Gün variken esikte oyalanan
kilitsiz torpidoda
Mahser kalabaliklarini kiran
döken buluzzz ne tuhaf ne ayip..
Günah topluyordu da sanki nehir
suyu korsan kürek
Bluu cinn
Eski gospel sarkilari gibi
misssisipi kayiklariyla yandan carkli vapurlarda
Kilisenin rutubetli
sokaklardan gecerek gitar sessizliginie diz kiran
Kizil dudakli bir sinema
posterinden
Ne tuhaf seysin sen de, kapinin
kolu turunc vaktine yüzünü kaplayan
Yarim yamalak lir calan
kadinin incecik elleri
Ipek ve kadife dokur gibi
dut dalindaki kozadan
Bir de kolyesi küpesi
olacakti her yenilgiye kendini dagitan mektubun
Ister iplik dersin fincanin
yorgunluga kahverengi halini ister melodram
Bileni olsa gerek ki, bir
vakitte birgün
Kopan kiyametlerde bile
ikindi olacak gün ve günes
Sayisizlardan sonra ordan
buraya,
.. burdan heryere kaca gide
elde avucta ne kaldi dersen
Rivayet olur ki isigin
karanlikta kalan kismi ay isigina yorgun
düsmüs kamyonun
Gökyüzünde salincagi asili
kalan sessizlik vesikasi, rivayet olur ki
Irmaga yakinlarda bir
yerde pamuk ipliginden insan kozasi ören
cikrigin
Akip götüren hayat yükünde
tarladan dönen suskunluguydu
Ay isiginin bu tarafindaki
kizilirmagin hüzünkar calgisi
Son kez ve büyük göclerin
Tapu kadastrosuyla
Nazar itibar nezaretinde
martaval okuyan
Hafif
Nazik
Hepi topu
Lades cekisenlerin kirilgan
catlagina tam orta direginden
Yarilarak büyüyorsa
gebeligini ortaya döküp saciyordur
Dogacak güne dogurulacak
olan ..
Parmakla sayilmayanlari, kasaya
koyup dogruca müfettisi cok meydana
Labaratuar teknigiyle
Kozadaki zarif kabuktan
Mintanda serinligi kalan
soguk suyun
Nehrin sürüklenen bu tarafina
kizil irmaklasan bozlak
Sandalüstü karanfil rengi gölgeleriyle
Bosalan kristal kavanozlara
soyulmus seker kagidi dolduran
Seyfi Karaca……..Mart / 24