KIRK YIL SONRA
Aaaahh ahh
“-demek sen bizim
Döndünün Hacı’nın oğlusun ha! ! !
baban senin kadar ya varıdı,
ya yoğudu benim bilividiğimde”
“-hinci garşından geşse tanıyaman”
“-belki o beni bilebilir de”
“-bil bakalım İbirem,
bilebilecen mi bakalım bu adamı”
“-ben amcayı hiç görmedim ki! ”
……..
“-bizim köylü len”
….
“-eyi de ben köye kaç yıldır hiç gelmedim ki
ben köyü unutmuşken”
“-ha gapberif ben bile bilemedim töbossun
huncucuk çocuk nerden bilsin”
“-tah(m)in etsin bi bakalım”
……..
“-Bobuş Emminin Osman mı? ”
“-..”
“-Hacı Mamıdın Memet”
“-Çil Murad”
“-Kara Bayramın Iramazan”
“-Hamitçiğin kardeşi hani gardiyanımış”
“-Hasan Alinin Bolat”
“-Aynının Hasan”
“-Yabır Hasanı
Yabır Boladı”
“-Fadımanın Selattin”
“-Genç Amadın Ramazan”
“-Feyzullahın Doğan”
“-Mükerrem”
“-Nazım”
“-Halis”
“-Mustaddin”
…..
“-Mustatdin? ”
“-gavıra getdi okumaya deye
gediş o ğediş”
“-demek onnar da gelmeyoru
yıllardır öyle ya”
…
“-emme hala esameleri okunuyoru”
..
“-bizim esamemiz bile kalmamış”
…………..
“-aaah ulan ahhh!
anasını satdımın,
ne günah işledik bilmem ki
feleği baya,
gücendirmişiyin’ belli
değilse; …
beninen ne alıp-veremediği var ki
fırlatıp atmış bizi,
gurbet ellere
her birimizi bir yerlere,
harabolmuş evyerimiz
kayıp olmuş esamemiz
yolumuz düşse nere geliriz,
gerçi hangi kapıyı çalsak,
olur buyur edenimiz
ammaaa,
ila ki birbirimiz…
ayağımızdan zencirlenmişiz
sankı biz oralara
mahkum olmuşuyuz
kendi kendimize
ne düğün,
ne bayram bilmişiz
ne de hiç değilse
anamızın bobamızın
son nefesinde yetişip de
bir damla su vermişiz”
“-nasip değilise yapcak bişiy yok”
“-orası öyle de
bu güne kadar selam alıp vermemişiz
bizim deyeceğimiz hiç kimseye.”
……..
“-oysa; hep sıkıntısını çekmişiyiz yıllarca
uykumuz kaçmış gece yarılarında
…….
“acaba nasıllar”
açlar mı, açıklar mı,
hastalar mı…,
sobalarını yakan oluyor mu
başlarında bi iş mi var acaba diye…
içimizi yakmış yollar boyunca
“sizlere ömür” duyma, gaygıları
oooooooof of,
şimdi neye yaradı… hıhnm”
kimimiz kaldı ne biliriz..”
bakıyorum da;
ölü toprağı serpilmiş sanki
etrafımdaki herkesin üzerinde
bi yılgınlık,
bi dünya telaşesi,
doymak nedir bilinmez
anlaşılır, kabul edilir gibi deği(l)
yeni yeni farkediyorum
adamlar nasıl içerdi sigarayı
bir kazaya kurban gidiyor
durduk yerde birileri,
direksiyonu kırıyor
itin biri,
ya sarhoş, ya acemi
ölen arabada değil,
direksiyonda değil,
arabanın yolunda değil,
arabayı yapan değil,
benzini koyan değil
devleti soyan değil
fark eder mi
sorar,,bilirmiyiz,
ezilen biz değilsek
itiraz eder miyiz..
kimi acelesine yenik
kimin de acayip bi dalgınlık
herkesin başında bin türlü bela
herkesin baş belası;
bizatihi kendisi
herkes hayatından bezik,
bilmem ki; dünden bu güne,
halinden memnun
ekmee(ği) katığına denk
olan var mı
şehir yerinde
birbirmizin halini bilmeyiz
merak etmeyiz
ooof of,
“-şehir bize doğrultmuş oklarını,
makinelı tüfeklerini, tanklarını
bizi bir cendereye almış,
“gelme(yi)n” der gibi
dişlilerin arasında heder olmuş(uy)uz
ezilmiş gitmiş(iy)iz,
asfalta yapışmış
köpeğ-ileşinden beter
perli-perişan olmuşu(yuz
her bir parçamız
bir yerlere savrulmuş,
kim vurduya ğedmiş kimimiz
ne dönüp bakan olmuş,
ne “acaba kim” diye soran
marağ eden yok
sorsalar
aldıran,
bilen-tanıyan yok
tanımak isteyen kalmamış
İnsan yerine saymamış devletimiz.”
“-haklısın bilader
ne zaman bi adam görsem
saçı sakalı ağarmış
rahmetlik babam gelir aklıma
aç kalıp doyuran
giymeyip giydiren
ulaşamadığı yere
bizi ulaştırmaya çalışan
….
“-aman oğlum, koca köyde
bir seni kucakladı devlet,
okuluna dikkat et! ,
öğretmenleriyin sözünden çıkma!
güp-güzel okuluna git-gel! ,
sıkı çalış! ,
görüyorsun işte reşberin halini
önünde başka fırsat yok! ,
kurtul! ! ”
..
“-daha ben sana ne diyeyim
dedeyin tarlaları bizi ancak idare ediyo(r),
yarın halaların beldi miydi,
bana kalanı da siz, dörde böl(e)ce(ksi)niz..
köyün tarlaları böyüyecek deği(l)..
dedeyin tarlasından kaş dölüm düşceg senikinnere
var sen hesapla gerisini
ona göre
çocuklarına ne verebilece(ksi)n
benim daha ötesine aklım kıt erer
dök-düşün
ne yanı kolayına gelirse”
….
“-gurtul!
senin gurtulman demek,
geride kalanlarıyın,
kardeşleriyin
biraz soluk alması demek,
onların,
onların değilise bile
onlardan sonra gelenlerin
çıkış yolu demek,
yüzümüzün ağarması demek..
iki ğün sonura evermeye kalksam
ne yüzle kız isteycez konu-komşudan
amma tahsil gibi var mı
herkeş eliynen getirir kızını
oku da şişineyin kaz gibi
Allah mahçupetmesin gayri
ele-güne
…
olmadı ağalarda sürü çok
ömür boyu didin dur davar peşinde
el kapılarına kul ol! işin yoğusa
benden beter,
sonura demedi deme,
fırsat bu fırsat
sonra kaçan balık büyük olur
el yutar sen yutkunursun,
dünyanın ahvali bu! ”
ooof! ! off! f
okuduk da ne oldu…
hiç unutmam
bi güz günüydü
sabahın ayazında,
belimde ekmek çıkısı
kasaba yolunda
ardım-sıra bakışı
dönüp baksam görecekti,
ağladığımı
….
adım gibi eminim,
dönüp baksam
gözleri dolu dolu
Allah biliyor ya
hiç ardıma bakmadım
gözümün önünde daha dün gibi
belki geri döndü o dakika
ama sanırım
peşim sıra geldi
yol boyunca,
ünlese seğirdip gidip
sarılacağım
sımsıkı
oyusa bize;
başı dik dutmak,
dönüp, geriye bakmamak,
sana verilen emeklere
boş vermemek,
ananın-babanın hakkını
helal etdirmek
onurlu olmak öğretilmişti
ahval ve şerait ne olursa olsun
“onurlu”
biz de sadece
onurlu olduk
başka hiç bir şeyimiz de olmadı zaten
zaten bir daha da görmek nasip olmadı
rahmetliyi
hala yanarım
köyde kala da
taş taşısaydım
ömrü heba ettim
hala yanarım
şuramda bi sızı”
……..
“-ne zaman …
bi yaşlı gadıncağız görsem
elleri nasırlı,
beli bükük,
gariban!
amaa; gözleri
gözleri sevgiyle bakan
nur içinde yatasıca
anam düşer yadıma
çaresizliğinden çare telkin eden
“Allah beterinden saklasın,
beterin beteri var ay yavrım” deyen
güçsüzlüğünden bize
umut yeşertmeye çabalayan,
yoktan ….
var eden
hiçbir şeyi
esirgemeyen
her öğünde bulup-buşurup
sofayı donatan,
çocukları olmadan
boğazından yarım lokma geçmeyen
bizim yediğimizle doyan,
bayramdan bayrama da olsa
sofrada
birimiz olmasa
yüzü gülmeyen
gönüller dolusu güzel dileklerini
“ümmed-i Muhammed’in evlatlarına “
da dileyen
yoları gözleyen
bi araba düdüğü duyulsa…
gecenin geç yarısında
şoseden bi araba şavkı yalasa
Akgedikden bir araba dönse
Köyde bir kamyon gürlese
evladını beklermiş
anammmm
nerden bulduysa o günün behrinde
guşağının katından çıkardı da iki buçuk lirayı
“-eyi sakla, düşüreyin deme sakın” diye
cebime sıkıştırdı”
bilmen niyeyse bi dondurma alıp yemedim
o iki buçuk lirayla
sanki sarılira sahibiyiz.”
aaah anammm!
yoldan her geleni
kendi evladı sanan
değilse, hiç değilse bir selam bekleyen,
“iyi” haberine
kuşkuyla yaklaşan,
gözleri yolda
gönlü, gurbete uçan
evlatlarının, mutluluğunda
sağlık haberlerinde
ecel geldiğinde bile
mutlanan
anam……….
anam düşer yadıma
anamın yakdığı ağıtlar
“-yağmır yağar
dereleri sel alır
gurbete gidenin
yarin el alır”
almadı mı aldı.”
…
“-gurbete gedenin sadece yarini değil
anasını da el alıyormuş,
ilk zamannar baya ağır geldi
ha deyince kabillenemedim ama
biraz de akıl ermezlik tabi
bizim gedeler n’olcağıdı,
öyle ya.. başlarında kim olcağdı,
anam bir başına nasıl baş edecekti,
duyunca öfkeden deliye döndüm
güya babamın hısımı akrabası yarenlerine
hak verdim, öne düşüp,
yol gösdermelerine
bilmem onlar önayak oldular
bilmem anam vardı”
………
“-her evladı gurbete düşen anaların
ağıtları düşer yadıma
gurbete isyan eden analar
kimi kader mahkumu
kimi gurbet
mahkumlar gelir aklıma
anlayamam
bilemem
kabul edemem
ömrü gurbette geçirilmek için
dünyaya gelmeyi
anaların bağrının yanmasını
“gurbette ömrüm geçecek•
bir daracık yerim de yok
oturup derdim dökecek
vefalı bir yarim de yok”
anam ne baharı bilirmiş ne yazı
ne sıcağı, ne ayazı
ne konu-komşunun
ne torunnarının adını
varısa da, yoğusa da
herkeşe benim adımla çağırıyormuş
yalan değil
“-rahmetli anam,
üvey kardeşlerimle meşkuldür diye
Allah var benimde hiç aklıma gelmedi
o zamanlar
daha doğrusu isyanlardaydım işin aslı
Allah razı olsun Hacı Amcadan
bizimkileri ayırmamış,
kendi evlatlarından
gerçi anam da güzel kadındı Allah için
otuzunda var yok, dul kaldığında
sıkıntı çekmemiş, Hacıya varınca
benden başka!
bayramlarda beklermiş beni
“geçen bayram gelemedi
bu bayram gelcek” diye diye
duydum
kahroldum…
ne zaman duydum,.. taaa öldükten sonra;
kahroldum
ömrüm boyunca
hay bu gurbeti ırcat edenin
yedi ceddi, sıla yüzü görmesin
şimdilerde insanın yüreğine oturuyor
ta can evine
yaş kemale erince
kanını donduruyor
ana-baba olmayan
evlat acısını ne bilir
nur içinde yatasıca
anaamm!
beni anmadan dakikası geçmezmiş
kardeşlerimde beni bu yüzden affedemediler
kan davalılarıymışım gibi
kin kustular
affedemediler beni
haklılar
yüzüme bakmadılar
el var, gün var demediler
açtılar ağızlarını,
yumdular gözlerini
ağızlarından çıkanı kulakları duymadı
hangisine cevap vereceğimi bilemedim
hangisinin ne dediğini anlamadan
birinin nefesinin bittiği yerde öteki
dört koldan saldırdılar
haklıydılar..
haklılar
ama
neye yarar
anamı geri getirir mi
ilenmeler,
küfürler
ahlar
vahlar..”
…
“-ne zaman
kendi kendini avutan,
eleri pis, perişan,
yüzü yol-yol kirli, gözyaşlarından
eline geçen, başka çocukların
bozuk oyuncaklarının parçalarıyla
sözde oyun oynayan
bir çocuk görsem
köyü hatırlarım,
köy çocuklarını
köyden şehire göçme
sevdasındakilerin,
tercihini sormadıkları çocuklarını
gündeliğe giden analarca
kendi başına bırakılan
köy kökenli çocukları,
daha adım atmaya başladığında
çileli bir hayata
bir ucundan başlamış,
kendinden sonrakilere
analık-babalık yapmış
iskarpin boyacısı
lastik ayakkabılı çocukları,
uzak diye köyüne dönememiş,
okulda yatıp-kalkan,
badanacı, hamal,
kiremit ocaklarında
cığara içerek delikanlılığa adım atan
başkalarının gözünde
böyle adam yerine
konulmayı uman
kendi kazandığı parayı harcayan
beleş bulduğu ömrünü
har-vurup harman savuran
bir yerlere gelmeye
en çok da
kendinden sonrakilere adanmış
onları yaşatmaya
odaklanmış bir yaşam.”
….
“-işte…
öylesine bir yaşam felsefesi
şehir eşkiyalarının hedefi,
yoldaşı,
rakibi,
menbaı
köy çocuklarına,
kendi ayakları üzerinde
durmaya çalışırken
ayak işlerinde heder olan
ayakkabı boyacısı
lastik ayakkabılı
köy çocuklarına
yanarım…
ne zaman
bir sazın teli
dertli dertli
inilese
ne zaman
bir yanık türkü duysam
düğünlerde bile söylense
oynanmayan
başları
bir o bir bu yana
yaslayan
gözleri dolduran
gurbette olduğumu hatırlarım..
gurbette..
gözlerim dolar
burnumun direği sızlar
nefesim daralır
boğazıma bir şeyler düğümlenir
şuramda bir sızı
ürperirim
bitmek bilmez bir ağlama nöbetinde gözlerim
dinmez kanar yüreğim
ha deyince
kendime gelemem
….
bir gurbet türküsü
alır-götürür beni başka yıllara
akranlarımı özlerim
çocukluğumu
köyü,
keçiyi-koyunu
eşeği,
öküzü,
çilekeşliği,
hatta!
köpeğimizi boğduranları,
ekinimizi güdenleri,
anımızı kakanları
bizi çekemeyenleri,
hor görenleri,
beni oyuna almayanları,
top oynarkan çelme dakannarı
tepeden bakan akrabaları,
bizim oğlana kız vermeyenleri,
bizim kızı oğlanlarına
layık görmeyenleri,
anamı akrabadan saymayanları
bizim iki keçiyi sürüsüne almayanları,
ziyana girdi diye
muhtara kapattıranları,
…
köydeyken
en sevmediklerimi,
korktuğum köpekleri,
öldürdüğüm yeğe kedileri
kuru ekmeği,
yavan aşı
beni döven oğlanları
elimi kesen kör bıçağı,
hakından gelemediğim işleri,
ayağıma batan dikenli çetiyi,
demir dikeni,
ulamayı, ayrığı,
kişnişi,
acımığı,
kımılı, süneyi, yavsığı,
göğeni, sivrisineği
yanağımdan sokan bambılı,
parmağımı ezen taşı
geçit vermeyen çalıları,
sarıbaş tikeni
ulaşamadığım dalları
aç kaldığım zamanları,
çaresizlikleri,
bilseniz nasıl özlerim..
o hani
gönülden dilenen hayır duaları
var ya
hala
beklerim..
şimdi köyde olmak vardı..
köyde ve çocuk
sıcağın gözünde
gücü yetmeye yetmeye
harman etmek hasadı
bulgur aşına talim,
her sabah, her öğle
her akşam
yazları yanına ayran,
kışları ya hoşaf ya soğan
şimdi köyde olmak vardı
köyde ve çocuk..
babam sağ,
anam başkasına varmamış..
bir de aşadudu
mekdebe gelmeliydi…
şimdi köyde,
köyde çocuk olmalı
zemheride
yirik pabucum çamura saplanmalı
sürü köpekleri sıkıştırmalı
sulamaya götürdüğüm
öküzler köpeklere saldırmalı
düz ovanın çöl sıcağında
kavrulmalı ova
ağzım-dilim kurumalı susuzlukan
eser yelli olmasada
bir ağaç olmasa da
bir gölge aramalıyım
sığınacak,
köyde olmalıyım..
karakışa hasret gitmeli..
çoban köpekleri kovalamalı,
çobandan uzakta dağ başında
öküzlere gücüm yetmemeli,
öküzler dağ yolunu çekememeli,
olanca gücümle
yüklenmeliyim kağnı tekerine
küfrün bini bi kayme
köy bekçisi tehdit etmeli,
“gonşunun ekinine zıyan verisen
yakanı bırakman” diye
an kavgalarına karışmalıyım
tarla komşularımla
bayramdan bayrama
birileriyle barışmalıyım
içim yandı yıllarca.. köyde olmalıyım
öteden beri
düşmanım olmalı birileri,
birileri için kavgaya tutuşmalıyım
başka birileriyle
kim haklı, kim haksız bana ne
o bunun, bu onun
dostumun düşmanı
düşmanım olmalı
dostumun dostu dostum
köyde olmalıyım..
akranlarımla çocuk
babamın düzdüğü bavulum..
bir ziyafet sofrasına
bağdaş kurmalıyım,
anam yağlı dolaza
iki yumurta kırmalı
pırasa yaprağına çökelek,
çomaç dürmeliyim,
belki kar’a pekmez,
belki gevrek ekmek
daşşaklı yoğurttan ayrana
ya da
ne bileyim
işte
…
şöyle sedeyağ sürülmüş
..
ıscacık
kaba ekmek
fırından yeni çıkmış kömbe
çocuk olmalıyım köyde
hor görülmeliyim kasabada
elektrikle ilk tanışmalıyım
kendimi ilk defa görmeliyim
boy aynasında
bir bankanın camekanında
bir naylon gömlek,
bir ince kravat,
bir cedid yeni elbise
ilk iskarpinim
ayağımı vurmalı
keratam cepte,
manşetimden biri kayıp
elden düşme;
orta mektep şapkamın
armasının teldişlerinden
biri kırık
sabahları çayla kahvaltı,
kaç tanesinin tadına bakılıp..
ikiyüz elli gram zeytin kahvaltılık
kışları odun-kömür derdi,
kiralık odalardaki
çilekeş arkadaşlarla
dondurmacıya, köşe bakkala
üçkağıt açmalıyım
bir başkalarının bize attığı
onlarca kazıkların
fırsatını bulup, herhangi birinden
kuyruk acısını çıkarmalıyım
her yazılıda kopya çekmeli,
beş dakika aralarda
sinemaya kaçak girmeliyim
arkadaşımızın kız arkadaşı için
mücadele vermeli,
sınıfımızın kızlarına
laf atanlarla kavga etmeliyim
olmadık kışkırtmalar
güçlü dostluklar kurmalıyım
yalnız kaldıklarımda,
sıkıştırılma,
dayak yeme korkusu
yaşamalıyım
bilinçaltıma yerleşmeli
birilerini yalnız yakalama umudu
birilerine haddini bildirme hırsı
sarmalı benliğimi
küfrün bini bi para
ağza alınmayacakları almalıyım
ben de
ana-avrat,
din-iman
mintan
sülalesini yedi ceddini
esfer-i safirisini ne demekse
yakasına yapışmalıyım çete geçinen itlerin,
siyasi mücadele verdiğimiz
yandaşlarımız,
olmadık zamanda birine kan-kardeş olmalıyım
durduk yerde vazgeçilmez
kardeşten ileri arkadaş bulmalıyım
ötekilerle tartışmalar
birilerine yaranma çabalarım
birilerine görünme,
süslenme
daha nice telaşlar
sınıfımın kızlarından başka
öteki sınıfın kızları,
mahalledekiler
başka memleketlerdeki kızlar
okudum diye
hava atmaya çalıştığımız kitaplar,
ilk aşklar,,
ilk mektuplar,,
ilk sigaralar,,
ilk sarhoşluk denemeleri,
ilk iç çekmeler
ve ilk yarım kalan sevdalar,
ilk yazılamamış mektuplar,
ilk verilememiş mektuplar,
ilk yaşadığım ihanetler
arkadaşımın aşkına
vermediğim yüzler
yüzünden pişman olmalıyım..
bana, benim yüzümden olmayan
dargınlıklar …. düşmanlıklar
kan davaları, beni ben olduğum için kutlayanlar
vay beeee
ben neymişimleri yaşamalıyım
aaaaahhhhhh aahh!
şimdi kırk yıl geride olmak var
anasına satayım,
ne emekli olma kaygısı
ne kıdem tazminatı,
ne zabıta
ne polis
ne maliye
ne elktrik-su
ne ay sonu korkusu
ne vadesi gelmiş borçlar,
ne tahsil edilememiş alacaklar
ne alacakla
borç ödeme telaşı
ne onun-bunun sayesinde
ya da bir dalgaya düşüp
üye olduğumuz
yıllarca aidat ödediğimiz
ara taksitlerde
ceza yediğimiz
çoluk-çocuğun nafakasından çalıp
yemeyip, ödediğimiz
ortada hiçbir şey yokken
kaçan
Antalyadaki müteahhit,
sonraki müteahhide ödenen
onca para,
onca dönen dolaplar
her şeye razı olup;
Antalya’da ne işimiz varsa
bu yaştan sonra….
taşındığımız sitede
bize uygun olmayan komşular,
ayrı dünyalardaki
ikinci karım,
yollarımız ayrı evlatlarım
gözümde tüten
torunlarım
insan,! yeter artık diyor feleğe
toprak beni çekiyor mu ne!
yorgun argın gittiğim yolun
neresindeyim…
insan kendiğinden kabulleniyor gidişatı
kendiliğinden, yavaş yavaş yanaşıyor limana
inmek için değil, binmek için kalkan ilk trene
biletim daha doğduğumda
tutuşturulmuş elime
belli nereden bineceğim, saat kaçta
uğurlamaya gelenler kim
kimi uğurluyorlar
umurumda değil, bana ne
kim bu el sallayanlar
sallanan mendil,
dökülen göz yaşları kimin için
benden şikayetçi olanlar
bayram edin
ne dargınım ne küs,
üç günlük dünyaya
heyecanla geldim,
rolümü oynadım
sahneden iniyorum
ne başarıp-başaramadığım
kaygısındayım
ne alkış
benden şikayetçi olmasınlar da
o bana yeter
vicdanım rahat, ne fark eder
sahneden indim, inmek üzereyim
hele Mehmet Ağabeyin dediğimiz gibi..
kimin aklına gelirdi
daha dün gibi
o benim hayatta ilk tanıdığım
beni beklemiş belli..
daha gelmesem, yaşardı belki..
ee artık sıra bize geldi..
baktım otuziki,
el salladım “güle güle”
dur demedim halbuki..
Yalavaca dediler, “neredensiz”e
yer açtılar şoför mahallinde
binivermişim ekmek elimde
nasipmiş işte
gördüm sizleri
de!
şimdi bizi nere koyarlar,
çoluk-çocuk bizim buraları bilmez,
biz onların, oraları,
benden arkaya kalırsa,
nereye götürülürüm,
asıl da can alıcısı,
ben arkaya kalırsam
onu nereye götürürüm,
ilk hanım, için yıllarca
hastane kapılarında
çekdiğimiz onca çil(l)e
kendi de çok çekti zavallı,
bana da çekdirdi hani..
çoluk-çocuğun sefaletini
anlatmaya dilim varmaz,
görenin gönlü razı olmaz,
“-kurtuldu” dedik
çocuklar küçük..
elde-avuçta kalmadı
bir sene çoluk-çocuk
ziyaretine gittik,
sonra unuttuk gittik
nur içinde yatasıcayı
dertten-telaşeden
üç sene öyle geçti,
konu-komşunun
kol kanat germesiyle
Allah hepsinden razı olsun,
hem baba oldum çocuklara,
hem anne,
çocuklar daha küçük
üvey ana eline bakmasınlar diye
üç sene bekar kaldık,
derken işte
eş-dos(t) araya girdiler de
çocuğu olmadı diye
kocası çıkarı vermiş
şimdiki bu hanımı aldık
hakikaten temiz, tertipli,
evimize bi tertip-düzen geldi tamam
ama,
yamanın üstüne yama
tutmuyor ves-selam…
hanımın babası memur gitmiş bilmen nere
oradan evlenmiş,
kendi bilmen nerde doğmuş,
biz memuriyet de tanıştık, şimdi başka yerdeyiz,
biz nereliyiz,… çocukların her biri
ayrı bi yerde dünyaya geldi,
her biri ayrı bi yerde okudu,
şimdi her biri ayrı tece-millet de memur
zorr be! ………
insan kendini bir yere
ait hissetmez mi yahu!
….
uzaklardan gelmiş,
üç-beş kişiyle kalkan bir cenaze,
kendi başına avunan çocuk
ak sakallı bir ihtiyar,
yaşlı bir kadın
bir gurbet türküsü
alır götürür beni
kahrederim her şeye
sabahtan akşama çalıştığım
torpille girdiğim işe,
sabahtan akşama katlandığım
sahte yüzlere,
ödediğim kiralara
taksitlere
eşya almak için
ödenecek aidatlar için
kıdem tazminatı için
emeklilik maaşı için
…
harcanan ömre
yanarım…
ömrümü verdiğim
çocuklarımı göremeyişime
hanımla
ayrılıp giden dünyalarımıza
bize uymayan gelinime
tanımadığımız damadıma
doğumundan haberdar olmadığımız
gözümde tüten torunlarıma
yanarın,
ne için geldik dünyaya
neyin mücadelesini verdik bunca zaman
ne umduk, ne bulduk
kira, taksit, borç
elektrik, su, vergi harç
ver ha-bire.. sorma ver
yetmedi, bitmedi,
boşa koydum dolmadı,
doluya koydum almadı
sıfır, elde var sıfır
nerden kalkar bizim köye araba
………..
geç mi kaldık,
………..
hep kaçırdım ben onu
………..
köye giden
araba kalkmış,
……….
belli nasip olmayacak
….
ben hep kaçırdım köyün arabasını
..
ya vaktimiz olmadı,
ya paramız
eller gibi, yaz gelince
o sahil senin,
bu yazlık benim
hiç olmadı hayatımda
ilk zamanlar
düğün borçları
sonraları da..
yetemedik, bitemedik
derken ilk hanımın hastalığı,
çocuklar…
çocukların okuluydu
şunuydu-bunuydu
ikinci hanım bizim gibi
köylü kısmı değil ki
anlamadı vardan-yokdan
iştee geliverdik buralara
ömürde bi kendim oldum
uykum kaçar geceler boyu
zor ederim sabahı..
her sabah taze ekmek bahene
def eder kederimi taşfırın yolu
farkında değilim “dur” dediğimin
ben “güle güle” diye el salladım
bir 32 plakalı kamyona
elimle “nerelisiniz” dedim
“Yalaca” dediler
yer açtılar şoför mahallinde
ekmek almaya diye çıktık
gele gele kırkyıl geriye
ömürde bir kendim oldum işte
nere gideceğim, buraya kadar gelmiş(i)kene
tabi köye
de…
bak onu da arabayı kaçırmışıyız gene
o yana giden arabalara binsem
şoseden alan olmaz mı beni,
ya da
insem Gövceli Köprüsünde
tırmansam Yazılıya,
kırk yıldır düşlerimdeki gibi
dizlerim dutar mı,
gelen giden olmaz mı,
bi yoldaş hani,
çocukluğuzdaki gibi
tırmansam Yazılıya
bari yeğennerim beni tanısa
….
bana sahip çıksalar
adını bile bilmediğim
öz-be öz yeğenlerim
…
hiç bir şey olmamış gibi
…….
evel Allah hiç kimseye yük olmam da
gel de bunu anlat onlara
şöyle bir göz oda olsa
sabah tarlaya-takkaya
gidenlerle bir uyansam
o gidenlerde evzinsem,
sığır sürenlerle
yolcu geçirenlerle
yarenlik,
kahvede sabah çayı,
ısmarlasam herkese,
sahi
……..
Deli Yakıp sağ değil mi,
Deli Adil,
Deli Aziz
Güçcük Bolat,
Goca Durmuş,
Goca Hesne
Gızıl Eşe
Hoca Melit,
Cüce Melit,
Deli Melit
Kör Melit
Kör İzzet,
Topal Melit,
Topal Hasan
Hacı Hasan
Hacı Apdılla,
Yabıroğlu,
Kısıroğlu,
Köseoğlu,
Hacıme(h)metoğlu,
Hacıoğlu,
Türkoğlu,
Leyleğoğlu,
Goziroğlu,
Dehmenoğlu,
Musdukoğlu,
Macaroğlu
Keklikoğlu,
Sarı Ali
Saat Ali
Türk Ali,
Hasan Ali,
Dıngıdık,
Pese
Dal Memet
Gambır Felek
Göplek
Ak Mehmet,
Sarı Mamıt,
Kel Bayram
Gara Molla
Kel Sülü
Kel Arif,
Kel Dudu
Cıstan
Arif Osman,
Osman Çavış
Gara Sümen
Gara Veli,
Gara İbrem,
Gara Bayram,
Gara Hacı,
Gara Hatça,
Gart Mustafa,
Yabır Dede,
Üsük Dede
Ceviz
Tıkırdak,
Deveci,
Ala Kemal
Aladeli
Alibey,
Hacıbey,
Akili,
Ciçili,
Bocut Haceri,
Sümen Aşası
Leylek Fatması
Ümmülü,
Çöllü,
Gucur
Hapbana
Aşa Dudu
Gabış Musa,
Usta Melit,
Arif Usta
Gozir Emmi,
Bobuş Emmi,
Gökçe Dayı
Sarı Dayı
Mırı Şaban,
Topal Ismayıl,
Kel Sülemenin Ismayıl,
Alihsan,
Gara Mercen,
Feyzullah,
Hidayet,
Tahsin,
Yörüğ Ebe
Hacer Ebe
Macar Ebe
Çakal Ebe
Goyun Ebe
Gısır Aşa
Sultanca
Zeynepçe
Hatma Ğelin,
Cennet Gelin,
Çakal Gızı,
İminecik
Göde Kezban
Fatmaca
Dört Osman
Kul Osman
Hacı Mamıdın Osman,
Sıştı Sülemen,
Derviş Sülemen,
Kısır Hasan,
Potak Efe
Yan Efe
Yan Halil,
Yamık Cöbe
Bedel,
Avilden,
Bambayram,
Kabış,
Hacı Memed
Dal Memed
Hoca Memed
Köse Memed,
Pandal Memed,
Göpleğin Amet
Angaralı,
Hamıza,
Gara Hacı,
Akkulak
desene köye gitmeye gerek kalmamış,
…
“biraz zamana bırak”ayım öylemi
aslan yeğenim
……….
hangi zamana
! ! !
ha! ∞
“-geldi ve kaldı dediler
gidemedi demediler
yoktu gideceği
kimsesi
ama burası köyü
onun toprağı
şimdi bir mezar taşı
bir de boşa geçen ömrü..”
Ismayıl Emmim
ebem;
“-ne mübarek adammış.. deden,
“Ismayıl’dan habar yok mu” dedi durdu
“habar etdik, gelir” dedik
yoldan geçene köpeğ ürse
seni geldi deye gapılara dikdi ğözünü
neyeydi bi Angaraya gedildi de
emeğ-emek seni Gırıkgale’de deye varmış
Erzulum’a tayın olmuşsun
aylardır uyur uyanır, seni sorar
nerden bilcez nerdesin,
kimsede bi ediresen yok
hankı gagıyı çaldıysam
derde derman uçu
yoğ anam yok
yer yarıldı yerin dibine gaşdın
gayboldun gettin gardaşım
seni bekledi durdu, vallaha
ölemedi..
tamam getdi deyoz
hırkıldağa biniyo..
düreleniyo gakıyo
“Ismayıl da Ismayıl”
seni sayıkladı durdu
Alla(hı)n onarcağı
sen taha gapıdan girmeden
gözlerine fer geldi baya biliyon mu
ölemeycek gari dedimidi
gözleri gapıda
sanki görüyomuş gibi
her geleni “-Ismayıl mı” dedi
emme sen geldiğinde sormadı
dürelendi ğakdı
neçedir.. bi o ğün dürelendi gaktı
sen gapıdan girinçe barabar
…
Allah senden ırazı olsun
ne eyi etdin de ğeldin
gardaşımm
Allah gönnüyün muradını versin i(n)şaallah
ona dedim
“mubareğ adamımış' deye” dedi
..
“-halalaşmadan getmedi öte yana”
Ismayıl emmi.. bana
“-rahmetli
.. bana.
“gel höle annacıma gel” dedi,
baban, amcaların, halan,
Gabışın Musa bir de hoca varlar..
elimi tuttu koyuvermedi
gözlerimin içine içine bakıyor,
küçülmüş gitmiş o koskoca adam,
ayak ucuna diz çöktürttü.. usulca beni
deden rahmetli..
göz bunarları boncuk boncuk domurur
ama nasıl.. içimi yakıyor
anılarımda en büyük en güçlü en cesur
o hali içimi yakıyor
elden ne gelir,
neden medet umulur
servetinden geçsen var mı faydası
epey bir zaman sonra
“hakgını halal et bizim o(ğ)lan” dedi
…
başımla “-hı hımm” desem de
“hakgını halal et” diye tekrarladı
bunca zaman beni beklemiş belli
benim hep hayalimde yaşattığım gibi,
ne zaman aklıma gelse;
gözlerimi doldurur anılar
“bir gün Mehmet abi kadar
büyüyecek miyim
ben de herkesi koruyup kollayacak mıyım”
derdim ya hep o zamanlar
“-hakgının halal et bizimo(ğ)lan”
“ne demek” dedim..
“ne demek, kat kat helal olsun”
..
“asıl, sen bana hakkını halal et, büyüğümsün
az mı kahrımı çektin abi bee,
elinde büyüdüm”
sarılıp yüzünü elini öptüm
“-az mı emeğin,
…
az mı hakkın var üstümde ”
..
“-gatın gatın halal olsun
gatın gatın Ismayıl gardaşımm” dedi
….
dura dura, nice sonra yine
“benden yannı da bin gatından halal olsun …
emme
…
sen bin kerre halal etsen dee…
halal olcag mı bakalım
ne annadıyo hoca
“Allah Taalla, huzuruma ….
ruz-i mahşerde”
..
“gul hakkıynan gelmen” deyoru”
…
Gabış’a bakdı..
o da gözleriynen tasdikledi
sen halal etsen de benim işim zooor
bekg..zor bizimo(ğ)lan
bek zor gardaşım”
…
“Ismayıııll”
deye siğiim siğiimm ağladı”
“- deden..
elimi iki elinin avcına aldı
fersiz gözlerini gözlerime dikdi..
tövbe istiğfar eder gibi
“-bak hinci Ismayıl” dedi
“-Ismayııl..hani anana gellaba deridim ya”
“-hı-hı.. seni pek çok severdi.. rahmetli,
kabiri cennet olasıca
nur içinde yatasıca”
“-ben de gellabamı bek severdim”
“-bilmen mi.. abi
hep senin yanına verirdi beni..
“Mustafa kardeşim şunu kolla” diye”
“-dooru.. doru da
asıl mesele..
o iş senin bildiğin gibi deği(l)
tabi sen nerden bilecen..
şeytanlıklarımı..
…
gellebam…, sen bilmessin gellabam..
gızoğlan gızıkandan gellabam
eller gibi gellaba demezdim
illem “gellabam”
bek hoşuna gederdi
“enh” derdi
ben gene ta huramdan
“-gellabaamm”
bek severdi benim,
çocuk-çocuk “gellabam” deyişimi
“Musduk gardaşıımm” derdi
“Musdukuumm”
…
Alı dayıma havasıdı, gızıkandan
geldi geşdi emme
bizden…,
anamın yan(ın)dan eğsilmezdi,
nere ğederse ğetsin
ıramatlıg gellabamın yolu
illem bizden geçerdi,
elinde bi gatıklı çomaç
payam ceviz içi
elleriynen beslerdi beni
ben ebem gile yollanırdım
alel acele, seğirdiminen
patır patııır
bobası bazardan gelmiş çocuk
anası yaylımdan gelmiş guzu gibi..
sevincinen
Alı dayım guca(ğı)ndan endirmezdi beni..
bayram oludu ebem gile varışım
ceplerimi gurcalardı
payam içinin birini kok(l)ar duda(ğı)na alırdı
gerisi bana galırdı
..
payam içiynen böyüdüm valla
yemeden gedeydim
onnarın ki öyle bi havaslığıdı
emme…
o! !
o yok mu ooooo
gavır mezerinde yatasıca Hacı deden
Alı dayım esgercilikdeykene
gonşu çocuğu
a(ğ)zımızın öğünde olu
bize bakar deyeleg
dutmuş bobana verivimiş
gözeler gözeli gellebamı..
hemi nassı oynadım düğünün de
bildiğimden mi işde
gellabamın gelin olduğuna seviniyon aklım sıra
kime gelin olduğu
umurumda mı
anam davılın öğünden alıp gediyo
zokurdanıyo
ben ilk fırsatda yes-ediyon
“gellabamın düğününe”
aklım erse.. bilsem gelin olmanın ne demeğ olduğunu
çocuğ aklı işdee
gellebam ellere ğelin oldu
el dediğim gapı-gonşu
düğününde oynadım
içimi bi o yakar..
bi de senn..
ülen çocuk
bitecik gellabam
nere ğetse peşine dakılı(r)dım
gucuğundan endirmezdi beni
oynamamyın düğününde
işde aklım ereli
hala eller gibi oynayaman düğünnerde
……
habarı mı var, ter(h)is oldu ğeldi
Alı dayım..
….
merem oldu getdi,
…
anam ıramatlıg yatar gakar ileniridi”
…
“donuz mezerinde yatasıca”
…
“odu ocaa(ğı) kör galasıca”
…,
“gahrolasıca”
…
“yerler yeyesice”,
…
“boynu altında galasıca”
…
“gönenmeyesice”
…
“kökü kökme(ği) zürüyeti kesilesice” deye emme
anan bobana da varsa..
adı “gellabam” galdı,
ah… ahh gözel gellebamm”
“-aklım ermezdi o zamannar, neyeyse işdee
o hep ma(h)çıp olu(r)du bana
ne ğadar gönümü almağ isdese de
“-len gara gardaşım” deye
gucuklamağ isdese
ı ıhh..
bin pişman olur
pi ta etmecen desem de
narasın, gurul meselemesi yapar
etçemden geri galmaz
içine ilitmezdim
bek eziyet ederdim zavallıya
sanki boynunun obal borcu varımış gibi
yalvarı(r)
hoş görü(r)dü,
içi yanardı,
gıyamazdı
sanki dayıma değil de
bana havasıdı
bana değil de
dayıma sarılı(r)dı
sanki dayım değilde
ben yangınıdım ona
gözeler gözeli gellabamm…
“-geçmiş gitmiş Mustafa abi
sızlayacak kemikleri kalmadı, hiç birinin
Allah hepsinin hesabını görmüştür
bari sen kendini günaha sokma
ama yine de Allah rahmet eylesin hepsine” dedim
“-dee! onu decen, Ismayıl..” dedi
“-bi tenesin deye anan üsdüne titirerdi,
nere ğetsem seni yanıma gatardı
emme ille de elinde bişiy olu(ru)du
beni elleriynen beslerdi, bi mahanaynan
beni bek severdi, ta öyle..
ıramatlıg gellabam
Musduğuumm deridi
…
ya benn..
ebi cetti, ben seni hiş se(v)mezdim
emme gellabamın gözel hatırından da çıkamazdım
onun yannında kimseye gatlanamazdım
başga bi evin gelini oluşuna
başgasının garısı oluşuna
hele sana heç
heç gatlanamazdım,
baya bildiğin garazlanıdım..
başına ne getirsem de canın acısa deye
can paralardım
geldi geşdi..
gönlüm ırazı gelmedi heş bi cenazeye
emme..
hayatda bi bobayın ölmesi uçu dova ederdim
bi de senin”
“-olur mu Mehmet abi
sen kurtarırdın beni dayaktan
dövdürmezdin,
yanından eğsmezdin,
sen olmasan beni oyuna bile almazlardı ki
çelimsizdim ya
ana kuzusu derlerdi,
“goca herif dölü” derlerdi
emme sokakta sen varsan
beni evde tutamazlardı
bilirdim ki
sen beni kollardın,
dövdürmezdin”
…
“-sen öyle san Ismayııll..
Ismayıl hala o çocuksun,
asıl onnarı ben ıvgalar,
seni avkalatdırıdım,
çelme dakdırtdırıdım
değilise oyuna almazdım kı onnarı da
efradım etmezdim ya da
onnar başına gelceği göze alamazdılar
….
ne hinidim ya.. Allah allah
hinciii, ben döğsem;
anana, gellabama garşı ayıp olcag ya
ben hasöz döğdürüdüm,
eseltmen şu eniği..deye
neçeden sonura, ortaya çıkar,
bi görükürdüm onnara,
o değilden bi het hür eder
görüküvürü(r)düm
güya ben gurtarmış oludum seni
onnar gaçarlarıdı
sonura benden
“eferim”i alırlarıdı”
“-olsun canım ne önemi var şimdi”
“-öyle deme Ismayııll
…
öyle deme hinci
sana az yımırta çaldırmadım
ebeyin holluğundan
az garpız kelek,
onun bunun tarlasından
..
yeyceğimden mi.. ya-ah
kimi hedef aldım
çetem senidin evelallah
kendini ispadlaycan deye,
can paralardın
..
az benim uçu cam gırmadın
az gonu gonşuya zarar vermedin
ıramatlık boban az zıyan ödemedi
az zopa yemedin
benim yüzümden”
ben de atasız olunca
ne de olsa dulgarı çocuğu
ebem anam üst ayağa galkallardı
eyatlı biri bişii dese
şargadaydım annacan
nakıslığımı, gellabam eyi bilirdi
dulgarı çocukluğumu, serseriliğimi,
bana bişiy deyemezdi.. olmadı seni döğerdi..
“-valla bana gıda gibi gelirdi”
“-neytsem yanımdan aralaşmazdın”
“-öyle vallahi
ama onlar benim en birinci hikayelerim
anlatırdım da çocuklar inanmazdı
çok aksiydim, şımarığıdım diye”
“-ne nakısı …
valla melaike gibi bi çocuğudun da
gel velakin emme ben var ya
ipin ucu puştun elinde hani
başına olmadık işler getirdim”
“-geldi geçti, yel gibi
sanki daha dün gibi
çocukluk,.. varsın olsun
yine de pek güzeldi..
Allah bin kere razı olsun”
“geldi geşdi deği(l) deldi geşdi
Ismayıl..
hankını geri getirebilirsin hinci..
hankıynan hallaşabilisin ki
“-az iş getirmedim başına Ismayııll
mekdepde gopretifciydim ya
herkesden parasını aldıklarımı seni aldı deye
hesabına borç yazar,
bi de belletmene şikat ederdim,
az galemini çalıp, sağa sola atmadım
az cam gırdırmadım sana
gonu-gonşunun,
bizim ahırı sana kürütdürüdüm
gaçan topu sana getirtdiridim
erkeğsen getme”
“-hepsi bir yana da, Mustafa abi
her oyunu senden öğrendim kabul, tabii
altmışaltıda kağıt çalmasan,
her oyunda işine gelen kural koymasan,
dominoda istediğin taraftan çekmesen
tavlada zarı kapıp
yalan yere yemin etmesen,
tavla beşte biter deyip kapatmasan
ben beş alınca
burası köy biz köylğyğz deyip yediye sürmesen
altı kapıdan yedi atıp kaçmasan
birazcık ciddi olsan olmaz mıydı”..
“haklısın, bizim o(ğ)lan, da!
valla çok ballıydın,
en isdemediğim zar geliyodu
peygamber dölümüydün bilmen
şansından gudurudun
yetmez bide herkeş senden yana olurudu
çıldırıdım valla
başka hiç kimseye değil emme!
sana yenilmeyi de hiç hazmedemezdim
hatırlayon mu bi ğece zabbaha gadar u(ğ)raşdım da
herkeş bize bakınca hile de edemedim
emme.. en sonunda yendim.”
“- ı ıh.. o zaman ben hususi yenilivermiştim
elimde kırk varıdı demedim,
sonradan çekmişiyim gibi karo popazını”
…
“-aklıma gelmedi deği(l) valla”
…
“-çoğ akıllı, çok şanslı
çoğ uslu bi çocuğudun
sana beg eziyet etdim!
hakgını halal et, bizimo(ğ)lan
varısaaa sana taha bi bokis vurduğum
bi şamar atdığım vaki değildir..
emme ıvga verip seni beg avkalatdım
anan bili(r)di her münafıklığımı da
neyyesini bildiği uçu belki ses etmezdi
ıramatlıg beg eyiydi
bek severdi beni
asla yüzüne gülmesem de
anamdan fazla titrerdi üsdüme
….
neye dersen
neye biliyon mu,..
anam affetmedi gellabamı
“gelleba deme huna” deridi
oyusa elinden ne geli(r)di
Allahın bi(r) garibanı
..
Ismayılll.. bizimo(ğ)laan anan beni
“-gadın gellabam” deye severdi
“Musduğuumm” derdi
neye “gellabam” dediğini bal gibi de bilip durun..
ondan ben de ona “gellabam” derdim
gızoğlangızıkandan
…
Alı dayıma varamadıysa
elinden ne geli(r)di zavallı gellabamın
nur içinde yatasıca
beni beg severidi gardaşım”
…
bi(r)
“-gardaşıımm” derdi
içinden yüz tefa daha “gardaşım” derdi..
“-bilirim bilmez olur muyum hiç, herkes gibi
herkes biliyordu, herkes söyledi
vefatında en çok sen ağlamışsın abi
rahmetli anam da seni çok severdi”
“-o senin duyduğun, bildiğin
ben o ğünden beri hep a(ğ)ladım
içim hep yandı gardaşımm
ben onun hakgını nerde öderin, nerde
emme hep anam, o anam yok mu
“bitecik gardaşımın,
Alı dayıyın gatili” deye
ıvgalar, zokurdanır dururdu”
“-Allah hepsine gani gani rahmet eylesin
cennet mekan olsunlar”
“-Amiin”
“-bizim herif”
…
“-baya Ismayılı’ı beklerimiş
goca Gara Memet, ne bileyin ben
onu görünçe barabar beti-benzi açıldı
yüzü nurlandı, sanısın gül aşdı gı!
gözleri ışıldadı yenitden
Hatma abam teze yoğurt getirmiş
ondan yedi iki gaşşık,
aşamdan pirinş çorbası etdiydim
üş-beş gaşşık da ossa ondan dedikleyin
öteden beriden gonuşdukçana
yarennig etdikçene açıldı
unuttdug getdik
aylardır ölüm döşşende yatdığını
Allah var ya bize de bi umut geldi
gülüşdük bile, annatdıklarına
derkene ay bacım sonuratdan
takikesi takikesine uymadan
Ismayıl’ın kucanda teslim etdi uruhunu
Allah Allah…Allah celle celaluhu! ”
…
“-Ismayıl da nası emme
bilirimiş Kelam-ı Kadim’i,
okumuş adam şeer yerinde
üç gün gabirinin başına ğetdi..
anasının, bobasının, mezerinden fazla
o cuma camide hayır etdik
Allah gabil etsin.. dedik,
nası ossa haftası var elliikisi var
bazar derne(ği) ö(ğ)lenden sonura
mezerligde e(vi)mize
Alla(h) a ısmarladığa geldi Ismayıl
kimbili(r) kim getirdiydi Hecazdan
halal hoş olsun gaktım gayfa gavırıvıdım
çekdim bi ğözel, közde bişirdim
bi filcan..
bakdı bakdı, gözleri dolu
“-taa çocukluğumdaki koku” dedi
dova ede ede bi ğaldı
şe(hi)r yerinde tezecih gavırıp daa
ona közde kim gayfa bişirivicek
de! onu decedim..
Ismayıl bizim düğünü benden eyi biliyodu
hiş unutmamın, hiş mi başga derdin yog ay bacım!
o annatdıkçana bi tühaf oldum valla
aklımıza gelse ya işden gayıtdan
bide herkeşin bildiğini kiminen gonuşcan
hincikinner de hal dert annadamayon
…
Sor Ismayıla aklına ne geli(r)se, olmuşu geşmişi
kırk elli sene eveliyi
görsen neler neler annatdı durdu, esgilerden
kendim unutdum getdim valla
ölenden galandan
anamdan bobamdan
herkeşleri aşıtladınca da
ilk gözağrısı Aşadudu’dan
meselenin can damarından
can havliynen “-ablaa” diye sordu
“-Ayşedudu…
Ayşedudu.. yaşıyor mu Ayşedudu? ”
nerede nasıl, çoluk-çocuğu, durumu
iki de bi yutgundu
“-eyi”
“-eyi şükür” dedim
“-çok şükür Allahım” diye gözyaşlarına boğuldu
sanısın Allahın sabi sübyan çocuğu
“-boşver hinci buraları” dedim..
tesella uçu
“-başımızda(hı) sıkıntıdan gonuşamadık,
çoluk-çocuk nası, torunnar file
hanım nası eyiler mi
onu da getir(s)eydin bari” dedim
..
“-demez olaydım, bi gahırlandıkine
çoluk-çocuğu uçurmuş eyi kötü de
gelip-getmez, görüşmezlerimiş,
torunnarını yıllardır görmemiş
ne eş ne dos(t)
gaderine nalet okudu
tek bildiği öte dünnedeliker
bi de varısa da yoğusa da
Aşadudu da Aşadudu
…
“olmuyor” dedi “buradakilerin üsdüne”
geldiğinden file hanımın habarı yoğumuş ki
bi gamyon ıras gelmiş zaba(hı)n zeherinde
binivimiş şöfer malline ha(y)dii
“kimse kimsenin umurunda deği
ha varsın, ha yoksun şeer yerinde” dedi
acızlandı
ellehem yeni garıynan da bek eyi değilleriki
“Aşadudu”su onun marağı derdi
…
hinci elimden ne ğeli, adamca(ğı)za ne deyen,
bi acıdım kı
“keşke Allaha ısmarladığa gelmeseydi” dedim içimden
Ismayıl hala o deli çocuğudu,
ne bileyin görmediğimiz bilmediğimiz uçu
“herkeş yerinde sağ”…,
“halından memnin” sanıyoz ay bacım
kırk yıl geçmiş bana ne gardaşıımm
halallık diledi,
sarıldı elimi öptü,
hankımız böyüğüz bilmen valla
ben de ben senin öpcedim bizim o(ğ)lan dedim de
“sen başda böyüksün önemli deği” dedi
“hoşçakalın” dedi emme
gönnü yoğudu getmeye,
melil melil bakıyo
caymaya can atıyo,
çıksa da biri “getme” dese
gözümüzün içine içine
bakıyo yalvarıyo
aklımıza gelse(ye)
halı, halaa gözümün öğünden getmeyo
ay bacııım..
o ağşam, herkeşler toplandı,
evlerde insan galmamacasına
uğurlamaya gelmeyen yoğudu
çoluk-çocuk, herkes..
nası ba(ğ)rına basdı köylü
herkeşlerin hatırını sordu,
annatdı güldürdü
kim kimidi,
kim kimin o(ğ)lu,
kimin gızı dedikleyin
herkeşlerden annadaca(ğı) ne çok şey varımışşş..
herkeşin elinde bi(r) çıkı
hamırsız, çörek, ekmek, yımırta,
herkeş bişiyler çıkılamış
yoğurt, peynir, dolaz, fasille, tar(h) ana,
bulgur, mercimek, hakgaş, payam
köylük yerde başga ne olacak
varısa hiç eli boş gelen yoğudu
emme götürmek nasip olmayacak
uğurladık,..olmadı
toprak çekmiş Ismayıl’ı
geldi getmedi-ğaldı
bazar arabasıynan getceğdi
bazarçılar vazgeşdi,
onsuz getmedi
………………………
Kıry Yıl Bekledim
“-ürüyamda
Akmemetlerin Gorunun ete(ği)ndeki ğibi
dere gıranındakı zümrüt yeşili bağlarda
razakı üzümler,
harımlarda yanal almalar deşiriyon
bobam ıramatlık ak bi atın yularını uzadıyo
bi goyun sürüsü hayadıma doluyo
çobanı utanıyo saklayo yüzünü
o beni biliyo ki,
gatliken bilgişlik vermeyo
bi bayguş sesine uyandım
hayırdır işallah dedim
bildiğim dovaları okudum
sabah da oldum oluyorun deyoru
narasın uykum gaşdı bi tefa,
ay tepsi ğibi, ortalık apapbak
gaş dedim “dışarı çıkayın”
ıpıl ıpıl gündoğu esip batır
merdimenin başına oturdum
neçe sonura fark etdim kii..
inil inil bi ses..
sürü köpekleri uluyo öte malleden öyle
aklıma düşdü
“sakın Deli Memet getmiş olmasın” dedim
derkene çok geşmedi bir iki ayak sesi..
ilerden geriden
hoca sela vermeye başladı
“hıh” dedim bu
unudivimişiyin dalmışıyım hocaya
elhamına kulfalla
hemen helkeleri gaptığım gibi seğittim
eşeğelin, cennet bacı ıras geldik
“Ismayıl etişmiş,
onun gucanda teslim etmiş uruhunu” dediler
noldum höyle, duyarına duymaz
taha hankı Ismayıl,
kimin nesi demeden
bi hoş oldum, dizlerimin bağı çözülüvüdü
gözüm başım döndü,
helkeler elimden düşcek, gondum,
“siz gedin” deyebildim o gadak
“siz gedin”dedim emme
getseler netçedim bilmen
hepden canım çıkıvıdı gı!
kırk yıl sonura hee
oyusa var yaa ..
helkeleri atıvırıp daa
canım uçalak varmağ isdeyyo
emme seğitmeye mecalim,
ayakda durmaya halim galmamış ki ne
yörümeye takatım ossun
daşı sıksa suyunu çıkaran o cövher ı ıhhh!
Bana mısın demeyyo
narasın hiş bi yannarım dutmayyo
öte yannardan can hıraş seğidenneri görüyon
a(ğ)laşannarı duyuyon
ağıt fığan edeyin
“aldırdık Memet ağayı.. Ismayıll”
düreleneyin gakayın deyon emme
narasın ay bacım..
edemedim, edemecen
Eşeğelin, Cennetce dutuyollar
elimi yüzümü yüyollar....
gollarımı sıvazlayollar neneyen
onnarı da bi telaşa verdim kii
netçeklerini şaşırdılar
ne gadak öyle ğaldım bilemecen
zeynim gatliken almayyo bişiyi
“avcımda yaprağ içinde garadut”
herkeşler isdeyyo vermeyon
biri “gaçalım deyyo”
öteki “bana ğel”
analık “ilk gelene ver”
boban “ne veriseniz verin”
dedem “taha çocuk,
üsdelik boyu yüklü”
gakan da yörüyen-gaçan deyon
ayaklarım bana hızmat etmeyyo
içim yanıyo, elim ayam buz kesiyo
ayıkmışıyın neçeden neçe sonura
eve getirmiş, kösmüşler hanaya
ne fakıt geşdi bilmen gomşular höyle sıralanmışlar
bakıyon Ismayıll.. yooog, yokk!
kimidi bilmen“gak gari” dedi
“gak gı,.. esgi köye yeni adet getirme
gıçıyın üsdüne otur bi”
“millete bi ğünde iki cenaze gömdürtme”
dişim kitlenmiş ellehem
gonuşsam da sesim çıkmayyo
garıların başı çekgili
ağıt etmiş gelmişler belli
Deli Memetdi gonuşuyollar
hiş “Ismayıl” deyen yok
eyi kine gedememişiyin
yıllardır etdiğim gibi
ya Ismayıl’a ağıt edersem
“evlerine geden yollar upuzun
o yolları çıynar geder tomafıl
yarını gaybetmiş kınalı guzun
hankı yaban ellerdesin Ismayıl..”
ben acabına ola Ismayıl nasıl deyon..
cuap berem yok
gözümde tütüyo o garagaşlı,
selviboylu garayağız deliğannı
yürem gürp gürp, yerinden fıldıracak
hiş bu ğadar yakın olmadık kırk yıldır
hiş bu ğadar teze habarını almadım,
hiş umudumu kesmesem de
ikdiba bana ğeldi Ismayıl
ova yolunda gördükden keri
anası öldüğünde bile
belki görün deye geldim
ben taa nerelerden geldim dee
elin gapısındaykana da
sen ğelmedin..ireyhinde horukana
o dönülmez yollardan
kaş günnük yolusa
vara yakasına yapışasın ay oğlan
sen nerem deyon adı batasıca
Gedengelmez dağına mı getdin üleenn
çalımın bana mı senin
Ismayıl…
garılar başımdaykana
mevtayı yumuş galdırmışlar
gedip gelenner annadıyo öyle
Ismayıldan baseden yog
işte godu getdi vardı goca Deli Memet
azametinden gorkulur
basdığı yer titirer
ona bile ğalmadı gapba dünne
sıra kim bili kimde
bende mi, sende mi
yonusa ikimizden birde mi
Ismayıl..
er ya da geş.. bizde gedecez ya
getmeden eveli
yalan düne gözüynen bi göreydim seni..
bek göresim geldi valla
başga bi murazım yoğ Ismayılll
eyi olduğunu gören bi len!
dünne ğözüynen, gara ğözlerini
gözel Irapbım çok görme gari
başga bişi isdemen senden..
gudurasıca garılar gakın gedin bi
işiniz gücünüz yok mu gı sizin
örgülü evi burası mı sanki
getmeden gedesiceler
bi bakmışsın
hinci cümle gapısından giriviri şahinim
“son bi sefer gören dedim Aşaduduumm”deye
sarılıvırı sımsıkı..
Canab-ı Allahın hekmetinden soval olur mu
O nasip etceğse kime ne
Ismayılımı da beni de yaradan o
garazevdalara salanda..
höyle sımsıkı sarılsa da
“ben de senin gibi hep böğünün hayalını gurdum”
“hep seni düşündüm,
hiş unutmadım,
garazevdam
Aşaduduumm” deyvise
bunca acının üsdüne
dilindemi galı len..
az mı yolumu gözledin
hinci ne deye çıkıvırıp da gelmeyon Ismayıll
ben de sarılsam da
soluğunu, kokusunu duya duya
“barabar yaşayamadık
bari barabar ölelim
üş günde olsa
birbirimizin gözüne baka baka
ölene gadag barabar yaşlanalım” desem
ömrümüze ömür gatılsa
emme nerdee ben de o şans
galbim duruviri, ölürün ki..
hasiretlik ne gözelidi
ben neytçen hinci
gapıdan girivirise
Alla(hı)m bak gör gari
insanoğluda emme ha
gapbanın eniği kırk yıl ne diledim ki
bi sefer sarılayından başga
ulen Ismayıl
gucanda uruhumu ben teslim etseydim ya
kör olmayasıca
işallah öyle ölürün
gözlerine baka baka
yatıp gakıp beş fakıt neyi diledim ki sanki
“geleceğsen gel gari
ömür geçiyo Ismayıl..”
demedim mi bunca yıl..
ahım getdi, vahım geşdi
ömrümde bi gün görmedim
ahımı almadım
gül olup aşmadım
şükür acı habarını almadım
emme bi selemin tahi gelmedi Ismayıl..
“bahar geldi yeşillendi yaylalar
ömür geşdi hasretinne Ismayıl
gurbette ölene acap kim ağlar
gelmedi bi habar bile Ismayıl”
“garlar gakdı Kocadağdan çoğ oldu
aramızda duyulmadık dağ oldu
umutlarım birer birer yoğ oldu
gelmedi bi selem bile Ismayıl”
“goca dağlar gar dutmadı gedeli
gurbet elde deli gönül kederli
oralardan buralara yol belli
gelmez mi bi tomafil de Ismayıl”
“Gocadağdan gar gakmazdı yazları
sevdiğine verin gari gızları
boşa çalman davılları sazları
bizim uçun çalsın bide Ismayıl”
Gel Gayri
“geleceğsen gel gari
ömür geçiyo Ismayıl..”
demedim mi bunca yıl..
ahım getdi, vahım geşdi
ömrümde bi gün görmedim
ahımı almadım
gül olup aşmadım
şükür acı habarını almadım
emme bi selemin tahi gelmedi Ismayıl..
“bahar geldi yeşillendi yaylalar
ömür geşdi hasretinne Ismayıl
gurbette ölene acap kim ağlar
gelmedi bi habar bile Ismayıl”
“garlar gakdı Kocadağdan çoğ oldu
aramızda duyulmadık dağ oldu
umutlarım birer birer yoğ oldu
gelmedi bi selem bile Ismayıl”
“goca dağlar gar dutmadı gedeli
gurbet elde deli gönül kederli
oralardan buralara yol belli
gelmez mi bi tomafil de Ismayıl”
“Gocadağdan gar gakmazdı yazları
sevdiğine verin gari gızları
boşa çalman davılları sazları
bizim uçun çalsın bide Ismayıl”
Yollarını Gözlerim
diyar-ı gurbet ellerde
ne gahırlar çekdim
ne acılar, ne kasavet, gam
varsın selemin gelmesin de
eyi olduğunu bilseydim..
nerde nasıl deye
uykularım gaşmadan
vara hayalına sarılaydım
ellerin deye yansaydım da
acaba başında bi i şmi varı kı deye yanmasaydım
Ismayılımm
böyle yazmışsa Yaradan
gader böyleyise ben neyden
ne gelir elden, hepisi Allah’tan
eyi olduğunu bileydim de
kırkyıl sebeb oldum deye yanmayaydım
vara uzakdan bi tefacık görseydim
gara toprağa girmeden
Ismayılıımmm
“Ismayıl ölmüş derseler
yaban çeşmeden yursalar
gurbet ellerde gorsalar
açık geder iki gözüm”
“ben yanarın Ismayıla
gurbete düşen gullara
uçamadık daldan dala
etme keder iki gözüm”
Deniz Düşünce
ne acılarla yandım ama ne acılar
ne acılar yaşarsam yaşayayın
işallah Ismayıl eyidir deye
gündüz hayalım da gece düşümde
ne hallarda olursam olayın
hele gözümü yumuvidiğimde
yeter di sana bi sarılayın
hep o murazınan yaşadım
ömürde bi tefacık sarılayın
kokunu ısıcaklığını bi duyayın
ondan sonura alcağsa alsın
canımdan başka nem var
emme sana iki çift de lafım mar
“can havliynen sarıldığım dalıdın
koklamaya gıymadığın gülüdüm
bekle deye iki satır salmadın
senden başgasını görmedi gözüm”
..
“bari benden gözelmiydi aldığın
uğruna gurbet elde galdığın
eğer mutluyusan sağ olsun canın
yollarına baka baka öldüğüm
Olmayacak duaya da amin
ha bizimki olmaycag dova
ömürde bi tefacık sarılıvısında
solu(ğu) nu, kokunu ısıcaklığını bi duyursun da
ondan sonura alsın canımı alcağsa
bi can borcum mar Allah’a
sana canım bin kere feda
gözümü gırpman yoluna Ismayılım
bi guru gara zevdadan başka
neyim mar Allah aşgına
zevdandan başga neyim mar Ismayılımm
namıs namıs deye ataşını söyündürdü kaç goca
ne eza cafalarınan geşdi ömr-ü hayatım
gan kusdum, gızılcık şerbeti dedim vallaha
canıma yetti, yüzbin tefa
hayalın caydırdı Ismayılım
eyi bi ğün görmedik desek yalan olu emme
eyi mi etdim kötü mü bilmen
düşüncek vahtım da olmadı kine
o(ğ)lannar etişdi de, işat mişat derkene
ha şükür emrine, garşı gelmen
de.. emme gel sen bana sor bi dee
ne uğruna yaşamışın Ismayıl
“neler geldi neler geşdi felekden
un elerdim deve geşdi elekten”
deyen az bile demiş vallaha..
gı boyu yüklü taha çocuğun üsdelik ben
çıkarılıvırı mı gı, gapı dışara
satan hadi sözde bobam olcak da,
alan döyüse ne deyen
nasıl bişiyimiş bu alen yazım
Allah düşmanıma yazmasın ya-a
du gader file değil zülüm emme dayandım
gücüm guvatım senidin Ismayılım
o analığın etdiği eziyet var ya,
vermesin kimseye can düşmanımısa da
o gavır mezerinde yatasıcaya hinci boba mı deyeyin,
çocuklarına deği(l) de taygeldilere saap çıkdı da
gardaşlarımdan uzak, ben bi dedemi bildim
gördükçe duydukça, içerim yana yana
bi tenesine saap mı çıkabildim,
sen olmasan ben canımdan geşdim
gak dedin gakdım, yörü dedin seğittim Ismayıll..
“yağmır yağar suya doyar dereler
içerimi acıtmıyor yareler
gurbetelde ölüp galsam yad eller
kimsesizler mezerine defneder”
“emme yok mu derdin beni del eyler
burdan sana yörünmedik yol eyler
gurbet elde galsan seni yad eller
iki kürek toprağına defneder”
Kına
Aşağelin Anşa’yı yanına ğatmış
gızın önecende keseler, çıkılar belli
belli gari Ismayıl’a yolluk etmiş
duralagdan bobayiğit gözel Ismayıl
cümle ğapısından çıkdı
omuzları çökük, boynu bükük
gönlümün aslanı, şahini,
“ay ellerin yari”, gönnümün garibi
bireş sonura gayfaya doru söykeldi
bakdım Anşa ğız ete(ği) ndekinneri eletmiş
gerisin geri gelip geli
öğüne geşdim
“-anşaa gı, ne guyvudu eben
Ismayıl emmine”
“-mercimek, hakkaş, peynir
yarın bazardan getce(ği)miş de”
“-öylemi gıı” dedim bilmeyomuş gibi
“seğit yavrım, benim eve al da ğel
hinci gayfadan yanna getdiydi
emme herkeşin içinde beni deme
“bobam çarıyo” de imi gadınım
acıkmışdır, dışarı ünne
“ekmek yecez” deye yanına gelinşe de,
“ille getcemişiyiz” deye izbar et
ilaf söz olcandan deği valla
neneyen hesap b(v) ercek değilin
hiş kimseye hu yaşdan keyri
emme olmayo işde
ele ğüne garşı
garı gısmının bide bu derdi var
saşına başına bakmazlar da
adını çıkarılar
isdeyen isdedini desin valla
umurumdaysa köpeğ olu ürerün de!
hayalını gurmuşun ömrümce
kime neyimiş; bobam satarkana
öğüne gelen, basıp parayı alırkana
benin deyen sürürkenora-bura
hankı ırzı gırık öğnnerine geşdi de
“etmen-getmen”dedi de
hinci namısımdan
hesap berceğimişiyin elaleme
neyse hemenordan
kesdirimden evin yolunu duttum
ha ev toplancak deği,
yoşuk deye perdeyi değişdirmişiyin
payam ceviz gırmışıyın
piskevit, lokum
kekik hazır tıkırdayıp batır zobada
dünden su dökünüp saşlarımı gınalamışın
elime bile gapgara oturdu
aççık sovan gapcığı goduydum ondan mı ne
dırnaklarım narçiçe(ği)
sankı yarından sonura gerdeğe gircek gibi
eller duysa görse güler vallahi
aman kim görcek beni
herkeş işinde gaydında
herkeşin a(ğ) zı kesem mi ki?
aman kim ne derse desin
ekmek suladım
kaş gap aş bişirmişin
fasilesinden, keşgene,
ilanasından, gumpirine
horaz kesdim hemide kendi elimine
hamıraşı, cılbır olu-geder oturukene
höşmerim, gadeyif, taha ne
çıkılar file hazır emme
gız daha ünneyip gelenece
kırk tefa eve varılır emme
yüremin gümbürtüsünü duysanız bi
sanki okula gediyon
sanki ilk gaçışım
sanki bekleyen var
yaş kaş olursa olsun
garı gısmı her z(a)man garıdır vallahi..
Buyurun Buyurun
“aşdudu ebee”
çocuğ- aşşadan ünnemeye durdu
“aşdudu ebee”
sus hey ciğerinden yanmayasıca
ömürde bi hovardalığa getcedim
ay a(ğ) şamdan doğdu demiş
eveli biri,
yalan deği, o hesap
hemen çıkdım hanaya, o değilden
emme…
ne duyduğuma inanıyon
ne gördüğüme
bu o mu hinci
bu adam Ismayıl mı?
bakmadan bille
“buyurun buyurun”
bakdım çocuk da çıkdı okarı
“emmin yorulmasın gadınım
sen hunnarı da gene eletivi Hesne gelinnere
ebem yolladı de imi gülüm”
çıkıları bohçaladım
bi de neyeyse iki lera sıkışdırdım eline
“-kimselere deyvime imi ebem”
de! ben hinci netçen
çocuk avlıdan çıkasıya
goca gapıyı çekesiya bekledim
geri dönemedim,
dönüp bakamadım
adam taha hala hanayda
sorutmuş galmış
“içeri buyur Ismayıl aga” dedim
adam sapıttı ya
ben de kendi kendime şaşdım
ne agası be “eşen eşşeg gafası”
adam geşdi
ben eftikledim hanayda
biri tığlayodur deye mi geldi aklıma ne
ya da
onunan aynı evde olmak
hemi de bi başıma
bu nassı iş
bi gören ossa
el ne demez
Nersdesin
nerdesin sen bunca fakıt
hiç aklına gelmedi mi..
senin derdin ne
çalımın kime
ulan Ismayıııll! ! ! ! !
hadi beni geç dee
anayın gözü açık getti
kaçlar defa gördükçene sarıldı bana
sarıldı sarıldı ağıt etdi gadın
“gar eridi su yürüdü dallara
çiğdem çiçek dal bezendi yaprağa
cemre düştü, hava suya toprağa
gel de baharım gelsin
gel de güleyin
Ismayıll
yıllar sonra bir kadın ana oldu
sevdalılar nişanlılar gavuştu
hasret bitti ellere düğün oldu
gel de bayramım olsun
gel de öleyin
Ismayıl
sen böyle hasiret duydun mu hiş len
hiş bu hasireti hak etdin mi
ne o tefter
okumam yazmam mı var
bana ne
benim ne üsdüme ilazım
okuu
sen bilin
Üç
“-Allah kaç” dendiğinde
işaret parmağımı gösterirdim
ama sayılardan bir tek üç ü bilirdim
“-sekizden beş çıktı..”
“-üş”
“-iki, bir taha”
“-üş”
“-binkırkikiden, binotudokuz çıkdı”
“-üş”
“-yüzyirmidokuzun kırküçdebiri”
“-üş”
“-bu kaç..”
“-üş”
“-kaç yaşındasın Ismayıl...”
“-üş”
“-kaş gardaşsınız”
“-üş”
sonra durduk yerde
bende bir Aşadudu devri başladı
“-en gözel gız kim..”
“-Aşadudu”
“-en sarışın kim..”
“-Aşadudu..”
“-en esmer kim..”
“-Aşadudu”
“-en çok sevdiğin kim”
“-Aşadudu”
“-seni en çok seven”
“-Aşadudu”
adın ne deseler de..
değişmedi ömrümce
Aşadudu da Aşadudu
“-kimi alacan..
sevdiğin kim..”
“-Aşadudu”
“-nişanlın kim”
“-Aşadudu”
“-en akıllı gıız..”
“-Aşadudu..”
“-en datlı ğız..”
kim demeye galmadan yapışdırıdım cuvabı..
“Aşadudu”
“-en uzun boylu ğız..”
“-Aşadudu..”
en guvatlı,
en çikin,
en şişman..
en yaşlı..
en güçcüg..
en böyük
en çelimsiz..
en şımarık..
hepsi, her şeydi Aşadudu
bildiğim tek isim di
tek bildiğim oydu
kaderim..
tespihimdi,
tespihim
Aşadudu
ben de..
her şey onlu..
her hülyam o
her düşüm onunlaydı..
dağda oğlak kuzu gütme..
tarlada çapa
ot ayıklama
ekin yolma
sap sarma
harmanda dönme
nedense
illa
da illa
Aşadudu
sebzeye
fidanlara su
aynı gölgeyi paylaşma
aynı çocukların ana-babası olma
aynı sıkıntıyı da ama
aynı mutluluğu paylaşma
hatta
onun mutluluğu üstüne hülya
her zaman o valla
başka şey yok
olmadı
yok başka oluru
sadece
Aşadudu
onun adıyla başladım,
sabaha, güne…
ömrümce
mektuplara, fallara
hasrettim, hasrettim
hasretim
Aşadudu
gördüğüm her güzelliği onunla düşledim
her geleni o sandım
her güzelde onu aradım
onun adına ettim bütün dualarımı
onun adına diledim türküleri, şarkıları,
onun için tuttum falları
değiştirmedim..
ömrümce
hep onu diledim
her zaman ilk önce,
her şeyin üstünde
her şeyden önce
onun mutluluğu
ömrümce
Aşadudu
onun adına mutluluğu,
mutluluğum oydu
ömür geçti..
görmedim ömrümce onu
ne fayda.. el oldu şimdi
ama; ne duam
ne hülyam
ne de dudağımdaki o ismi
yıllar değiştirmedi,
nere baksam gördüğüm oydu
Aşadudu
onu dilerim hala
hala o aklımda
hülyalarımda
ömrüm, umudum
Aşadudum
bilmem o kiminle mutlu
ben hala seviyorum onu
aklıma gelmedi hiç;
acaba unuttu mu
geçip gitse de ömür
rüyamda çocuk görünür
tek vazgeçilmezim
her zaman, tek andığım..
o tek bildiğim isim
sevgilim,..
hayatım
canım
ruhum
Aşadudum”
“-yok bu değildi..
hani bir karadut vardı”
“-hıı” dedim
“seni son gördüğüm”
Karadut
sıkışırdıg.. bizim sıraya..
mekdebe ğeldiği ğünner...,
aynı sırayı O’nunla
O’nunla yanyana
mü(f)ettiş her geldiğinde köye..
ne hülyalar gurardım
“-mü(f)etdiş gelse” deye
herkes bilir.. imrenir
yatalak dedesinin başından ayrılamadığını
herkeşler Aşadudu’ya acırdı..
dedesine bakalak geşdi ömrü-hayatı
Aşaduduuu ömrümün varı
üsdelik bi de kendibaşına halı dokurdu
ilk göz ağrım Aşadudu
bi(r) tek mü(f)ettiş geldiğinde
gelirdi Aşadudu mekdebe
o da kırk yılda bi(r)
yoktu hiş bi(r) şeyi..
ne çentesi, ne galemi, ne silgisi
benim tefterimi gordu öğüne..
elinde tükenmek üzere
iki uşlu boyamla
eli erdiği yere süs yapardı
bir lacivert, bir kırmızı
bi dee..
baş harflerimiz yanyana
başharflerimiz yan yana ne ğözel dururdu
Aşadudu ne hayallar gurdururdu
O’nun hiç okuma yazması olmadı..
emme neler yazardı gönlünce...
geleceğe dair, ne düşlere daldırırdı
parıl parıl ışıldayan gözleriyle..
ben okurdum..
ben yazardım..
O dalardı, ben dalardım
Aşaduduumm yavıklıımm
Aşadudum ilk göz a(ğ)rım
o çocuğudu, ben çocuk..
çocuğuduk..
mutlu emme çok mutluyduk..
gülüşü tomurcuk
gözleri boncuk
çocukluğumuzdan daa,
cennetten de kovulduk..
sebep oldu o garadut
tadını hatırlamayorum,
acımı atamıyorum
Aşadudum
garadutuumm
gara yazgılımm
garagözlümm yavıklıımm
bi(r) tefasında Çıkrıklıguyuda
beni bekler buldum Aşaduduyu
barabar dırmandık ovadan
halası eşşekli.. önde..
bizden yarım dölüm ilerde
bir yaz günü yayan
keseden.. köye
o ve ben, yan yana, baş başa
eli-elime değmedi valla
üş garadut uzattı..yaprağ içinde
sadece biri(si) ğara
ilk bulduğu erginidi haralda
Akbükden zıva topra(ğı) elemişler
belli ki Yıkıkdeğirmenden beri elinde
halasıynan beklemişler
ben Garaçalıdan gelesiye
Aşadudum
garadutum
'-sen burdan get agam' dedi Dereyurtda
“-bi ğörem oluu”
öldüm bittim, gafam basmadı valla
yurt edindim Derereyurdu,
mutluluk buydu.. çakıldım kaldım
kimbili(r) kaş sahat
'-analığım, bobam duyar'
en böyük gabahat
ardından bakamadım,
goyup gedemedim
bu O’nu son gördüğümdü..
Aşadudumu.. öğsüzümü
O öğsüz ben yetim
Aşadudumm… dünneler gözelim
kasabada ortaaokuldaydım
iki mektup aldım.. O’ndan
ilki 32 ye gatlanmış bi(r) tefter sayfası..
bir kibrit gutusunda
başga ellerin yazısı..
bir gınalı saç.. ve eğri büğrü..
'.... beni isdeyollar, gene
beni gurbet ele yar etme'
ve bi(r) dudak izi..
hayal-mayal, belki uydurdum
ömrümce öptüm durdum
seni kimselere gıyaman..
gıyamadım.. Aşadudum
peynir çomacında ğelen ikincisinde
'ben ölüründe ona yar olman' diye
yazıyordu sadece, yazı kimbili kimin
ondan geldiği belli.. eskimiş yırtık..
gözyaşıynan ıslanık
oyusa.. hiş okuma yazması olmadı garibin
ne dargınlık, ne öyke gadere..
yakışmazdı, yılgınlık.. gözyaşı
dünneler ğözeli Aşaduduma
garadutuma, yavıklıma
o bahar nişannamışlar, başka bir gonşu köye
halası deyvidiğinde
'-eyi olu(r) i(n)şallah' dedim,
'- işallah, eyi olu'
yeter ki, ey(i) olsun.. Aşadudu
ellerin oldu ne çare,
içim gabil etmese de
'-eyi biri olsa” dedi halası,
“o köyde gız mı yoğudu'
zaten içim yanık..
sarılıp a(ğ)laşdık..
Allaha yalvardık..
bahtıyar olsundu
gözeler gözeli Aşadudu
se(v)mediği birine nişanlanmış.
ayına varmadan
bir başka köye gaşmış..
bilmen yalan,
bilmen essah..
'-ağası' dediler.. işdee
nikah-mikah
hakgetire
hiç düğün nasip olmadı,
bi(r) kepez bile
gadersiz garadutuma
Aşaduduma
geçinememiş o köyde de
her tefasında dönmüş bobaevine,
garnı burnunda..
yollanmış bi(r) gece
biri sırtında
öteki guca(ğı)nda
bobası yaşında birine
yazzık etdiler valla,
çoook çok yazık.. Aşaduduma
adın gadir olmuş ne fayda
gaderin gader olmayınşa
bu gadar talihsizlik de fazla
gadiler uğradı, talihsiz Aşaduduya
yazzık oldu..
ğözeller ğözeli Aşaduduma
gören.. tanıyan, duyan..
gara zevdasını
gara yazgısını bilen,
herkes bana can duşman
affetmedi
kimse beni,
ben kendimi
gitmedim
gidemedim köyüme bi daha
hasretin Aşaduduma
Garazevdalıyım Aşaduduma
o ğün, böğün hâlâ
hâlâ gedemedim köyüme
sormadan annadır ras(t)geldiklerim
annadır duru(r)
her biri bi(r) yerde
beş gocadan dört çocuklu
gözeler ğözeli Aşadudu
dovam Aşaduduma
yüzü ğülsün onunda
garadutuummm
Aşaduduumm
….
Ya Rabbim oda kulun,
yeter artık unutduğun
garadutuummm
Aşaduduumm
Abamın Düğünü
Ismail gözyaşları içinde
'yıllardır cebimde..'
diye uzatınca
'bende de var öyle bi kıyat' dedim
'-meh' (al, buyur)
gardaşım askere gederken sakla deye verdi öyle duru
okumam mı var benim
..
Allah var ya
ne yazdığını az çok bilsem de
bunu ona vermem ilazım dedim
herkeş bi kendi çekdiğini bilir
her goyun kendi bacandan asılır dedikleyin
aldı okumaya başladı
“-a(ğ)lamayon yavrım ağlamayon
allı duvaklı gız çıkarıyon
neye a(ğ)layan” dedi
bi yandan gözlerini sildi
bi yandan da söylendi
ıpıslak oldu yenleri
garib ebem
“-işallah hepinizin mirivetini görün”
“-kendi başına getmesin” deye
beni de gapalıya bindirividi
seviniyodum Allah var ya
gapalıya bindiğime
gene de ebemden alamadım gözlerimi,
gaşla göz arasında
düğürbobanın verdi(ği) atbaşı parasını
sıkışdırdım eline
düşürün müşürün olur ya
hemi de
ilazım filen olu(r) neneyen,
guşanın arasın sıkışdırdı hemen
halinden memnin ebem
otoposta tıraşsız emmiler
hemen cığara tellendirdiler
ha bire birbirlerine laf etişdiriyollar
abamdan başga bilgiş kimsem yok
enişde oğlan bi ğeldiydi
iki hafta eveli
ganım ısındı Allah var ya
Akyolu dönerkene barabar,
gözüm köye dakıldı ğaldı
Gışlatarlayı da geçividik
ebecezğzim düşdü aklıma
“heyvah” dedim ben nere ğediyon
inmeye ğaksam
“çocuk” deycekler
bi yandanda elimin biri hapis
abamın elinde
sıkı sıkı dutuyo zavallı
ne de olsa bi dene o(ğ)lan gardaşı
bireş sonura
içimi burkan sessiz sessiz hışkırması,
siğim siğim alaması kesildi
lafa dutuyo
görümcesi olcag çokbilmiş cadı
“ulen” deyon kendi kendime
“goca köyde
abamı alcak bi tene adam dölü, çıkmadımı
hepiciğinizi anasını ….”
verib-alıp söğüp sayıyon goca köye,
önceleri bizim evden yana bakdı deye
ana avrat düz getdiğim onca deligannılara
sebeb olannara
utanmadan bi de
gelin arabasının öğünü kesyollar
“anasını s…lerim
o… çocukları
şerefsizler”
sankı abamın beşşiğini sallamışlar gibi
utanmadan ip gerin
tam da
Payamdaşa taraf dönüvüdük
düzayak[1]
kimin idi Allahım
haralda İzzetlerin köpekleri garşıladı
nassı ardılıyollar
nası saldırıyollar görseniz
yırtıp endirivicekler tomafili
gızgıları gözlerinden belli
hemi havlayollar
hemi de nası seğidiyollar da
etişiyollar makeneye
gısmışlar güdük gulaklarını
boyunnarında hıltar
taa aşşaya gadar peşimizi burakmadılar
alt tarafı it deyip geçersiniz deği(l)mi
ben zannediyon
hâlâ ardımızdan geliyollar
da tozdan dumandan görünmeyollar
biz de Dereyurda eniyoz
bakdım valla
hâlâ ardımızdan seğidişiyollar
Golandaşın altında
alt tarafı sürü köpee de(ğil) mi
abam uçu müdafa ediyollar
can havliynen..
ibret ossun gelin arabasına ip gerennere
toprakbasdı alan döyüslere, iitolu itlere
yüre(ği)me su serpiyo cevval köpekler,
ya ben,
ben de eliminen teslim etmeye ğediyon
bitecik abamı
bi “yuuuhh” da kendime
emme elimden ne geli gader işde
aah garib ebem
sen demesen ben binmezdim gapalıya
“ben enecen” deycen
emme abam elimi hala goyvumadı
hemide naası dönecen
öğüme goca köpekler çıkcak,
hadi sürünün yanda olsalar,
çoban oş deyviri de
dağın başında
sürüden baya aralaşdılar
Birincidinlendirikden dönüyokana
nerdeymiş
Gara Memetler’in sinece “Pasdavalcı”
nassı üsdümüze sıçradı
valla herkeş tingedek düşdü
öte yana gaşdı
biri elindeği tüfee dorultdu emme
düğürboba “sakın ha” dedi
“arkıdeş ben bu köye bi taa gelcen”
bi ğız taa alacan mı demeğ isdedi
yonusam,
güçcük gızgardaşımı da mı belikledi
deyelek söğdüm adama
tabi içimden
emme öyle-böyle bi adam deği(l) nakısına
dirayetli adamımış dorusu
len böle bi adam o(ğ)luna neye
kendi köyünden gız almazı ki
deye geçirdim içimden
Pasdavalcı hala arbılıyo makeneye
ötelerden Hasanüseyin fira ünneyo
söğüyo filen emme
kim dakar Hasanüseyini yau da
Pasdavalcı “banamısın” desin
zati Hasanüseyinden böyük!
gosgoca Akmemet,
o(ğ)luna çobannıg etdirsin ha
hakkatden bu adam Akmemedin o(ğ)lumu ki
yani İrbeminen hasöz gardaşlar mı
yani Kazim gibi
bobada bir anada ayrı file değiller demi
hani Akili taygeldi mi getirdi ki
inanası gelmeyo insanın
ötekinnere heş benzemeyo da
aman bana ne
sankı biziki boba da ne
gerçi Hasanüseyin de münafığın
sıracalının tekidir emme
eyiki bu çoban
değilise, ileşber olsa;
bunun an’ını gakar durur herkeş
anbaşına Pasdavalcıyı ba(ğ)lacak değil ya
bununan an-ana bi tarlası olmalı da
hususi anını kakmalı bunun
Allah var ya günahım gadak sevmen
bu kiiim
Akmemedin o(ğ)lu olmak kim
mencilissizin teki..
var köyde bir keş tene daha
yoğ ülen adı ağa geçen her gapıda
böyle bi sürü var
ya hazır ben de köyde yoğukana
biri gardaşıma ebeme
bi kötünnüğ etmeye gak(ar)sa
Hasanüseyin de oluuur, başgası da
ebem hinci neyder ki,
gonşulara gap-gacak, tabla eletilcek taha
garib ebem
“ben encen” deye basdım fiğanı
“dur” mur, aklımı çelmeye ğakdılar
“yok ben enecen”
bi yandan abam
basdı ağıdı
arabayı durdurdular
taa Çalgırındayız
Sıhıyanınalmalığı geşdik
endik emme
nasihatlara etibar etmeyon
düğürboba a(ğ)zıma dutuşdurdu cığarayı
iki çekdim, ı ıh
zehir zıkkım! adamca(ğı)z naçar
“geri dönelim” dedi
“emme geri ğetmeye ğaksak geş galırız”
….
“eyisimi
biz seni Gövceli Köprüsünde endirelim
gara yeğen”
ne diller dökdü adam
artık mayır muyur etcek yerimiz galmadı
uzatmayalım en sonunda “pekey” dedik
“keşke durmasalar” deyon içimden emme
orda endik vel(h)asıl
valla ağşam garanınığı da çökdüm çöküyon deyo
enmiş bulunduk
len hinci ben garannıkda nassı bulcan yolu
ya Yazılıgaya
ya Analığızlı
Tekkedenyüz
ya Gövcellinin köpekleri
tükürdüğümü yalamanın imkanı olsa
…..
bobası ğandırdı
abamın gayınıynan düşdük yola
aslında o da gızgılı emme
beni tesella ediyo
“gorkma” file deyo da
valla kendi de gorkuyo
ödü sıddıyo
yau daa o da sabi sübyan bi çocuk
iki dölüm getdik gedmedik
bin pişmanın
çocuğada irezil olcaaz
hiş gonuşmayoz
derkene bi bakdık
tomafil öte yoldan Gövcelliye dönmüş
nassı seğirtdik ordan
çaya varıp durdular
herkeş arabadan enmiş
abamınan bi sarılışdık
'-başga köyden gız alman'
deye yemin ediyon içimden
bek zoruma getdi bek
herkeşin gözleri doldu
tekral bindik daah dee
birez önüşkü o muray çocukdan eser yok
Şabanınan öyleynen epap olduk
bi hafta sonura aynı yoldan köye geldik
enişdem, abam
elimden dutup “guş-guş” bile etdiler
çocukluk işdee
biz de olsa valla talla meremet etmezler
ağzının üsdüne elinin tersiynen, bi çarparlar
“otur oturduğun yerde, şımarma” deye
çocuğusan çocukluğunu bilcen
öyle ya”
o ğün annadım ki
bizim köyde kimse çocuk olmamış
kimsenin “Bolat Tekkesi”ne getmediğinden belli
adam yerine gonan da yok
yook
İlk Göz Ağrım
“çok haklısın Ayşedudu,
sen hâlâ benim “ilk göz ağrım”sın inan ki;
seni düşünmediğim bir günüm olmadı,
sensiz bir anım geçmedi,
ben hiç sensiz olmadım
bil ki ben seni
“mektebe müfettişler geldiğindeki gibi” seviyorum
hala müfettişler gelecek de hani
sen okula geleceksin diye bekliyorum
ben hep orda kaldım
hasretindeydim ömrüm boyunca, inan ki
ne güzelliğin, ne beni sevdiğin
ne de başka şey derdindeyim
dualarım hep mutluluğuna, sıhhat ve afiyetineydi
ben hep senli dualardayım
beni affet, kıymetini bilmemek değil elinden bir şey gelmemek
zavallılık, çaresizlik ya da kader,
elimizden gelecek bir şey vardı da yapmadık değil
takdir-i İlahi
duadan başka şey yapamadım
biliyor musun senden aldığım o iki mektubu hala saklıyorum,
okur, öperim
ama elimden ne gelirdi, ne yapabilirdim
hala el üstümde kalan bir orta mektep çocuğuydum
sana yanlış yapamazdım
ama bu seni sevmedim demek değil ki; gözümde tüttün
sana dualar ettim, varsın benim olmasın ama mutlu olsun Ayşedudu
içim yandı senli her haberde, duydukça, öldürdün
duydukça, öğrendikçe, hissettikçe bildikçe mutsuzluğunu
inan ki ben de yaşamadım, hayatımı sana adadım
başına gelenlerin acısını beraber çektik, unutalım umurumuzda olmasın
sen çok iyisin, huzurlusun, hala o okula gelemeyen kızsın
şükürler olsun seni sağ salim buldum, boşunaymış korkum
Allah’tan başka ne isterim Ayşedudum
kara sevdam.. ilk göz ağrım
bil ki “ben dünyaya seni sevmeye geldim”, sevdiğimsin
ve başka hiç ama hiçbir şey umurumda olmadı ömrümce
sen benim birtanemsin, yavuklum, sevdiğim, güzelim
canımsın, yeter ki sen de gülümse
……
canımmm”
Vuslat
daha neler neler valla
bunları söylerken siğim siğim ağladı
derken nası olduysa
sarıldı..
…
canımı acıtsın istedim
tırnakları geçsin tenime
kollarım morarsın
bere izi ey(i) olmasın ömrümce
nasıl bir sarılmaysa
sankine geldiğini duyduğumdaki ğibi
çaresiz öyle galagaldım
ben de sarılcağdım ya ı ıhh
saşlarım ıslak
yutkundu durdu ay bacım
ağladığı
boğazına bişiylerin düğümlendiği
içine işlediği belli
o habire bişiler dedi durdu
“-inşaallah Ayşedudum
Sağdır, huzurludur, mutludur diye
dualar ettim hep”
..
“-şu an, çok bahtiyarım
bundan daha güzel ne olabilir
dualarım kabul olmuş
çok şükür” dedi
“-artık ölsem de gam yemem”
ben de
“-ben de” dedim usulca
eli yanaklarımda
saşlarımı yüzümü ovşadı
gı bi elleri var ya nası biliyon mu
böbek teni ğibi
yımışacıkk
bi de sevindiğim, cığara işmeyo belli
“çok şükür” dedim, soluğu teni gül gibi
hiş bi şiyi benzemez ellere
insan sarılmamı hiş böylesine
“zevdası uğruna ömür tükettiğim gözel Ismayıla
yalan dünne gözüynen hiş değilise bi tefa
sarılayın da
başga bişiycikler isdemen” derdim
doalarım gabil olmuş, çok şükür Irapbım
doalarımın gabil olcanı bilseydim başga bişiler de dilerdim
heş değilise bi on sene eveli, gelseydi Ismayılım
beni(m)ki benden getmeden, bayram ederdim
gene bayram etdim, etdim emme ne fayda
ossun varsın ben gene de murazıma erdim
çok şükür, bi deği(l) bin kere, hesapsız şükür Allahıma
körün isdediği bi ğöz, Allah verdi ikiğöz, taha ne isdeyeyin
emme başgasnın murazı ne bilmen
ben hep bunu diledim Allah’dan “-Ismayılımm
son nefesimi vermeden bi gören
doya doya bi sarılalım” dedim bir kere sarıldım..
o ne düşündü, neyderdi bilmen dee
ben.. can havliynen, son nefesde gibi
“burakma Ismayılım
sımsıkı
taha sıkı sarıl bana, kemiklerimi gır” dedim..
“-soluğunu duyan, içimden gelen bu
ne olursa olsun sonu”
kaş gocaya vardım ama hiş biri beni sarmadı
ben hiş birine sarılmadım
emme “sen sarıl” dedim içimden
..
“gucukla beni.. Ismayılım”
“-ben kendimi sana sakladım
gönlüm hiş bi zaman senden başgasını isdemedi sarılmadı
hinci sana naz edecek, yalan söyleyecek değilin
nazınan yalanan geçirecek kadar ömrümüz galmadı
çok görme bana gönlümün muradını”
Uğur Ola
“-yolun açık osun Ismayıl
var yoluna göpgözel get
emme günün birinde
her şey yolunda olur da
bana gelmeğ isdersen
yaşayosam
bu gapı sana her dayim açık
ömrüm marısa bi kırk yıl taha
yolunu gözlerin
kendimi hiş bi zaman sana ılayık görmesem de
sen benim hep ilk göz ağrım
garazevdam, yavıklım
aşgımm, nişanlım
gocam, herifim, erimsin
ben senin sayılırın,
bu kendimi bildim bileli öyledir
evel Allah emanetine leke gondurman
emme hinci çoluk-çocuk gözler yolunu
hanımın bekler
yuva yıkanın yuvası olmaz deler
onun uçu
…”
boazımda düğümlendi her şey
o gene sarılmağ isdedi
ı ıh..
“bi ğelen oluvuru
bi ğören olu
geldin
bi tefacıg da ossa gördüm
sarıldım
yana(ğı)mda
eliyin izi
ısıcaklı(ğı) var ya
yeter bana ömrüm oldukçana
Ömür Niçin
“bi kırk yıl daha
ömür diler Allahtan, niye
bir ömür daha
onca eziyet kahır, çile
ve hala beni sevmek adına
onca gençlik, güzellik vardı da
bu güne kadar ne oldu
bundan sonra ne olur, ne olacak da
ömrümün baharı Ayşeduduu
ya benim mahkumiyetim
ben de tad alamadım bu dünyadan
ne uğruna bunca çektiklerim
bunu mu diledim Allahtan
Ayşedudum yavuklum.. “git” dedin
de!.. nereye
nereye gitsin İsmail’in
benim yolumu bekleyen yok, sen den başka hiç kimse
beni gördüğüne sevinen insanlar
benim insanlarım
burada, burada fidanlığını bildiğim ağaçlar
dağlar, sokaklar, mezarlıklar.. anılarım
yolumu bekleyen burada biri
sarıldım seninle erdik muradımıza
bile bile aldık hanımefendiyi
keşke evlenmemiş olsaydım da
eşim, sultanım, yavuklum ol diyebilseydim sana
varsın yıpranmış, yaşlı olsun
beni gördüğüne sevindi ya
yeter ki yüzü hep tebessümle dolsun
gidiyorum, ama bu gitmek değil
içimde gözlerinin sıcacık sevinci
seni ger gittiği yere götürdü İsmail
bilmedi, merak etmiyor gözlerinin rengini
tebessümünden başka duası olmadı senden yana
bil ki bu ömrümün son yolculuğu
sana kavuştum ya çok şükür Allahıma
canım bin kere kurban sana, Ayşedudu
canım feda Ayşeduduma
Raziye
“-Aşdudebeeeeeeee”
!
“-Aşdudebee”
Anşa..
“-hay ebesiz galasıca” dedim
“-yavrım ne oldu desen ye”
“-ebee”
“-gene ne var eşşen eşek sıpası
aklımı mı alacan,
gavırın eniği”
“-anam,
“eben ayran versin” dedi”
“-netcemiş gıı Anşaa
neye deyvisen ya gı”
“-Ismayıl emmim hasdalanmış da
cevizin altında
anam başında
ayran isdedi”
“el ne der” deye çenemi dutuyon emme
yel gibi nası seğittim”
içimden kükreyon “Issmayıııılllll”
emme var mı çarası
başına vardım ses soluk yok
sopsovuk ter”
dirayetimi topladım “-gak len” dedim
o değilden..
“-hanımın köyden hesap sorar valla”
ne decez, seni nası ödecez”,
Iraz gızım yatıyomuymuş
bi yüzünü yusaydın
ıslak dülbendinen yüzünü sildim
ovarkan ederken
bu kendine geldi
ayran içirdik
“-bu Iraz kim” dedi,
“-benim böyük gız
Deli Memedin gelini” dedim,
“-Iraz haa”
“-hımm” dedim
“Iraz adını bek severdim
gızım olursa adını Iraz gocan derdim
gız olunça da godum”
“-Iraz anamın adı” dedi
“-hıı doğru ya, Iraz Halam
bek eyiymiş
emme eyiler fazla yaşamaz deler”
…
“-ben de Raziye koyayım isterdim hep
olmadı..
…
teşekkür ederim Ayşedudu”
…
“-kızım kurtardı beni Ayşedudu”
..
“-Raziye”
..
“-Allah’a emanet ol yavrum
demek Mehmet ağabeynin gelinisin
ne mutlu
..
ne mutlu bana
öz kızım olsa bu kadar sevinmezdim”
“ağ ellere gara kına yakılır
güzel olanlara başka yakışır
teskereli uçu yola bakılır
Ismayıl Ismayıl nere bakarın
hasretinne dağı daşı yakarın
evlerinin önü goca kapılı
senden başka geri döncek kalmadı
seferberlik kaç yıl oldu kalkalı
Ismayıl Ismayıl gelme bir anlık
hasretinne bağrım ciğerim yanık”
[1] Düzayak: düzlük, yokuşsuz inişsiz, ayağın düz bastığı, oldukça uzun yokuş ta da inişten sonra gelen kıvrımsız yol..