Hafta sonu tarım fuarı vardı Balıkesir'de. Fuar çadırı kurulurken merak etmiş, sormuştum ne yapılıyor burada diye ve tarım fuarı cevabını aldığımda dudaklarımdan dökülen sözler şunlar olmuştu: Allah Allah! Tarım diye bir şey mi kaldı ki ülkemizde, tarım fuarı açıyoruz?

Galiba eylül ayıydı. Bir köylü vatandaşımız gelmişti yanıma ve halini hatırını sorduğumda: Sorma hocam, demişti. Domates yaptım bu yıl; ama tarlada bıraktım, toplatmadım. Nedenini sorduğumda cevabı ülkemizin tarımdaki içler acısı halini ortaya koyuyordu. “Fabrika domatesi 15 kuruştan alıyor. Bir işçi günlük 25 liralık domates topluyor ama yevmiye 30 lira. Daha bunun tohum parası, çapası, ilacı, gübresi var. Toplatmam daha büyük zarar. Bıraktım tarlada.”

Et fiyatları alıp başını gitmeye başladığında sormuştum çobanlık yapan bir köylüye nasıl durum diye. Bakınız cevabına: “Bizim köyde eskiden yirmi bin küçükbaş, iki binden fazla da büyükbaş hayvan olurdu. Köylü yem parası borcundan hayvancılığı bıraktı. Şimdi elindekini satıp yemciye borcunu kapatacak. Bu iş bize yaramıyor beyim, bir köyün yaptığı hayvanı bir firma tek başına yapıyor. Adamlar yemi kendi üretiyor ya da ucuza alıyor ve maliyeti düşürüyor; biz onlarla rekabet edemiyoruz.”

Biz okul sıralarındayken Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunu, tarımda kendi kendine yeten bir ülke olduğumuzu okumuştuk. Çok değil, 30 yıl önce. Bu otuz yılda ne değişti ki biz buğdayı, pirinci, mercimeği, mısırı, ayçiçeğini, sarımsağı dışarıdan alır hale geldik? Ülkemiz hayvancılıkta nasıl oldu da dışarıdan et ithal edecek duruma geldi?

Ülkemizde 35 bin işsiz ziraat mühendisi olduğu söyleniyor. Neden bu ziraat mühendisleri köylerde istihdam edilmez ve ülkemizde tarım canlandırılmaz? Neden köylümüzün üretim maliyetlerinin düşürülmesi için gayret sarf edilmez; planlar, projeler yapılmaz ve faaliyete geçirilmez?

Tarım fuarını dolaştım, mutlaka köylümüzün işine yarayacaktır; ama ben köylünün, çiftçinin üretimde desteklenmesi, maliyetlerin düşürülmesi için çalışmalar yapılmasının daha faydalı olacağına ve köylümüzün kağıt üzerinde değil, arazide bilinçlendirilmesinin ve daha kaliteli üretim yapılmasının daha faydalı olacağına inanıyorum.

Elbette tarım müdürlüklerimizin, bakanlığın bu konuda çalışmaları vardır; ancak yeterli olmadığını, hükümetlerin tarım politikalarının oldukça zayıf kaldığını yaşadıklarımızla görüyoruz. Tarımda kendine yeten bir ülkeyken dışarıya bağımlı bir ülke haline gelmemiz nasıl izah edilebilir?

Ben Amerikan mercimeği, mısırı; Çin pirinci, İtalyan fasulyesi, Avrupa eti yemek istemiyorum. Türk köylüsünün ürettiği, yetiştirdiği ürünleri yemek ve paramın ülkemde kalmasını sağlamak, kendi vatandaşımın kazanmasına vesile olmak istiyorum.

Dışarıdan alacağım ve yabancının kazanmasına fırsat vereceğim eti 15 liraya yemek yerine kendi köylümün kazandığı, kendi ülkemin kazandığı ve kendi toprağımın, suyumun; köylümün alın terinin lezzetini taşıyan 25 liralık eti tercih ederim.

“Köylü milletin efendisidir” demişti atamız; köylü yoksa şehirlinin hayatı da bitmiştir. Köylüsüne, çiftçisine sahip çıkmalı bu millet. Unutmamalı ki her şehirlinin bir köy tarafı, köy kökü vardır. Kökünü ihmal eden kurumaya mahkumdur.

( Tarım Fuarı başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 9.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.