl ki
şiir
Ömrümü adadığım
sevgi
Kibirsiz
Mübalağasızım
severken mademki
Başım gözüm üstüne
Ey, semazen yürek
Ey, serencamda
saklı asalet
Ey, mealim ölümden
öte
Sevgiyle eşleşen
içimde saklı kordan ateş
Kürek çektiğim ne
ki
Kulluğuma biat
Elbet delice
sevmeye yürek gerek…