KIRK YIL SONRA

 

Aaaahh ahh

 

“-demek sen bizim

            Döndünün Hacı’nın oğlusun ha! ! !

baban senin kadar ya varıdı,

            ya yoğudu benim bilividiğimde”

“-hinci garşından geşse tanıyaman”

“-belki o beni bilebilir de”

“-bil bakalım İbirem,

bilebilecen mi bakalım bu adamı”

“-ben amcayı hiç görmedim ki! ”

……..

“-bizim köylü len”

….

 

“-eyi de ben köye kaç yıldır hiç gelmedim ki

ben köyü unutmuşken”

“-ha gapberif ben bile bilemedim töbossun

            huncucuk çocuk nerden bilsin”

“-tah(m)in etsin bi bakalım”

……..

“-Bobuş Emminin Osman mı? ”

“-..”

“-Hacı Mamıdın Memet”

“-Çil Murad”

“-Kara Bayramın Iramazan”

“-Hamitçiğin kardeşi hani gardiyanımış”

“-Hasan Alinin Bolat”

“-Aynının Hasan”

“-Yabır Hasanı

            Yabır Boladı”

“-Fadımanın Selattin”

“-Genç Amadın Ramazan”

“-Feyzullahın Doğan”

“-Mükerrem”

“-Nazım”

“-Halis”

“-Mustaddin”

…..

 

“-Mustatdin? ”

“-gavıra getdi okumaya deye

gediş o ğediş”

“-demek onnar da gelmeyoru

            yıllardır öyle ya”

 

“-emme hala esameleri okunuyoru”

..

“-bizim esamemiz bile kalmamış”

…………..

 “-aaah ulan ahhh! 

            anasını satdımın,

            ne günah işledik bilmem ki

feleği baya,

            gücendirmişiyin’ belli

değilse; …

beninen ne alıp-veremediği var ki

fırlatıp atmış bizi,

                        gurbet ellere

her birimizi bir yerlere,

harabolmuş evyerimiz

kayıp olmuş esamemiz

yolumuz düşse nere geliriz,

gerçi hangi kapıyı çalsak,

olur buyur edenimiz

ammaaa,

ila ki birbirimiz…

 

ayağımızdan zencirlenmişiz

            sankı biz oralara

mahkum olmuşuyuz

            kendi kendimize

ne düğün,

ne bayram bilmişiz

ne de hiç değilse

anamızın bobamızın

            son nefesinde yetişip de

bir damla su vermişiz”

“-nasip değilise yapcak bişiy yok”

“-orası öyle de

bu güne kadar selam alıp vermemişiz

bizim deyeceğimiz hiç kimseye.”

……..

 

“-oysa; hep sıkıntısını çekmişiyiz yıllarca

uykumuz kaçmış gece yarılarında

…….

 “acaba nasıllar”

                        açlar mı, açıklar mı,

                        hastalar mı…,

sobalarını yakan oluyor mu

başlarında bi iş mi var acaba diye…

içimizi yakmış yollar boyunca

 “sizlere ömür” duyma, gaygıları

oooooooof  of,

şimdi neye yaradı… hıhnm”

kimimiz kaldı ne biliriz..”

 

bakıyorum da;

ölü toprağı serpilmiş sanki

etrafımdaki herkesin üzerinde

                        bi yılgınlık,

bi dünya telaşesi,

            doymak nedir bilinmez

anlaşılır, kabul edilir gibi deği(l)

yeni yeni farkediyorum

adamlar nasıl içerdi sigarayı

bir kazaya kurban gidiyor

            durduk yerde birileri,

direksiyonu kırıyor

            itin biri,

ya sarhoş, ya acemi

ölen arabada değil,

            direksiyonda değil,

arabanın yolunda değil,

arabayı yapan değil,

benzini koyan değil

devleti soyan değil

            fark eder mi

sorar,,bilirmiyiz,

ezilen biz değilsek

itiraz eder miyiz..

 

kimi acelesine yenik

kimin de acayip bi dalgınlık

herkesin başında bin türlü bela

herkesin baş belası;

            bizatihi kendisi

herkes hayatından bezik,

bilmem ki; dünden bu güne,

halinden memnun

ekmee(ği)  katığına denk

            olan var mı

                        şehir yerinde

birbirmizin halini bilmeyiz

merak etmeyiz

 

ooof of,

“-şehir bize doğrultmuş oklarını,

makinelı tüfeklerini, tanklarını

bizi bir cendereye almış,

“gelme(yi)n” der gibi

dişlilerin arasında heder olmuş(uy)uz

ezilmiş gitmiş(iy)iz,

asfalta yapışmış

köpeğ-ileşinden beter

perli-perişan olmuşu(yuz

 

her bir parçamız

            bir yerlere savrulmuş,

kim vurduya ğedmiş kimimiz

ne dönüp bakan olmuş,

            ne “acaba kim” diye soran

marağ eden yok

sorsalar

aldıran,

            bilen-tanıyan yok

tanımak isteyen kalmamış

İnsan yerine saymamış devletimiz.”

 

“-haklısın bilader

ne zaman bi adam görsem

            saçı sakalı ağarmış

rahmetlik babam gelir aklıma

aç kalıp doyuran

giymeyip giydiren

ulaşamadığı yere

bizi ulaştırmaya çalışan

….

“-aman oğlum, koca köyde

            bir seni kucakladı devlet,

            okuluna dikkat et! ,

öğretmenleriyin sözünden çıkma!

güp-güzel okuluna git-gel! ,

sıkı çalış! ,

görüyorsun işte reşberin halini

önünde başka fırsat yok! ,

kurtul! ! ”

..

 

“-daha ben sana ne diyeyim

dedeyin tarlaları bizi ancak idare ediyo(r),

yarın halaların beldi miydi,

bana kalanı da siz, dörde böl(e)ce(ksi)niz..

 

köyün tarlaları böyüyecek deği(l)..

dedeyin tarlasından kaş dölüm düşceg senikinnere

var sen hesapla gerisini

ona göre

çocuklarına ne verebilece(ksi)n

benim daha ötesine aklım kıt erer

dök-düşün

ne yanı kolayına gelirse”

 

….

 

 

“-gurtul!

senin gurtulman demek,

geride kalanlarıyın,

            kardeşleriyin

biraz soluk alması demek,

onların,

onların değilise bile

            onlardan sonra gelenlerin

çıkış yolu demek,

yüzümüzün ağarması demek..

 

iki ğün sonura evermeye kalksam

ne yüzle kız isteycez konu-komşudan

amma tahsil gibi var mı

herkeş eliynen getirir kızını

oku da şişineyin kaz gibi

Allah mahçupetmesin gayri

ele-güne

 

olmadı ağalarda sürü çok

ömür boyu didin dur davar peşinde

            el kapılarına kul ol! işin yoğusa

benden beter,

sonura demedi deme,

fırsat bu fırsat

            sonra kaçan balık büyük olur

el yutar sen yutkunursun,

            dünyanın ahvali bu! ”

ooof! !  off! f

okuduk da ne oldu…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

hiç unutmam

            bi güz günüydü

            sabahın ayazında,

            belimde ekmek çıkısı

kasaba yolunda

            ardım-sıra bakışı

dönüp baksam görecekti,

                        ağladığımı

….

adım gibi eminim,

dönüp baksam

            gözleri dolu dolu

Allah biliyor ya

hiç ardıma bakmadım

gözümün önünde daha dün gibi

belki geri döndü o dakika

ama sanırım

            peşim sıra geldi

yol boyunca,

ünlese seğirdip gidip

            sarılacağım

            sımsıkı

 

oyusa bize;

            başı dik dutmak,

dönüp, geriye bakmamak,

sana verilen emeklere

            boş vermemek,

ananın-babanın hakkını

            helal etdirmek

onurlu olmak öğretilmişti

ahval ve şerait ne olursa olsun

                        “onurlu”

biz de sadece

onurlu olduk

başka hiç bir şeyimiz de olmadı zaten

zaten bir daha da görmek nasip olmadı

            rahmetliyi

hala yanarım

köyde kala da

            taş taşısaydım

ömrü heba ettim

hala yanarım

şuramda bi sızı”

……..

 

 

 

 

 

“-ne zaman …

bi yaşlı gadıncağız görsem

            elleri nasırlı,

beli bükük,

gariban!

amaa; gözleri

            gözleri sevgiyle bakan

nur içinde yatasıca

            anam düşer yadıma

 

çaresizliğinden çare telkin eden

“Allah beterinden saklasın,

beterin beteri var ay yavrım” deyen

güçsüzlüğünden bize

            umut yeşertmeye çabalayan,

 

yoktan ….

var eden

hiçbir şeyi

esirgemeyen

her öğünde bulup-buşurup

sofayı donatan,

çocukları olmadan

boğazından  yarım lokma geçmeyen

bizim yediğimizle doyan,

 

bayramdan bayrama da olsa

sofrada

            birimiz olmasa

            yüzü gülmeyen

gönüller dolusu güzel dileklerini

“ümmed-i Muhammed’in evlatlarına     “

            da dileyen

yoları gözleyen

 

bi araba düdüğü duyulsa…

gecenin geç yarısında

şoseden bi araba şavkı yalasa

Akgedikden bir araba dönse

Köyde bir kamyon gürlese

evladını beklermiş

            anammmm

 

nerden bulduysa o günün behrinde

guşağının katından  çıkardı da iki buçuk lirayı

“-eyi sakla, düşüreyin deme sakın” diye

cebime sıkıştırdı”

bilmen niyeyse bi dondurma alıp yemedim

            o iki buçuk lirayla

sanki sarılira sahibiyiz.”

 

aaah anammm!

yoldan her geleni

            kendi evladı sanan

değilse, hiç değilse bir selam bekleyen,

“iyi” haberine

            kuşkuyla yaklaşan,

gözleri yolda

gönlü, gurbete uçan

evlatlarının, mutluluğunda

sağlık haberlerinde

ecel geldiğinde bile

mutlanan

anam……….

anam düşer yadıma

anamın yakdığı ağıtlar

“-yağmır yağar

            dereleri sel alır

gurbete gidenin

            yarin el alır”

almadı mı aldı.”

 

“-gurbete gedenin sadece yarini değil

anasını da el alıyormuş,

ilk zamannar  baya ağır geldi

ha deyince kabillenemedim ama

            biraz de akıl ermezlik tabi

bizim gedeler  n’olcağıdı,

öyle ya.. başlarında kim olcağdı,

anam bir başına nasıl baş edecekti,

duyunca öfkeden deliye döndüm

güya babamın hısımı akrabası yarenlerine

            hak verdim, öne düşüp,

                        yol gösdermelerine

bilmem onlar önayak oldular

bilmem anam vardı”

………

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“-her evladı gurbete düşen anaların

            ağıtları düşer yadıma

gurbete isyan eden analar

kimi kader mahkumu

            kimi gurbet

            mahkumlar gelir aklıma

anlayamam

bilemem

kabul edemem

ömrü gurbette geçirilmek için

            dünyaya gelmeyi

anaların bağrının yanmasını

 

“gurbette ömrüm geçecek•

bir daracık yerim de yok

oturup derdim dökecek

vefalı bir yarim de yok”

           

anam ne baharı bilirmiş ne yazı

ne sıcağı, ne ayazı

ne konu-komşunun

ne torunnarının adını

varısa da, yoğusa da

herkeşe benim adımla çağırıyormuş

yalan değil

 

“-rahmetli anam,

üvey kardeşlerimle meşkuldür diye

Allah var benimde hiç aklıma gelmedi

                                   o zamanlar

daha doğrusu isyanlardaydım işin aslı

 

Allah razı olsun Hacı Amcadan

bizimkileri ayırmamış,

            kendi evlatlarından

gerçi anam da güzel kadındı Allah için

otuzunda var yok, dul kaldığında

sıkıntı çekmemiş, Hacıya varınca

benden başka!

 

bayramlarda beklermiş beni

“geçen bayram gelemedi

bu bayram gelcek” diye diye

duydum

kahroldum…

 

 

 

 

 

ne zaman duydum,.. taaa öldükten sonra;

kahroldum

ömrüm boyunca

hay bu gurbeti ırcat edenin

yedi ceddi, sıla yüzü görmesin

şimdilerde insanın yüreğine oturuyor

ta can evine

yaş kemale erince

kanını donduruyor

ana-baba olmayan

evlat acısını ne bilir

nur içinde yatasıca

anaamm!

 

beni anmadan dakikası geçmezmiş

kardeşlerimde beni bu yüzden affedemediler

kan davalılarıymışım gibi

kin kustular

affedemediler beni

haklılar

yüzüme bakmadılar

el var, gün var demediler

açtılar ağızlarını,

yumdular gözlerini

ağızlarından çıkanı kulakları duymadı

hangisine cevap vereceğimi bilemedim

hangisinin ne dediğini anlamadan

birinin nefesinin bittiği yerde öteki

dört koldan saldırdılar

haklıydılar..

haklılar

ama

neye yarar

anamı geri getirir mi

ilenmeler,

küfürler

ahlar

vahlar..”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 “-ne zaman

kendi kendini avutan,

eleri pis, perişan,

yüzü yol-yol kirli, gözyaşlarından         

eline geçen, başka çocukların

bozuk oyuncaklarının parçalarıyla

sözde oyun oynayan

bir çocuk görsem

köyü hatırlarım,

köy çocuklarını

köyden şehire göçme

            sevdasındakilerin,

tercihini sormadıkları çocuklarını

gündeliğe giden analarca

            kendi başına bırakılan

köy kökenli çocukları,

daha adım atmaya başladığında

çileli bir hayata

bir ucundan başlamış,

kendinden sonrakilere

analık-babalık yapmış

iskarpin boyacısı

lastik ayakkabılı çocukları,

 

uzak diye köyüne dönememiş,

okulda yatıp-kalkan,

badanacı, hamal,

kiremit ocaklarında

cığara içerek delikanlılığa adım atan

başkalarının gözünde

            böyle adam yerine

            konulmayı uman

kendi kazandığı parayı harcayan

beleş bulduğu ömrünü

            har-vurup harman savuran

bir yerlere gelmeye

en çok da

            kendinden sonrakilere adanmış

onları yaşatmaya

odaklanmış bir yaşam.”

….

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“-işte…

öylesine bir yaşam felsefesi

şehir eşkiyalarının hedefi,

yoldaşı,

rakibi,

menbaı

köy çocuklarına,

kendi ayakları üzerinde

durmaya çalışırken

ayak işlerinde heder olan

ayakkabı boyacısı

lastik ayakkabılı

köy çocuklarına

yanarım…

 

ne zaman

bir sazın teli

dertli dertli

inilese

ne zaman

bir yanık türkü duysam

düğünlerde bile söylense

oynanmayan

başları

bir o bir bu yana

yaslayan

gözleri dolduran

gurbette olduğumu hatırlarım..

 

gurbette..

gözlerim dolar

burnumun direği sızlar

nefesim daralır

boğazıma bir şeyler düğümlenir

şuramda bir sızı

ürperirim

bitmek bilmez bir ağlama nöbetinde gözlerim

dinmez kanar yüreğim

ha deyince

kendime gelemem

….

 

 

 

 

 

 

 

 

 

bir gurbet türküsü

alır-götürür beni başka yıllara

akranlarımı özlerim

çocukluğumu

köyü,

keçiyi-koyunu

eşeği,

öküzü,

çilekeşliği,       

hatta!

köpeğimizi boğduranları,

ekinimizi güdenleri,

anımızı kakanları

bizi çekemeyenleri,

            hor görenleri,

beni oyuna almayanları,

top oynarkan çelme dakannarı

tepeden bakan akrabaları,

bizim oğlana kız vermeyenleri,

bizim kızı oğlanlarına

            layık görmeyenleri,

anamı akrabadan saymayanları

bizim iki keçiyi sürüsüne almayanları,

ziyana girdi diye

            muhtara kapattıranları,

 

köydeyken

            en sevmediklerimi,

            korktuğum köpekleri,

            öldürdüğüm yeğe kedileri

            kuru ekmeği,

            yavan aşı

            beni döven oğlanları

            elimi kesen kör bıçağı,

            hakından gelemediğim işleri,

            ayağıma batan dikenli çetiyi,

            demir dikeni,

            ulamayı, ayrığı,

            kişnişi,

            acımığı,

            kımılı, süneyi, yavsığı,

            göğeni, sivrisineği

            yanağımdan sokan bambılı,

            parmağımı ezen taşı

            geçit vermeyen çalıları,

sarıbaş tikeni

            ulaşamadığım dalları

            aç kaldığım zamanları,

            çaresizlikleri,

 

bilseniz nasıl özlerim..

o hani

gönülden dilenen hayır duaları

var ya

hala

beklerim..

 

şimdi köyde olmak vardı..

köyde ve çocuk

sıcağın gözünde

gücü yetmeye yetmeye

            harman etmek hasadı

bulgur aşına talim,

her sabah, her öğle

her akşam

yazları yanına ayran,

kışları ya hoşaf ya soğan

şimdi köyde olmak vardı

köyde ve çocuk..

babam sağ,

anam başkasına varmamış..

bir de aşadudu

mekdebe gelmeliydi…

 

şimdi köyde,

köyde çocuk olmalı

zemheride

yirik pabucum çamura saplanmalı

sürü köpekleri sıkıştırmalı

sulamaya götürdüğüm

öküzler köpeklere saldırmalı

düz ovanın çöl sıcağında

kavrulmalı ova

ağzım-dilim  kurumalı susuzlukan

eser yelli olmasada

bir ağaç olmasa da

bir gölge aramalıyım

sığınacak,

köyde olmalıyım..

 

karakışa hasret gitmeli..

çoban köpekleri kovalamalı,

çobandan uzakta dağ başında

öküzlere gücüm yetmemeli,

öküzler dağ yolunu çekememeli,

olanca gücümle

yüklenmeliyim kağnı tekerine

küfrün bini bi kayme

 

köy bekçisi tehdit etmeli,

“gonşunun ekinine zıyan verisen

yakanı bırakman” diye

an kavgalarına karışmalıyım

            tarla komşularımla

bayramdan bayrama

            birileriyle barışmalıyım

içim yandı yıllarca.. köyde olmalıyım

öteden beri

            düşmanım olmalı birileri,

birileri için kavgaya tutuşmalıyım

            başka birileriyle

kim haklı, kim haksız bana ne

o bunun, bu onun

dostumun düşmanı

            düşmanım olmalı

dostumun dostu dostum

köyde olmalıyım..

akranlarımla çocuk

babamın düzdüğü bavulum..

 

bir ziyafet sofrasına

            bağdaş kurmalıyım,

anam yağlı dolaza

            iki yumurta kırmalı

pırasa yaprağına çökelek,

            çomaç dürmeliyim,

belki kar’a pekmez,

            belki gevrek ekmek

            daşşaklı yoğurttan ayrana

 

ya da

ne bileyim

işte

şöyle sedeyağ sürülmüş

..

ıscacık

            kaba ekmek

fırından yeni çıkmış kömbe

çocuk olmalıyım köyde

 

 

 

 

 

 

 

 

 

hor görülmeliyim kasabada

elektrikle ilk tanışmalıyım

kendimi ilk defa görmeliyim     

boy aynasında

bir bankanın camekanında

bir naylon gömlek,

bir ince kravat,

bir cedid yeni elbise

ilk iskarpinim

 

            ayağımı vurmalı

keratam cepte,

manşetimden biri kayıp

elden düşme;

            orta mektep şapkamın

            armasının teldişlerinden

                        biri kırık

 

sabahları çayla kahvaltı,

kaç tanesinin tadına bakılıp..

ikiyüz elli gram zeytin kahvaltılık

kışları odun-kömür derdi,

kiralık odalardaki

            çilekeş arkadaşlarla

dondurmacıya, köşe bakkala

            üçkağıt açmalıyım

bir başkalarının bize attığı

            onlarca kazıkların

fırsatını bulup, herhangi birinden

            kuyruk acısını çıkarmalıyım

 

her yazılıda kopya çekmeli,

beş dakika aralarda

            sinemaya kaçak girmeliyim

arkadaşımızın kız arkadaşı için

            mücadele vermeli,

sınıfımızın kızlarına

            laf atanlarla kavga etmeliyim

olmadık kışkırtmalar

güçlü dostluklar kurmalıyım

yalnız kaldıklarımda,

            sıkıştırılma,

            dayak yeme korkusu

                        yaşamalıyım

 

 

 

 

 

 

bilinçaltıma yerleşmeli

birilerini yalnız yakalama umudu

birilerine haddini bildirme hırsı

sarmalı benliğimi

küfrün bini bi para

            ağza alınmayacakları almalıyım

ben de

ana-avrat,

din-iman

mintan

sülalesini yedi ceddini

esfer-i safirisini ne demekse

yakasına yapışmalıyım çete geçinen itlerin,

 

siyasi mücadele verdiğimiz

            yandaşlarımız,

olmadık zamanda birine kan-kardeş olmalıyım

durduk yerde vazgeçilmez

kardeşten ileri arkadaş bulmalıyım

ötekilerle tartışmalar

birilerine yaranma çabalarım

birilerine görünme,

süslenme

daha nice telaşlar

sınıfımın kızlarından başka

öteki sınıfın kızları,

mahalledekiler

başka memleketlerdeki kızlar

 

okudum diye

            hava atmaya çalıştığımız kitaplar,

                        ilk aşklar,,

                        ilk mektuplar,,

                        ilk sigaralar,,

                        ilk sarhoşluk denemeleri,

                        ilk iç çekmeler

 

ve ilk yarım kalan sevdalar,

            ilk yazılamamış mektuplar,

            ilk verilememiş mektuplar,

            ilk yaşadığım ihanetler

arkadaşımın aşkına

            vermediğim yüzler

yüzünden pişman olmalıyım..

 

bana, benim yüzümden olmayan

dargınlıklar …. düşmanlıklar

kan davaları, beni ben olduğum için kutlayanlar

vay beeee

            ben neymişimleri yaşamalıyım

 

aaaaahhhhhh aahh!

şimdi kırk yıl geride olmak var

            anasına satayım,

ne emekli olma kaygısı

ne kıdem tazminatı,

            ne zabıta

            ne polis

            ne maliye

ne elktrik-su

            ne ay sonu korkusu

ne vadesi gelmiş borçlar,

ne tahsil edilememiş alacaklar

ne alacakla

            borç ödeme telaşı

ne onun-bunun sayesinde

ya da bir dalgaya düşüp

            üye olduğumuz

yıllarca aidat ödediğimiz

ara taksitlerde

            ceza yediğimiz

çoluk-çocuğun nafakasından çalıp

yemeyip, ödediğimiz

ortada hiçbir şey yokken

            kaçan

            Antalyadaki müteahhit,

sonraki müteahhide ödenen

            onca para,

onca dönen dolaplar

her şeye razı olup;

Antalya’da ne işimiz varsa

bu yaştan sonra….

taşındığımız sitede

bize uygun olmayan komşular,

ayrı dünyalardaki

ikinci karım,

yollarımız ayrı evlatlarım

gözümde tüten

torunlarım

 

insan,!  yeter artık diyor feleğe

toprak beni çekiyor mu ne!

yorgun argın gittiğim yolun

            neresindeyim…

insan kendiğinden kabulleniyor gidişatı

kendiliğinden, yavaş yavaş yanaşıyor limana

inmek için değil, binmek için kalkan ilk trene

biletim daha doğduğumda

            tutuşturulmuş elime

belli nereden bineceğim, saat kaçta

 

uğurlamaya gelenler kim

            kimi uğurluyorlar

umurumda değil, bana ne

kim bu el sallayanlar

sallanan mendil,

dökülen göz yaşları kimin için

benden şikayetçi olanlar

            bayram edin

 

ne dargınım ne küs,

üç günlük dünyaya

heyecanla geldim,

            rolümü oynadım

sahneden iniyorum

ne başarıp-başaramadığım

            kaygısındayım

            ne alkış

benden şikayetçi olmasınlar da

o bana yeter

vicdanım rahat, ne fark eder

sahneden indim, inmek üzereyim

 

hele Mehmet Ağabeyin dediğimiz gibi..

kimin aklına gelirdi

daha dün gibi

o benim hayatta ilk tanıdığım

beni beklemiş belli..

daha gelmesem, yaşardı belki..

ee artık sıra bize geldi..

 

baktım otuziki,

el salladım “güle güle”

dur demedim halbuki..

Yalavaca dediler, “neredensiz”e

yer açtılar şoför mahallinde

binivermişim ekmek elimde

nasipmiş işte

gördüm sizleri

de!

şimdi bizi nere koyarlar,

çoluk-çocuk bizim buraları bilmez,

biz onların, oraları,

benden arkaya kalırsa,

nereye götürülürüm,

asıl da can alıcısı,

ben arkaya kalırsam

onu nereye götürürüm,

 

 

ilk hanım, için yıllarca

hastane kapılarında

çekdiğimiz onca çil(l)e

kendi de çok çekti zavallı,

bana da çekdirdi hani..

çoluk-çocuğun sefaletini

            anlatmaya dilim varmaz,

görenin gönlü razı olmaz,

 

“-kurtuldu” dedik

çocuklar küçük..

elde-avuçta kalmadı

bir sene çoluk-çocuk

ziyaretine gittik,

sonra unuttuk gittik

nur içinde yatasıcayı

dertten-telaşeden

 

üç sene öyle geçti,

            konu-komşunun

kol kanat germesiyle

Allah hepsinden razı olsun,

hem baba oldum çocuklara,

                        hem anne,

çocuklar daha küçük

üvey ana eline bakmasınlar diye

üç sene bekar kaldık,

            derken işte

eş-dos(t) araya girdiler de

çocuğu olmadı diye

            kocası çıkarı vermiş

şimdiki bu hanımı aldık

 

hakikaten temiz, tertipli,

evimize bi tertip-düzen geldi tamam

ama,

yamanın üstüne yama

            tutmuyor ves-selam…

 

hanımın babası memur gitmiş bilmen nere

oradan evlenmiş,

kendi bilmen nerde doğmuş,

biz memuriyet de tanıştık, şimdi başka yerdeyiz,

biz nereliyiz,… çocukların her biri

            ayrı bi yerde dünyaya geldi,

her biri ayrı bi yerde okudu,

şimdi her biri ayrı tece-millet de memur

zorr be! ………

insan kendini bir yere

            ait hissetmez mi yahu!

….

uzaklardan gelmiş,

üç-beş kişiyle kalkan bir cenaze,

kendi başına avunan çocuk

ak sakallı bir ihtiyar,

yaşlı  bir kadın

bir gurbet türküsü

 

alır götürür beni

kahrederim her şeye

sabahtan akşama çalıştığım

            torpille girdiğim işe,

sabahtan akşama katlandığım

            sahte yüzlere,

ödediğim kiralara

            taksitlere

eşya almak için

ödenecek aidatlar için

kıdem tazminatı için

emeklilik maaşı için

            harcanan ömre

yanarım…

 

ömrümü verdiğim

            çocuklarımı göremeyişime

hanımla

ayrılıp giden dünyalarımıza

bize uymayan gelinime

tanımadığımız damadıma

doğumundan haberdar olmadığımız

gözümde tüten torunlarıma

yanarın,

 

ne için geldik dünyaya

neyin mücadelesini verdik bunca zaman

ne umduk, ne bulduk

kira, taksit, borç

elektrik, su, vergi harç

ver ha-bire.. sorma ver

yetmedi, bitmedi,

boşa koydum dolmadı,

doluya koydum almadı

sıfır, elde var sıfır

nerden kalkar bizim köye araba

            ………..

geç mi  kaldık,

………..

hep kaçırdım ben onu

 

………..

köye giden

            araba kalkmış,

……….

belli nasip olmayacak

….

ben hep kaçırdım köyün arabasını

..

ya vaktimiz olmadı,

ya paramız

eller gibi, yaz gelince

o sahil senin,

bu yazlık benim

hiç olmadı hayatımda

ilk zamanlar

düğün borçları

sonraları da..

yetemedik, bitemedik

derken ilk hanımın hastalığı,

çocuklar…

çocukların okuluydu

            şunuydu-bunuydu

ikinci hanım bizim gibi

            köylü kısmı değil ki

anlamadı vardan-yokdan

iştee geliverdik buralara

 

ömürde bi kendim oldum

uykum kaçar geceler boyu

zor ederim sabahı..

her sabah taze ekmek bahene

def eder kederimi taşfırın yolu

 

farkında değilim “dur” dediğimin

ben “güle güle” diye el salladım

bir 32 plakalı kamyona

elimle “nerelisiniz” dedim

“Yalaca” dediler

yer açtılar şoför mahallinde

ekmek almaya diye çıktık

gele gele kırkyıl geriye

ömürde bir kendim oldum işte

           

nere gideceğim, buraya kadar gelmiş(i)kene

tabi köye

de…

bak onu da arabayı kaçırmışıyız gene

 

 

 

o yana giden arabalara binsem

şoseden alan olmaz mı beni,

ya da

insem Gövceli Köprüsünde

tırmansam Yazılıya,

kırk yıldır düşlerimdeki gibi

 

dizlerim dutar mı,

gelen giden olmaz mı,

bi yoldaş hani,

çocukluğuzdaki gibi

tırmansam Yazılıya

bari yeğennerim beni tanısa

….

bana sahip çıksalar

adını bile bilmediğim

öz-be öz yeğenlerim

hiç bir şey olmamış gibi

…….

evel Allah hiç kimseye yük olmam da

gel de bunu anlat onlara

şöyle bir göz oda olsa

sabah tarlaya-takkaya

            gidenlerle bir uyansam

o gidenlerde evzinsem,

sığır sürenlerle

yolcu geçirenlerle

            yarenlik,

kahvede sabah çayı,

ısmarlasam herkese,

sahi

……..

Deli Yakıp sağ değil mi,

Deli Adil,

Deli Aziz

Güçcük Bolat,

Goca Durmuş,

Goca Hesne

Gızıl Eşe

Hoca Melit,

Cüce Melit,

Deli Melit

Kör Melit

Kör İzzet,

Topal Melit,

Topal Hasan

Hacı Hasan

Hacı Apdılla,

 

Yabıroğlu,

Kısıroğlu,

Köseoğlu,

Hacıme(h)metoğlu,

Hacıoğlu,

Türkoğlu,

Leyleğoğlu,

Goziroğlu,

Dehmenoğlu,

Musdukoğlu,

Macaroğlu

Keklikoğlu,

 

Sarı Ali

Saat Ali

Türk Ali,

Hasan Ali,

Dıngıdık,

Pese

Dal Memet

Gambır Felek

Göplek

Ak Mehmet,

Sarı Mamıt,

Kel Bayram

Gara Molla

Kel Sülü

Kel Arif,

Kel Dudu

Cıstan

Arif Osman,

Osman Çavış

 

Gara Sümen

Gara Veli,

Gara İbrem,

Gara Bayram,

Gara Hacı,

Gara Hatça,

Gart Mustafa,

Yabır Dede,

Üsük Dede

Ceviz

 

Tıkırdak,

Deveci,

Ala Kemal

Aladeli

Alibey,

Hacıbey,

Akili,

Ciçili,

Bocut Haceri,

Sümen Aşası

Leylek Fatması

Ümmülü,

Çöllü,

Gucur

Hapbana

Aşa Dudu

Gabış Musa,

 

Usta  Melit,

Arif Usta

Gozir Emmi,

Bobuş Emmi,

Gökçe Dayı

Sarı Dayı

Mırı Şaban,

Topal Ismayıl,

Kel Sülemenin Ismayıl,

Alihsan,

Gara Mercen,

Feyzullah,

Hidayet,

Tahsin,

 

Yörüğ Ebe

Hacer Ebe

Macar Ebe

Çakal Ebe

Goyun Ebe

Gısır Aşa

Sultanca

Zeynepçe

Hatma Ğelin,

Cennet Gelin,

Çakal Gızı,

İminecik

Göde Kezban

Fatmaca

Dört Osman

Kul Osman

Hacı Mamıdın Osman,

Sıştı Sülemen,

Derviş Sülemen,

Kısır Hasan,

 

 

 

Potak Efe

Yan Efe

Yan Halil,

Yamık Cöbe

Bedel,

Avilden,

Bambayram,

Kabış,

 

Hacı Memed

Dal Memed

Hoca Memed

Köse Memed,

Pandal Memed,

Göpleğin Amet

Angaralı,

Hamıza,

Gara Hacı,

Akkulak

 

desene  köye gitmeye gerek kalmamış,

“biraz zamana bırak”ayım öylemi

            aslan yeğenim

……….

hangi zamana

! ! !

ha! ∞

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“-geldi ve kaldı dediler

gidemedi demediler

yoktu gideceği

kimsesi

 

ama burası köyü

onun toprağı

şimdi bir mezar taşı

bir de boşa geçen ömrü..”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ismayıl Emmim

 

ebem;

“-ne mübarek adammış.. deden,

“Ismayıl’dan habar yok mu” dedi durdu

“habar etdik, gelir” dedik

yoldan geçene köpeğ ürse

seni geldi deye gapılara dikdi ğözünü

neyeydi bi Angaraya gedildi de

emeğ-emek seni Gırıkgale’de deye varmış

Erzulum’a tayın olmuşsun

 

aylardır uyur uyanır, seni sorar

nerden bilcez nerdesin,

kimsede bi ediresen  yok

hankı gagıyı çaldıysam

derde derman uçu

yoğ anam yok

yer yarıldı yerin dibine gaşdın

gayboldun gettin gardaşım

seni bekledi durdu, vallaha

ölemedi..

 

tamam getdi deyoz

hırkıldağa biniyo..

düreleniyo gakıyo

“Ismayıl da Ismayıl”

seni sayıkladı durdu

Alla(hı)n onarcağı

sen taha gapıdan girmeden

gözlerine fer geldi baya biliyon mu

ölemeycek gari dedimidi

gözleri gapıda

sanki görüyomuş gibi

 

her geleni “-Ismayıl mı” dedi

emme sen geldiğinde sormadı

dürelendi ğakdı

neçedir.. bi o ğün dürelendi gaktı

sen gapıdan girinçe barabar

 

Allah senden ırazı olsun

ne eyi etdin de ğeldin

gardaşımm

Allah gönnüyün muradını versin i(n)şaallah

ona dedim

“mubareğ adamımış' deye” dedi

..

“-halalaşmadan getmedi öte yana”

 

Ismayıl emmi.. bana

“-rahmetli

.. bana.

“gel höle annacıma gel” dedi,

baban, amcaların, halan,

Gabışın Musa bir de  hoca varlar..

elimi tuttu koyuvermedi

gözlerimin içine içine bakıyor,

küçülmüş gitmiş o koskoca adam,

ayak ucuna diz çöktürttü.. usulca beni

deden rahmetli..

 

göz bunarları boncuk boncuk domurur

ama nasıl.. içimi yakıyor

anılarımda en büyük en güçlü en cesur

o hali içimi yakıyor

elden ne gelir,

neden medet umulur

servetinden geçsen var mı faydası

 

epey  bir zaman sonra

“hakgını halal et bizim o(ğ)lan” dedi

başımla  “-hı hımm” desem de

“hakgını halal et” diye tekrarladı

bunca zaman beni beklemiş belli

benim hep hayalimde yaşattığım gibi,

ne zaman aklıma gelse;

            gözlerimi doldurur anılar

“bir gün Mehmet abi kadar

büyüyecek miyim

ben de herkesi koruyup kollayacak mıyım”

derdim ya hep o zamanlar

“-hakgının halal et bizimo(ğ)lan”

 

“ne demek” dedim..

“ne demek, kat kat helal olsun”

..

“asıl, sen bana hakkını halal et, büyüğümsün

az mı kahrımı çektin abi bee,

elinde büyüdüm”

sarılıp yüzünü elini öptüm

“-az mı emeğin,

az mı hakkın var üstümde ”

 

 

 

 

..

“-gatın gatın halal olsun

gatın gatın Ismayıl gardaşımm” dedi

 ….

dura dura, nice sonra yine

“benden yannı da bin gatından halal olsun …

emme

sen bin kerre halal etsen dee…

halal olcag mı bakalım

ne annadıyo hoca

“Allah Taalla, huzuruma ….

ruz-i mahşerde”

..

“gul hakkıynan gelmen” deyoru”

Gabış’a bakdı..

o da gözleriynen tasdikledi

sen halal etsen de benim işim zooor

bekg..zor bizimo(ğ)lan

bek zor gardaşım”

“Ismayıııll”

deye siğiim siğiimm ağladı”

 

“- deden..

elimi iki elinin avcına aldı

fersiz gözlerini gözlerime dikdi..

tövbe istiğfar eder gibi

“-bak hinci Ismayıl” dedi

“-Ismayııl..hani anana gellaba deridim ya”

“-hı-hı.. seni pek çok severdi.. rahmetli,

kabiri cennet olasıca

nur içinde yatasıca”

 

“-ben de gellabamı bek severdim”

“-bilmen mi.. abi

hep senin yanına verirdi beni..

“Mustafa kardeşim şunu kolla” diye”

 

“-dooru.. doru da

asıl mesele..

o iş senin bildiğin gibi deği(l)

tabi sen nerden bilecen..

şeytanlıklarımı..

 

 

 

 

gellebam…, sen bilmessin gellabam..

gızoğlan gızıkandan gellabam

eller gibi gellaba demezdim

illem “gellabam”

bek hoşuna gederdi

“enh” derdi      

ben gene ta huramdan

“-gellabaamm”

bek severdi benim,

çocuk-çocuk “gellabam” deyişimi

“Musduk gardaşıımm” derdi

“Musdukuumm”

 

Alı dayıma havasıdı, gızıkandan

geldi geşdi emme

bizden…,

anamın yan(ın)dan eğsilmezdi,

nere ğederse ğetsin

ıramatlıg gellabamın yolu

illem bizden geçerdi,

elinde bi gatıklı çomaç

payam ceviz içi

elleriynen beslerdi beni

ben ebem gile yollanırdım

alel acele, seğirdiminen

patır patııır

bobası bazardan gelmiş çocuk

anası yaylımdan gelmiş guzu gibi..

sevincinen

 

Alı dayım guca(ğı)ndan endirmezdi beni..

bayram oludu ebem gile varışım

ceplerimi gurcalardı

payam içinin birini kok(l)ar duda(ğı)na alırdı

gerisi bana galırdı

.. 

payam içiynen böyüdüm valla

yemeden gedeydim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

onnarın ki öyle bi havaslığıdı

emme…

o! !

o yok mu ooooo

gavır mezerinde yatasıca Hacı deden

Alı dayım esgercilikdeykene

gonşu çocuğu

a(ğ)zımızın öğünde olu

bize bakar deyeleg

dutmuş bobana verivimiş

gözeler gözeli gellebamı..

hemi nassı oynadım düğünün de

 

bildiğimden mi işde

gellabamın gelin olduğuna seviniyon aklım sıra

kime gelin olduğu

umurumda mı

anam davılın öğünden alıp gediyo

zokurdanıyo

ben ilk fırsatda yes-ediyon

“gellabamın düğününe”

aklım erse.. bilsem gelin olmanın ne demeğ olduğunu

çocuğ aklı işdee

 

gellebam ellere ğelin oldu

el dediğim gapı-gonşu

düğününde oynadım

içimi bi o yakar..

bi de senn..

ülen çocuk

 

bitecik gellabam

nere ğetse peşine dakılı(r)dım

gucuğundan endirmezdi beni

oynamamyın düğününde

işde aklım ereli

hala eller gibi oynayaman düğünnerde

……

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

habarı mı var, ter(h)is oldu ğeldi

Alı dayım.. 

….

merem oldu getdi,

anam ıramatlıg yatar gakar ileniridi”

“donuz mezerinde yatasıca”

“odu ocaa(ğı) kör galasıca”

…,

“gahrolasıca”

“yerler yeyesice”,

“boynu altında galasıca”

“gönenmeyesice”

“kökü kökme(ği) zürüyeti kesilesice” deye emme

anan bobana da varsa..

adı “gellabam” galdı,

ah… ahh gözel gellebamm”

 

 “-aklım ermezdi o zamannar, neyeyse işdee

o hep ma(h)çıp olu(r)du bana

ne ğadar gönümü almağ isdese de

“-len gara gardaşım” deye

gucuklamağ isdese

ı ıhh..

bin pişman olur

pi ta etmecen desem de

narasın, gurul meselemesi yapar

etçemden geri galmaz

içine ilitmezdim

bek eziyet ederdim zavallıya

sanki boynunun obal borcu varımış gibi

yalvarı(r)

hoş görü(r)dü,

içi yanardı,

gıyamazdı

sanki dayıma değil de

bana havasıdı

bana değil de

dayıma sarılı(r)dı

sanki dayım değilde

ben yangınıdım ona

gözeler gözeli gellabamm…

 

 

“-geçmiş gitmiş Mustafa abi

sızlayacak kemikleri kalmadı, hiç birinin

Allah hepsinin hesabını görmüştür

bari sen kendini günaha sokma

ama yine de Allah rahmet eylesin hepsine” dedim

 

“-dee! onu decen, Ismayıl..” dedi

“-bi tenesin deye anan üsdüne titirerdi,

nere ğetsem seni yanıma gatardı

emme ille de elinde bişiy olu(ru)du

beni elleriynen beslerdi, bi mahanaynan

beni bek severdi, ta öyle..

ıramatlıg gellabam

Musduğuumm deridi

 

ya benn..

ebi cetti, ben seni hiş se(v)mezdim

emme gellabamın gözel hatırından da çıkamazdım

onun yannında kimseye gatlanamazdım

başga bi evin gelini oluşuna

başgasının garısı oluşuna

hele sana heç

heç gatlanamazdım,

baya bildiğin garazlanıdım..

başına ne getirsem de canın acısa deye

can paralardım

geldi geşdi..

gönlüm ırazı gelmedi heş bi cenazeye

emme..

hayatda bi bobayın ölmesi uçu dova ederdim

bi de senin”

 

“-olur mu Mehmet abi

sen kurtarırdın beni dayaktan

dövdürmezdin,

yanından eğsmezdin,

sen olmasan beni oyuna bile almazlardı ki

çelimsizdim ya

ana kuzusu derlerdi,

“goca herif dölü” derlerdi

emme sokakta sen varsan

beni evde tutamazlardı

bilirdim ki

sen beni kollardın,

dövdürmezdin”

 

 

 

“-sen öyle san Ismayııll..

Ismayıl hala o çocuksun,

asıl onnarı ben ıvgalar,

seni avkalatdırıdım,

çelme dakdırtdırıdım

değilise oyuna almazdım kı onnarı da

efradım etmezdim ya da

onnar başına gelceği göze alamazdılar

….

 

ne hinidim ya.. Allah allah

hinciii, ben döğsem;

anana, gellabama garşı ayıp olcag ya

ben hasöz döğdürüdüm,

eseltmen şu eniği..deye

neçeden sonura, ortaya çıkar,

bi görükürdüm onnara,

o değilden bi het hür eder

görüküvürü(r)düm

güya ben gurtarmış oludum seni

onnar gaçarlarıdı

sonura benden

“eferim”i alırlarıdı”

 

“-olsun canım ne önemi var şimdi”

“-öyle deme Ismayııll

öyle deme hinci

sana az yımırta çaldırmadım

ebeyin holluğundan

az garpız kelek,

onun bunun tarlasından

..

yeyceğimden mi.. ya-ah

kimi hedef aldım

çetem senidin evelallah

kendini ispadlaycan deye,

can paralardın

..

az benim uçu cam gırmadın

az  gonu gonşuya zarar vermedin

ıramatlık boban az zıyan ödemedi

az zopa yemedin

benim yüzümden”

 

 

 

 

 

 

ben de atasız olunca

ne de olsa dulgarı çocuğu

ebem anam üst ayağa galkallardı

eyatlı biri bişii dese

şargadaydım annacan

 

nakıslığımı, gellabam eyi bilirdi

dulgarı çocukluğumu, serseriliğimi,

bana bişiy deyemezdi.. olmadı seni döğerdi..

“-valla bana gıda gibi gelirdi”

 

“-neytsem yanımdan aralaşmazdın”

“-öyle vallahi

ama onlar benim en birinci hikayelerim

anlatırdım da çocuklar inanmazdı

çok aksiydim, şımarığıdım diye”

 

“-ne nakısı …

valla melaike gibi bi çocuğudun da

gel velakin emme ben var ya

ipin ucu puştun elinde hani

başına olmadık işler getirdim”

 

“-geldi geçti, yel gibi

sanki daha dün gibi

çocukluk,.. varsın olsun

yine de pek güzeldi..

Allah bin kere razı olsun”

 

“geldi geşdi deği(l) deldi geşdi

Ismayıl..

hankını geri getirebilirsin hinci..

hankıynan hallaşabilisin ki

 

“-az iş getirmedim başına Ismayııll

mekdepde gopretifciydim ya

herkesden parasını aldıklarımı seni aldı deye

hesabına borç yazar,

bi de belletmene şikat ederdim,

 

az galemini çalıp, sağa sola atmadım

az cam gırdırmadım sana

gonu-gonşunun,

bizim ahırı sana kürütdürüdüm

gaçan topu sana getirtdiridim

erkeğsen getme”

 

 

 

 

“-hepsi bir yana da, Mustafa abi

her oyunu senden öğrendim kabul, tabii

altmışaltıda kağıt çalmasan,

her oyunda işine gelen kural koymasan,

dominoda istediğin taraftan çekmesen

tavlada zarı kapıp

yalan yere yemin etmesen,

tavla beşte biter deyip kapatmasan

ben beş alınca

burası köy biz köylğyğz deyip yediye sürmesen

altı kapıdan yedi atıp kaçmasan

birazcık ciddi olsan olmaz mıydı”..

 

“haklısın, bizim o(ğ)lan, da!

valla çok ballıydın,

en isdemediğim zar geliyodu

peygamber dölümüydün bilmen

şansından gudurudun

yetmez bide herkeş senden yana olurudu

çıldırıdım valla

 

başka hiç kimseye değil emme!

sana yenilmeyi de hiç hazmedemezdim

hatırlayon mu bi ğece zabbaha gadar u(ğ)raşdım da

herkeş bize bakınca hile de edemedim

emme.. en sonunda yendim.”

 

“- ı ıh.. o zaman ben hususi yenilivermiştim

elimde kırk varıdı demedim,

sonradan çekmişiyim gibi karo popazını”

“-aklıma gelmedi deği(l) valla”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“-çoğ akıllı, çok şanslı

çoğ uslu bi çocuğudun

sana beg eziyet etdim!

hakgını halal et, bizimo(ğ)lan

varısaaa sana taha bi bokis vurduğum

bi şamar atdığım vaki değildir..

emme ıvga verip seni beg avkalatdım

anan bili(r)di her münafıklığımı da

neyyesini bildiği uçu belki ses etmezdi

ıramatlıg beg eyiydi

bek severdi beni

asla yüzüne gülmesem de

anamdan fazla titrerdi üsdüme

….

 

neye dersen

neye biliyon mu,..

anam affetmedi gellabamı

“gelleba deme huna” deridi

oyusa elinden ne geli(r)di

Allahın bi(r) garibanı

..

Ismayılll.. bizimo(ğ)laan anan beni

“-gadın gellabam” deye severdi

“Musduğuumm” derdi

neye “gellabam” dediğini bal gibi de bilip durun..

ondan ben de ona “gellabam” derdim

gızoğlangızıkandan

Alı dayıma varamadıysa

elinden ne geli(r)di zavallı gellabamın

nur içinde yatasıca

beni beg severidi gardaşım”

bi(r)

“-gardaşıımm” derdi

içinden yüz tefa daha “gardaşım” derdi..

 

“-bilirim bilmez olur muyum hiç, herkes gibi

herkes biliyordu, herkes söyledi

vefatında en çok sen ağlamışsın abi

rahmetli anam da seni çok severdi”

 

 

 

 

 

 

 

 

“-o senin duyduğun, bildiğin

ben o ğünden beri hep a(ğ)ladım

içim hep yandı gardaşımm

ben onun hakgını nerde öderin, nerde

emme hep anam, o anam yok mu

“bitecik gardaşımın,

Alı dayıyın gatili” deye

ıvgalar, zokurdanır dururdu”

 

“-Allah hepsine gani gani rahmet eylesin

cennet mekan olsunlar”

“-Amiin”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“-bizim herif”

“-baya Ismayılı’ı beklerimiş

goca Gara Memet, ne bileyin ben

onu görünçe barabar beti-benzi açıldı

yüzü nurlandı, sanısın gül aşdı gı!

gözleri ışıldadı yenitden

Hatma abam teze yoğurt getirmiş

ondan yedi iki gaşşık,

aşamdan pirinş çorbası etdiydim

üş-beş gaşşık da ossa ondan dedikleyin

 

öteden beriden gonuşdukçana

yarennig etdikçene açıldı

unuttdug getdik

aylardır ölüm döşşende yatdığını

Allah var ya bize de bi umut geldi

gülüşdük bile, annatdıklarına

 

derkene ay bacım sonuratdan

takikesi takikesine uymadan

Ismayıl’ın kucanda teslim etdi uruhunu

Allah Allah…Allah celle celaluhu! ”

“-Ismayıl da nası emme

bilirimiş Kelam-ı Kadim’i,

okumuş adam şeer yerinde

üç gün gabirinin başına ğetdi..

anasının, bobasının, mezerinden fazla

o cuma camide hayır etdik

Allah gabil etsin.. dedik,

nası ossa haftası var elliikisi var

 

bazar derne(ği)  ö(ğ)lenden sonura

mezerligde e(vi)mize

Alla(h) a ısmarladığa geldi Ismayıl

kimbili(r) kim getirdiydi Hecazdan

halal hoş olsun gaktım gayfa gavırıvıdım

çekdim bi ğözel, közde bişirdim

bi filcan..

 

bakdı bakdı, gözleri dolu

“-taa çocukluğumdaki koku” dedi

dova ede ede bi ğaldı

şe(hi)r yerinde tezecih gavırıp daa

ona közde kim gayfa bişirivicek

 

 

 

 

de! onu decedim..

Ismayıl bizim düğünü benden eyi biliyodu

hiş unutmamın, hiş mi başga derdin yog ay bacım!

o annatdıkçana bi tühaf oldum valla

aklımıza gelse ya işden gayıtdan

bide herkeşin bildiğini kiminen gonuşcan

hincikinner de hal dert annadamayon

Sor Ismayıla aklına ne geli(r)se, olmuşu geşmişi

kırk elli sene eveliyi

görsen neler neler annatdı durdu, esgilerden

kendim unutdum getdim valla

ölenden galandan

anamdan bobamdan

herkeşleri aşıtladınca da

ilk gözağrısı Aşadudu’dan

meselenin can damarından

 

can havliynen “-ablaa” diye sordu

“-Ayşedudu…

Ayşedudu.. yaşıyor mu Ayşedudu? ”

nerede nasıl, çoluk-çocuğu, durumu

iki de bi yutgundu

“-eyi”

“-eyi şükür” dedim

“-çok şükür Allahım” diye gözyaşlarına boğuldu

sanısın Allahın sabi sübyan çocuğu

“-boşver hinci buraları” dedim..

tesella uçu

 

“-başımızda(hı) sıkıntıdan gonuşamadık,

çoluk-çocuk nası, torunnar file

hanım nası eyiler mi

onu da getir(s)eydin bari” dedim

..

“-demez olaydım, bi gahırlandıkine

çoluk-çocuğu uçurmuş eyi kötü de

gelip-getmez, görüşmezlerimiş,

torunnarını yıllardır görmemiş

ne eş ne dos(t)

gaderine nalet okudu

tek bildiği öte dünnedeliker

bi de varısa da yoğusa da

Aşadudu da Aşadudu

 

 

 

 

 

“olmuyor” dedi “buradakilerin üsdüne”

geldiğinden file hanımın habarı yoğumuş ki

bi gamyon ıras gelmiş zaba(hı)n zeherinde

binivimiş şöfer malline ha(y)dii

 

“kimse kimsenin umurunda deği

ha varsın, ha yoksun şeer yerinde” dedi

acızlandı

ellehem yeni garıynan da bek eyi değilleriki

“Aşadudu”su  onun marağı derdi

 

hinci elimden ne ğeli, adamca(ğı)za ne deyen,

bi acıdım kı

“keşke Allaha ısmarladığa gelmeseydi” dedim içimden

Ismayıl hala o deli çocuğudu,

ne bileyin görmediğimiz bilmediğimiz uçu

“herkeş yerinde sağ”…,

“halından memnin” sanıyoz ay bacım

kırk yıl geçmiş bana ne gardaşıımm

 

halallık diledi,

sarıldı elimi öptü,

hankımız böyüğüz bilmen valla

ben de ben senin öpcedim bizim o(ğ)lan dedim de

“sen başda böyüksün önemli deği” dedi

“hoşçakalın” dedi emme

gönnü yoğudu getmeye,

 

melil melil bakıyo

caymaya can atıyo,

çıksa da biri “getme” dese

gözümüzün içine içine

bakıyo yalvarıyo

aklımıza gelse(ye)

halı, halaa gözümün öğünden getmeyo

ay bacııım..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

o ağşam, herkeşler toplandı,

evlerde insan galmamacasına

uğurlamaya gelmeyen yoğudu

çoluk-çocuk, herkes..

nası ba(ğ)rına basdı köylü

herkeşlerin hatırını sordu,

annatdı güldürdü

 

kim kimidi,

kim kimin o(ğ)lu,

kimin gızı dedikleyin

herkeşlerden annadaca(ğı)  ne çok şey varımışşş..

herkeşin elinde bi(r)  çıkı

hamırsız, çörek, ekmek, yımırta,

herkeş bişiyler çıkılamış

yoğurt, peynir, dolaz, fasille, tar(h) ana,

bulgur, mercimek, hakgaş, payam

köylük yerde başga ne olacak

varısa hiç eli boş gelen yoğudu

emme götürmek nasip olmayacak

 

uğurladık,..olmadı

toprak çekmiş Ismayıl’ı

geldi getmedi-ğaldı

bazar arabasıynan getceğdi

bazarçılar vazgeşdi,

onsuz getmedi

………………………

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kıry Yıl Bekledim

 

“-ürüyamda

Akmemetlerin Gorunun ete(ği)ndeki ğibi

dere gıranındakı zümrüt yeşili bağlarda

razakı üzümler,

harımlarda yanal almalar deşiriyon

bobam ıramatlık ak bi atın yularını uzadıyo

bi goyun sürüsü hayadıma doluyo

çobanı utanıyo saklayo yüzünü

o beni biliyo ki,

gatliken bilgişlik vermeyo

bi bayguş sesine uyandım

hayırdır işallah dedim

bildiğim dovaları okudum

sabah da oldum oluyorun deyoru

 

narasın uykum gaşdı bi tefa,

ay tepsi ğibi, ortalık apapbak

gaş dedim “dışarı çıkayın”

ıpıl ıpıl gündoğu esip batır

merdimenin başına oturdum

neçe sonura fark etdim kii..

inil inil bi ses..

sürü köpekleri uluyo öte malleden öyle

aklıma düşdü

“sakın Deli Memet getmiş olmasın” dedim

 

derkene çok geşmedi bir iki ayak sesi..

ilerden geriden

hoca sela vermeye başladı

“hıh” dedim bu

unudivimişiyin dalmışıyım hocaya

elhamına kulfalla

hemen helkeleri gaptığım gibi seğittim

eşeğelin, cennet bacı ıras geldik

“Ismayıl etişmiş,

onun gucanda teslim etmiş uruhunu” dediler

 

noldum höyle, duyarına duymaz

taha hankı Ismayıl,

kimin nesi demeden

bi hoş oldum, dizlerimin bağı çözülüvüdü

gözüm başım döndü,

helkeler elimden düşcek, gondum,

“siz gedin” deyebildim o gadak

“siz gedin”dedim emme

getseler netçedim bilmen

hepden canım çıkıvıdı gı!

kırk yıl sonura hee

 

oyusa var yaa ..

helkeleri atıvırıp daa

canım uçalak varmağ isdeyyo

emme seğitmeye mecalim,

ayakda durmaya halim galmamış ki ne

yörümeye takatım ossun

daşı sıksa suyunu çıkaran o cövher ı ıhhh!

Bana mısın demeyyo

narasın hiş bi yannarım dutmayyo

 

öte yannardan can hıraş seğidenneri görüyon

a(ğ)laşannarı duyuyon

ağıt fığan edeyin

“aldırdık Memet ağayı.. Ismayıll”

düreleneyin gakayın deyon emme

narasın ay bacım..

edemedim, edemecen

 

Eşeğelin, Cennetce dutuyollar

elimi yüzümü yüyollar....

gollarımı sıvazlayollar neneyen

onnarı da bi telaşa verdim kii

netçeklerini şaşırdılar

ne gadak öyle ğaldım bilemecen

zeynim gatliken almayyo bişiyi

 

“avcımda yaprağ içinde garadut”

herkeşler isdeyyo vermeyon

biri “gaçalım deyyo”

öteki “bana ğel”

analık “ilk gelene ver”

boban “ne veriseniz verin”

dedem “taha çocuk,

üsdelik boyu yüklü”

 

gakan da yörüyen-gaçan deyon

ayaklarım bana hızmat etmeyyo

içim yanıyo, elim ayam buz kesiyo

ayıkmışıyın neçeden neçe sonura

eve getirmiş, kösmüşler hanaya

 

ne fakıt geşdi bilmen gomşular höyle sıralanmışlar

bakıyon Ismayıll.. yooog, yokk!

kimidi bilmen“gak gari” dedi

“gak gı,.. esgi köye yeni adet getirme

gıçıyın üsdüne otur bi”

“millete bi ğünde iki cenaze gömdürtme”

dişim kitlenmiş ellehem

gonuşsam da sesim çıkmayyo

 

garıların başı çekgili

ağıt etmiş gelmişler belli

Deli Memetdi gonuşuyollar

hiş “Ismayıl” deyen yok

eyi kine gedememişiyin

yıllardır etdiğim gibi

ya Ismayıl’a ağıt edersem

 

“evlerine geden yollar upuzun

o yolları çıynar geder tomafıl

yarını gaybetmiş kınalı guzun

hankı yaban ellerdesin Ismayıl..”

 

ben acabına ola Ismayıl nasıl deyon..

cuap berem yok

gözümde tütüyo o garagaşlı,

selviboylu garayağız deliğannı

yürem gürp gürp, yerinden fıldıracak

hiş bu ğadar yakın olmadık kırk yıldır

hiş bu ğadar teze habarını almadım,

hiş umudumu kesmesem de

ikdiba bana ğeldi Ismayıl

 

ova yolunda gördükden keri

anası öldüğünde bile

belki görün deye geldim

ben taa nerelerden geldim dee

elin gapısındaykana da

sen ğelmedin..ireyhinde horukana

o dönülmez yollardan

kaş günnük yolusa

vara yakasına yapışasın ay oğlan

sen nerem deyon adı batasıca

Gedengelmez dağına mı getdin üleenn

çalımın bana mı senin

Ismayıl…

 

garılar başımdaykana

mevtayı yumuş galdırmışlar

gedip gelenner annadıyo öyle

Ismayıldan baseden yog

işte godu getdi vardı goca Deli Memet

azametinden gorkulur

basdığı yer titirer

ona bile ğalmadı gapba dünne

sıra kim bili kimde

bende mi, sende mi

yonusa ikimizden birde mi

Ismayıl..

 

er ya da geş.. bizde gedecez ya

getmeden eveli

yalan düne gözüynen bi göreydim seni..

bek göresim geldi valla

başga bi murazım yoğ Ismayılll

eyi olduğunu gören bi len!

dünne ğözüynen, gara ğözlerini

gözel Irapbım çok görme gari

başga bişi isdemen senden..

 

gudurasıca garılar gakın gedin bi

işiniz gücünüz yok mu gı sizin

örgülü evi burası mı sanki

getmeden gedesiceler

bi bakmışsın

hinci cümle gapısından giriviri şahinim

“son bi sefer gören dedim Aşaduduumm”deye

sarılıvırı sımsıkı..

Canab-ı Allahın hekmetinden soval olur mu

O nasip etceğse kime ne

Ismayılımı da beni de yaradan o

garazevdalara salanda..

 

höyle sımsıkı sarılsa da

“ben de senin gibi hep böğünün hayalını gurdum”

“hep seni düşündüm,

hiş unutmadım,

garazevdam

Aşaduduumm” deyvise

bunca acının üsdüne

dilindemi galı len..

az mı yolumu gözledin

hinci ne deye çıkıvırıp da gelmeyon Ismayıll

 

ben de sarılsam da

soluğunu, kokusunu duya duya

“barabar yaşayamadık

bari barabar ölelim

üş günde olsa

birbirimizin gözüne baka baka

ölene gadag barabar yaşlanalım” desem

ömrümüze ömür gatılsa

emme nerdee ben de o şans

galbim duruviri, ölürün ki..

hasiretlik ne gözelidi

ben neytçen hinci

gapıdan girivirise

Alla(hı)m bak gör gari

 

insanoğluda emme ha

gapbanın eniği kırk yıl ne diledim ki

bi sefer sarılayından başga

ulen Ismayıl

gucanda uruhumu ben teslim etseydim ya

kör olmayasıca

işallah öyle ölürün

gözlerine baka baka

 

yatıp gakıp beş fakıt neyi diledim ki sanki

“geleceğsen gel gari

ömür geçiyo Ismayıl..”

 

demedim mi bunca yıl..

ahım getdi, vahım geşdi

ömrümde bi gün görmedim

ahımı almadım

gül olup aşmadım

şükür acı habarını almadım

emme bi selemin tahi gelmedi Ismayıl..

 

 

“bahar geldi yeşillendi yaylalar

ömür geşdi hasretinne Ismayıl

gurbette ölene acap kim ağlar

gelmedi bi habar bile Ismayıl”

 

“garlar gakdı Kocadağdan çoğ oldu

aramızda duyulmadık dağ oldu

umutlarım birer birer yoğ oldu

gelmedi bi selem bile Ismayıl”

 

“goca dağlar gar dutmadı gedeli

gurbet elde deli gönül kederli

oralardan buralara yol belli

gelmez mi bi tomafil de Ismayıl”

 

“Gocadağdan gar gakmazdı yazları

sevdiğine verin gari gızları

boşa çalman davılları sazları

bizim uçun çalsın bide Ismayıl”

 

 

 

 

 

 

 

 

Gel Gayri

 

 “geleceğsen gel gari

ömür geçiyo Ismayıl..”

 

demedim mi bunca yıl..

ahım getdi, vahım geşdi

ömrümde bi gün görmedim

ahımı almadım

gül olup aşmadım

şükür acı habarını almadım

emme bi selemin tahi gelmedi Ismayıl..

 

“bahar geldi yeşillendi yaylalar

ömür geşdi hasretinne Ismayıl

gurbette ölene acap kim ağlar

gelmedi bi habar bile Ismayıl”

 

“garlar gakdı Kocadağdan çoğ oldu

aramızda duyulmadık dağ oldu

umutlarım birer birer yoğ oldu

gelmedi bi selem bile Ismayıl”

 

“goca dağlar gar dutmadı gedeli

gurbet elde deli gönül kederli

oralardan buralara yol belli

gelmez mi bi tomafil de Ismayıl”

 

“Gocadağdan gar gakmazdı yazları

sevdiğine verin gari gızları

boşa çalman davılları sazları

bizim uçun çalsın bide Ismayıl”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yollarını Gözlerim

 

diyar-ı gurbet ellerde

ne gahırlar çekdim

ne acılar, ne kasavet, gam

varsın selemin gelmesin de

eyi olduğunu bilseydim..

nerde nasıl deye

uykularım gaşmadan

vara hayalına sarılaydım

ellerin deye yansaydım da

acaba başında bi i şmi varı kı deye yanmasaydım

Ismayılımm

 

böyle yazmışsa Yaradan

gader böyleyise ben neyden

ne gelir elden, hepisi Allah’tan

eyi olduğunu bileydim de

kırkyıl sebeb oldum deye yanmayaydım

vara uzakdan bi tefacık görseydim

gara toprağa girmeden

Ismayılıımmm

 

“Ismayıl ölmüş derseler

yaban çeşmeden yursalar

gurbet ellerde gorsalar

açık geder iki gözüm”

 

“ben yanarın Ismayıla

gurbete düşen gullara

uçamadık daldan dala

etme keder iki gözüm”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Deniz Düşünce

 

ne acılarla yandım ama ne acılar

ne acılar yaşarsam yaşayayın

işallah Ismayıl eyidir deye

gündüz hayalım da gece düşümde

ne hallarda olursam olayın

hele gözümü yumuvidiğimde

yeter di sana bi sarılayın

hep o murazınan yaşadım

 

ömürde bi tefacık  sarılayın

kokunu ısıcaklığını bi duyayın

ondan sonura alcağsa alsın

canımdan başka nem var

emme sana iki çift de lafım mar

 

“can havliynen sarıldığım dalıdın

koklamaya gıymadığın gülüdüm

bekle deye iki satır salmadın

senden başgasını görmedi gözüm”

 

..

 

“bari benden gözelmiydi aldığın

uğruna gurbet elde galdığın

eğer mutluyusan sağ olsun canın

yollarına baka baka öldüğüm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Olmayacak duaya da amin

ha bizimki olmaycag dova
ömürde bi tefacık  sarılıvısında
solu(ğu) nu, kokunu ısıcaklığını bi duyursun da
ondan sonura alsın canımı alcağsa
bi can borcum mar Allah’a
sana canım bin kere feda
gözümü gırpman yoluna Ismayılım

bi guru gara zevdadan başka
neyim mar Allah aşgına
zevdandan başga neyim mar Ismayılımm
namıs namıs deye ataşını söyündürdü kaç goca
ne eza cafalarınan geşdi ömr-ü hayatım
gan kusdum, gızılcık şerbeti dedim vallaha
canıma yetti, yüzbin tefa
hayalın caydırdı Ismayılım

eyi bi ğün görmedik desek yalan olu emme
eyi mi etdim kötü mü bilmen
düşüncek vahtım da olmadı kine
o(ğ)lannar etişdi de, işat mişat derkene
ha şükür emrine, garşı gelmen
de.. emme gel sen bana sor bi dee
ne uğruna yaşamışın Ismayıl

“neler geldi neler geşdi felekden
un elerdim deve geşdi elekten”
deyen az bile demiş vallaha..
gı boyu yüklü taha çocuğun üsdelik ben
çıkarılıvırı mı gı, gapı dışara
satan hadi sözde bobam olcak da,
alan döyüse ne deyen
nasıl bişiyimiş bu alen yazım
Allah düşmanıma yazmasın ya-a
du gader file değil zülüm emme dayandım
gücüm guvatım senidin Ismayılım

o analığın etdiği eziyet var ya,
vermesin kimseye can düşmanımısa da
o gavır mezerinde yatasıcaya  hinci boba mı deyeyin,
çocuklarına deği(l) de taygeldilere saap çıkdı da
gardaşlarımdan uzak, ben bi dedemi bildim
gördükçe duydukça, içerim yana yana
bi tenesine saap mı çıkabildim,
sen olmasan ben canımdan geşdim
gak dedin gakdım, yörü dedin seğittim Ismayıll..


“yağmır yağar suya doyar dereler
içerimi acıtmıyor yareler
gurbetelde ölüp galsam yad eller
kimsesizler mezerine defneder”

“emme yok mu derdin beni del eyler
burdan sana yörünmedik yol eyler
gurbet elde galsan seni yad eller
iki kürek toprağına defneder”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kına

Aşağelin Anşa’yı yanına ğatmış
gızın önecende keseler, çıkılar belli
belli gari Ismayıl’a yolluk etmiş
duralagdan bobayiğit gözel Ismayıl
cümle ğapısından çıkdı
omuzları çökük, boynu bükük
gönlümün aslanı, şahini,

“ay ellerin yari”, gönnümün garibi
bireş sonura gayfaya doru söykeldi
bakdım Anşa ğız ete(ği) ndekinneri eletmiş
gerisin geri gelip geli

öğüne geşdim
“-anşaa gı, ne guyvudu eben
Ismayıl emmine”
“-mercimek, hakkaş, peynir
yarın bazardan getce(ği)miş de”
“-öylemi gıı” dedim bilmeyomuş gibi
“seğit yavrım, benim eve al da ğel
hinci gayfadan yanna getdiydi
emme herkeşin içinde beni deme
“bobam çarıyo” de imi gadınım

acıkmışdır, dışarı ünne

“ekmek yecez” deye yanına gelinşe de,

“ille getcemişiyiz” deye izbar et
ilaf söz olcandan deği valla
neneyen hesap b(v) ercek değilin
hiş kimseye hu yaşdan keyri
emme olmayo işde
ele ğüne garşı
garı gısmının bide bu derdi var
saşına başına bakmazlar da
adını çıkarılar

isdeyen isdedini desin valla
umurumdaysa köpeğ olu ürerün de!
hayalını gurmuşun ömrümce
kime neyimiş; bobam satarkana
öğüne gelen, basıp parayı alırkana
benin deyen sürürkenora-bura
hankı ırzı gırık öğnnerine geşdi de
 “etmen-getmen”dedi de
hinci namısımdan
hesap berceğimişiyin elaleme

neyse hemenordan
kesdirimden evin yolunu duttum
ha ev toplancak deği,
yoşuk deye perdeyi değişdirmişiyin
payam ceviz gırmışıyın
piskevit, lokum
kekik hazır tıkırdayıp batır zobada
dünden su dökünüp saşlarımı gınalamışın
elime bile gapgara oturdu
aççık sovan gapcığı goduydum ondan mı ne
dırnaklarım narçiçe(ği)
sankı yarından sonura gerdeğe gircek gibi
eller duysa görse güler vallahi

aman kim görcek beni
herkeş işinde gaydında
herkeşin a(ğ) zı kesem mi ki?
aman kim ne derse desin
ekmek suladım
kaş gap aş bişirmişin
fasilesinden, keşgene,
ilanasından, gumpirine
horaz kesdim hemide kendi elimine
hamıraşı, cılbır olu-geder oturukene
höşmerim, gadeyif, taha ne
çıkılar file hazır emme
gız daha ünneyip gelenece
kırk tefa eve varılır emme
yüremin gümbürtüsünü duysanız bi
sanki okula gediyon
sanki ilk gaçışım
sanki bekleyen var
yaş kaş olursa olsun
garı gısmı her z(a)man garıdır vallahi..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Buyurun Buyurun

“aşdudu ebee”
çocuğ- aşşadan ünnemeye durdu
“aşdudu ebee”
sus hey ciğerinden yanmayasıca
ömürde bi hovardalığa getcedim
ay a(ğ) şamdan doğdu demiş
eveli biri,
yalan deği, o hesap
hemen çıkdım hanaya, o değilden
emme…
ne duyduğuma inanıyon
ne gördüğüme
bu o mu hinci
bu adam Ismayıl mı?
bakmadan bille
“buyurun buyurun”
bakdım çocuk da çıkdı okarı
“emmin yorulmasın gadınım
 sen hunnarı da gene eletivi Hesne gelinnere
ebem yolladı de imi gülüm”
çıkıları bohçaladım
bi de neyeyse iki lera sıkışdırdım eline
“-kimselere deyvime imi ebem”

de! ben hinci netçen
çocuk avlıdan çıkasıya
goca gapıyı çekesiya bekledim
geri dönemedim,
dönüp bakamadım
adam taha hala hanayda
sorutmuş galmış
“içeri buyur Ismayıl aga” dedim
adam sapıttı ya
ben de kendi kendime şaşdım
ne agası be “eşen eşşeg gafası”

adam geşdi
ben eftikledim hanayda
biri tığlayodur deye mi geldi aklıma ne
ya da
onunan aynı evde olmak
hemi de bi başıma
bu nassı iş
bi gören ossa
el ne demez

 

 

Nersdesin

 

nerdesin sen bunca fakıt
hiç aklına gelmedi mi..
senin derdin ne
çalımın kime

ulan Ismayıııll! ! ! ! !
hadi beni geç dee
anayın gözü açık getti
kaçlar defa gördükçene sarıldı bana
sarıldı sarıldı ağıt etdi gadın


“gar eridi su yürüdü dallara
çiğdem çiçek dal bezendi yaprağa
cemre düştü, hava suya toprağa
gel de baharım gelsin
gel de güleyin
Ismayıll

yıllar sonra bir kadın ana oldu
sevdalılar nişanlılar gavuştu
hasret bitti ellere düğün oldu
gel de bayramım olsun
gel de öleyin
Ismayıl

sen böyle hasiret duydun mu hiş len
hiş bu hasireti hak etdin mi

ne o tefter
okumam yazmam mı var
bana ne
benim ne üsdüme ilazım
okuu

sen bilin

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üç

 

“-Allah kaç” dendiğinde

işaret parmağımı gösterirdim

ama sayılardan bir tek üç ü bilirdim

 

“-sekizden beş çıktı..”

“-üş”

“-iki, bir taha”

“-üş”

“-binkırkikiden, binotudokuz çıkdı”

“-üş”

“-yüzyirmidokuzun kırküçdebiri”

“-üş”

 “-bu kaç..”

“-üş”

“-kaç yaşındasın Ismayıl...”

“-üş”

“-kaş gardaşsınız”

“-üş”

 

sonra durduk yerde

bende bir Aşadudu devri başladı

“-en gözel gız kim..”

“-Aşadudu”

“-en sarışın kim..”

“-Aşadudu..”

“-en esmer kim..”

“-Aşadudu”

“-en çok sevdiğin kim”

“-Aşadudu”

“-seni en çok seven”

“-Aşadudu”

adın ne deseler de..

değişmedi ömrümce

Aşadudu da Aşadudu

 

“-kimi alacan..

sevdiğin kim..”

“-Aşadudu”

“-nişanlın kim”

“-Aşadudu”

“-en akıllı gıız..”

“-Aşadudu..”

“-en datlı ğız..”

kim demeye galmadan yapışdırıdım cuvabı..

“Aşadudu”

 

 

 

“-en uzun boylu ğız..”

“-Aşadudu..”

en guvatlı,

en çikin,

en şişman..

en yaşlı..

en güçcüg..

en böyük

en çelimsiz..

en şımarık..

hepsi, her şeydi Aşadudu

 

bildiğim tek isim di

tek bildiğim oydu

kaderim..

tespihimdi,

tespihim

Aşadudu

 

ben de..

her şey onlu..

her hülyam o

her düşüm onunlaydı..

dağda oğlak kuzu  gütme..

tarlada çapa

ot ayıklama

ekin yolma

sap sarma

harmanda dönme

nedense

illa

da illa

Aşadudu

 

sebzeye

fidanlara su

aynı gölgeyi paylaşma

aynı çocukların ana-babası olma

aynı sıkıntıyı da ama

aynı mutluluğu paylaşma

hatta

onun mutluluğu üstüne hülya

her zaman o valla

başka şey yok

olmadı

yok başka oluru

sadece

Aşadudu

 

 

onun adıyla başladım,

sabaha, güne…

ömrümce

mektuplara, fallara

hasrettim, hasrettim

hasretim

Aşadudu

 

gördüğüm her güzelliği onunla düşledim

her geleni o sandım

her güzelde onu aradım

onun adına ettim bütün dualarımı

onun adına diledim türküleri, şarkıları,

onun için tuttum falları

değiştirmedim..

ömrümce

hep onu diledim

her zaman ilk önce,

her şeyin üstünde

her şeyden önce

onun mutluluğu

ömrümce

Aşadudu

 

onun adına mutluluğu,

mutluluğum oydu

ömür geçti..

görmedim ömrümce onu

ne fayda.. el oldu şimdi

ama; ne duam

ne hülyam

ne de dudağımdaki o ismi

yıllar değiştirmedi,

nere baksam gördüğüm oydu

Aşadudu

 

onu dilerim hala

hala o aklımda

hülyalarımda

ömrüm, umudum

Aşadudum

 

 

 

 

 

 

 

 

 

bilmem o kiminle mutlu

ben hala seviyorum onu

aklıma gelmedi hiç;

acaba unuttu mu

geçip   gitse de ömür

rüyamda çocuk görünür

tek vazgeçilmezim

her zaman, tek andığım..

o tek bildiğim isim

sevgilim,..

hayatım

canım

ruhum

Aşadudum”

 

“-yok bu değildi..

hani bir karadut vardı”

 

“-hıı” dedim

“seni son gördüğüm”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Karadut

 

sıkışırdıg.. bizim sıraya..

mekdebe ğeldiği ğünner...,

aynı sırayı O’nunla

O’nunla yanyana

mü(f)ettiş her geldiğinde köye..

ne hülyalar gurardım

“-mü(f)etdiş gelse” deye

herkes bilir.. imrenir

yatalak dedesinin başından ayrılamadığını

herkeşler Aşadudu’ya acırdı..

dedesine bakalak geşdi ömrü-hayatı

Aşaduduuu ömrümün varı

üsdelik bi de kendibaşına halı dokurdu

ilk göz ağrım Aşadudu

 

bi(r)  tek mü(f)ettiş geldiğinde

gelirdi Aşadudu mekdebe

o da kırk yılda bi(r) 

yoktu hiş bi(r) şeyi..

ne çentesi, ne galemi, ne silgisi

benim tefterimi gordu öğüne..

elinde tükenmek üzere

iki uşlu boyamla

eli erdiği yere süs yapardı

bir lacivert, bir kırmızı

bi dee..

baş harflerimiz yanyana

başharflerimiz yan yana ne ğözel dururdu

Aşadudu ne hayallar gurdururdu

 

O’nun hiç okuma yazması olmadı..

emme neler yazardı gönlünce...

geleceğe dair, ne düşlere daldırırdı

parıl parıl ışıldayan gözleriyle..

ben okurdum..

ben yazardım..

O dalardı, ben dalardım

Aşaduduumm yavıklıımm

Aşadudum ilk göz a(ğ)rım

 

o çocuğudu, ben çocuk..

çocuğuduk..

mutlu emme çok mutluyduk..

gülüşü tomurcuk

gözleri boncuk

çocukluğumuzdan daa,

cennetten de kovulduk..

 

sebep oldu o garadut

tadını hatırlamayorum,

acımı atamıyorum

Aşadudum

garadutuumm

gara yazgılımm

garagözlümm yavıklıımm

 

bi(r) tefasında Çıkrıklıguyuda

beni bekler buldum Aşaduduyu

barabar dırmandık ovadan

halası eşşekli.. önde..

bizden yarım dölüm ilerde

bir yaz günü yayan

keseden.. köye

o ve ben, yan yana, baş başa

eli-elime değmedi valla

üş garadut uzattı..yaprağ içinde

sadece biri(si) ğara

ilk bulduğu erginidi haralda

Akbükden zıva topra(ğı) elemişler

belli ki Yıkıkdeğirmenden beri elinde

halasıynan beklemişler

ben Garaçalıdan gelesiye

Aşadudum

garadutum

 

'-sen burdan get agam' dedi Dereyurtda

“-bi ğörem oluu”

öldüm bittim, gafam basmadı valla

yurt edindim Derereyurdu,

mutluluk buydu.. çakıldım kaldım

kimbili(r) kaş sahat

'-analığım, bobam duyar'

en böyük gabahat

ardından bakamadım,

goyup gedemedim

bu O’nu son gördüğümdü..

Aşadudumu.. öğsüzümü

O öğsüz ben yetim

Aşadudumm… dünneler gözelim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

kasabada ortaaokuldaydım

iki mektup aldım.. O’ndan

ilki 32 ye gatlanmış bi(r) tefter sayfası..

bir kibrit gutusunda

başga ellerin yazısı..

bir gınalı saç.. ve eğri büğrü..

'.... beni isdeyollar, gene

beni gurbet ele yar etme'

ve bi(r) dudak izi..

hayal-mayal, belki uydurdum

ömrümce öptüm durdum

seni kimselere gıyaman..

gıyamadım.. Aşadudum

 

peynir çomacında ğelen ikincisinde

'ben ölüründe ona yar olman' diye

yazıyordu sadece, yazı kimbili kimin

ondan geldiği belli.. eskimiş yırtık..

gözyaşıynan ıslanık

oyusa.. hiş okuma yazması olmadı garibin

ne dargınlık, ne öyke gadere..

yakışmazdı, yılgınlık.. gözyaşı

dünneler ğözeli Aşaduduma

garadutuma, yavıklıma

 

o bahar nişannamışlar, başka bir gonşu köye

halası deyvidiğinde

'-eyi olu(r) i(n)şallah' dedim,

'- işallah, eyi olu'

yeter ki, ey(i) olsun.. Aşadudu

ellerin oldu ne çare,

içim gabil etmese de

'-eyi biri olsa” dedi halası,

“o köyde gız mı yoğudu'

zaten içim yanık..

sarılıp a(ğ)laşdık..

Allaha yalvardık..

bahtıyar olsundu

gözeler gözeli Aşadudu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

se(v)mediği birine nişanlanmış.

ayına varmadan

bir başka köye gaşmış..

bilmen yalan,

bilmen essah..

'-ağası' dediler.. işdee

nikah-mikah

hakgetire

hiç düğün nasip olmadı,

bi(r) kepez bile

gadersiz garadutuma

Aşaduduma

 

geçinememiş o köyde de

her tefasında dönmüş bobaevine,

garnı burnunda..

yollanmış bi(r) gece

biri sırtında

öteki guca(ğı)nda

bobası yaşında birine

yazzık etdiler valla,

çoook çok yazık.. Aşaduduma

adın gadir olmuş ne fayda

gaderin gader olmayınşa

bu gadar talihsizlik de fazla

gadiler uğradı, talihsiz Aşaduduya

yazzık oldu..

ğözeller ğözeli Aşaduduma

 

gören.. tanıyan, duyan..

gara zevdasını

gara yazgısını bilen,

herkes bana can duşman

affetmedi

kimse beni,

ben kendimi

gitmedim

gidemedim köyüme bi daha

hasretin Aşaduduma

Garazevdalıyım Aşaduduma

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

o ğün, böğün hâlâ

hâlâ gedemedim köyüme

sormadan annadır ras(t)geldiklerim

annadır duru(r) 

her biri bi(r) yerde

beş gocadan dört çocuklu

gözeler ğözeli Aşadudu

dovam Aşaduduma

yüzü ğülsün onunda

garadutuummm

Aşaduduumm

….

Ya Rabbim oda kulun,

yeter artık unutduğun

garadutuummm

Aşaduduumm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Abamın Düğünü

 

Ismail gözyaşları içinde

'yıllardır cebimde..'

diye uzatınca

'bende de var öyle bi kıyat' dedim

'-meh' (al, buyur)

gardaşım askere gederken sakla deye verdi öyle duru

okumam mı var benim

 

..

Allah var ya

ne yazdığını az çok bilsem de

bunu ona vermem ilazım dedim

herkeş bi kendi çekdiğini bilir

her goyun kendi bacandan asılır dedikleyin

 aldı okumaya başladı

 

 “-a(ğ)lamayon yavrım ağlamayon

allı duvaklı gız çıkarıyon

neye a(ğ)layan” dedi

bi yandan gözlerini sildi

bi yandan da söylendi

ıpıslak oldu yenleri

garib ebem

“-işallah hepinizin mirivetini görün”

“-kendi başına getmesin” deye

beni de gapalıya bindirividi

 

seviniyodum Allah var ya

gapalıya bindiğime

gene de ebemden alamadım gözlerimi,

gaşla göz arasında

düğürbobanın verdi(ği) atbaşı parasını

sıkışdırdım eline

düşürün müşürün olur ya

hemi de

ilazım filen olu(r) neneyen,

guşanın arasın sıkışdırdı hemen

halinden memnin ebem

 

otoposta tıraşsız emmiler

hemen cığara tellendirdiler

ha bire birbirlerine laf etişdiriyollar

abamdan başga  bilgiş kimsem yok

enişde oğlan bi ğeldiydi

iki hafta eveli

ganım ısındı Allah var ya

 

 

Akyolu dönerkene barabar,

gözüm köye dakıldı ğaldı

Gışlatarlayı da geçividik

ebecezğzim düşdü aklıma

“heyvah” dedim ben nere ğediyon

inmeye ğaksam

“çocuk” deycekler

bi yandanda elimin biri hapis

abamın elinde

sıkı sıkı dutuyo zavallı

ne de olsa bi dene o(ğ)lan gardaşı

bireş sonura

içimi burkan sessiz sessiz hışkırması,

siğim siğim alaması kesildi

lafa dutuyo

görümcesi olcag çokbilmiş cadı

“ulen” deyon kendi kendime

“goca köyde

abamı alcak bi tene adam dölü, çıkmadımı

hepiciğinizi anasını ….”

verib-alıp söğüp sayıyon goca köye,

önceleri bizim evden yana bakdı deye

ana avrat düz getdiğim onca deligannılara

sebeb olannara

utanmadan bi de

gelin arabasının öğünü kesyollar

“anasını s…lerim

o… çocukları

şerefsizler”

 

sankı abamın beşşiğini sallamışlar gibi

utanmadan ip gerin

tam da

Payamdaşa taraf dönüvüdük

düzayak[1]

kimin idi Allahım

haralda İzzetlerin köpekleri garşıladı

nassı ardılıyollar

nası saldırıyollar görseniz

 

yırtıp endirivicekler tomafili

gızgıları gözlerinden belli

hemi havlayollar

hemi de nası seğidiyollar da

etişiyollar makeneye

gısmışlar güdük gulaklarını

boyunnarında hıltar

taa aşşaya gadar peşimizi burakmadılar

 

alt tarafı it deyip geçersiniz deği(l)mi

ben zannediyon

hâlâ ardımızdan geliyollar

da tozdan dumandan görünmeyollar

biz de Dereyurda eniyoz

bakdım valla

hâlâ ardımızdan seğidişiyollar

Golandaşın altında

alt tarafı sürü köpee de(ğil) mi

abam uçu müdafa ediyollar

can havliynen..

ibret ossun gelin arabasına ip gerennere

toprakbasdı alan döyüslere, iitolu itlere

yüre(ği)me su serpiyo cevval köpekler,

ya ben,

ben de eliminen teslim etmeye ğediyon

bitecik abamı

bi “yuuuhh” da kendime

emme elimden ne geli gader işde

 

aah garib ebem

sen demesen ben binmezdim gapalıya

“ben enecen” deycen

emme abam elimi hala goyvumadı

hemide naası dönecen

öğüme goca köpekler çıkcak,

hadi sürünün yanda olsalar,

çoban oş deyviri de

dağın başında

sürüden baya aralaşdılar

 

Birincidinlendirikden dönüyokana

nerdeymiş

Gara Memetler’in sinece “Pasdavalcı”

nassı üsdümüze sıçradı

valla herkeş tingedek düşdü

öte yana gaşdı

 

biri elindeği tüfee dorultdu emme

düğürboba “sakın ha” dedi

“arkıdeş ben bu köye bi taa gelcen”

bi ğız taa alacan mı demeğ isdedi

yonusam,

güçcük gızgardaşımı da mı belikledi

deyelek söğdüm adama

tabi  içimden

 

 

 

emme öyle-böyle bi adam deği(l) nakısına

dirayetli adamımış dorusu

len böle bi adam o(ğ)luna neye

kendi köyünden gız almazı ki

deye geçirdim içimden

Pasdavalcı hala arbılıyo makeneye

ötelerden Hasanüseyin fira ünneyo

söğüyo filen emme

kim dakar Hasanüseyini yau da

Pasdavalcı “banamısın” desin

zati Hasanüseyinden böyük!

 

gosgoca Akmemet,

o(ğ)luna çobannıg etdirsin ha

hakkatden bu adam Akmemedin o(ğ)lumu ki

yani İrbeminen hasöz  gardaşlar mı

yani Kazim gibi

bobada bir anada ayrı file değiller demi

hani Akili taygeldi mi getirdi ki

inanası gelmeyo insanın

ötekinnere heş benzemeyo da

aman bana ne

sankı biziki boba da ne

 

gerçi Hasanüseyin de münafığın

sıracalının tekidir emme

eyiki bu çoban

değilise, ileşber olsa;

bunun an’ını gakar durur herkeş

anbaşına Pasdavalcıyı ba(ğ)lacak değil ya

bununan an-ana bi tarlası olmalı da

hususi anını kakmalı bunun

Allah var ya günahım gadak sevmen

bu kiiim

Akmemedin o(ğ)lu olmak kim

mencilissizin teki..

 

var köyde bir keş tene daha

yoğ ülen adı ağa geçen her gapıda

böyle bi sürü var

ya hazır ben de köyde yoğukana

biri gardaşıma ebeme

bi kötünnüğ etmeye gak(ar)sa

Hasanüseyin de oluuur, başgası da

ebem hinci neyder ki,

gonşulara gap-gacak, tabla eletilcek taha

 

 

 

 

garib ebem

“ben encen” deye basdım fiğanı

“dur” mur, aklımı çelmeye ğakdılar

“yok ben enecen”

bi yandan abam

basdı ağıdı

arabayı durdurdular

taa Çalgırındayız

Sıhıyanınalmalığı geşdik

endik emme

nasihatlara etibar etmeyon

düğürboba a(ğ)zıma dutuşdurdu cığarayı

iki çekdim, ı ıh

zehir zıkkım!  adamca(ğı)z naçar

“geri dönelim” dedi

“emme geri ğetmeye ğaksak geş galırız”

….

“eyisimi

biz seni Gövceli Köprüsünde endirelim

gara yeğen”

ne diller dökdü adam

artık mayır muyur etcek yerimiz galmadı

uzatmayalım en sonunda “pekey” dedik

“keşke durmasalar” deyon içimden emme

orda endik vel(h)asıl

valla ağşam garanınığı da çökdüm çöküyon deyo

enmiş bulunduk

len hinci ben garannıkda nassı bulcan yolu

ya Yazılıgaya

ya Analığızlı

Tekkedenyüz

ya Gövcellinin köpekleri

tükürdüğümü yalamanın imkanı olsa

…..

 

bobası ğandırdı

abamın gayınıynan düşdük yola

aslında o da gızgılı emme

beni tesella ediyo

“gorkma” file deyo da

valla kendi de gorkuyo

ödü sıddıyo

yau daa o da sabi sübyan bi çocuk

iki dölüm getdik gedmedik

bin pişmanın

çocuğada irezil olcaaz

hiş gonuşmayoz

 

derkene bi bakdık

tomafil öte yoldan Gövcelliye dönmüş

nassı seğirtdik ordan

çaya varıp durdular

herkeş arabadan enmiş

abamınan bi sarılışdık

'-başga köyden gız alman'

deye yemin ediyon içimden

bek zoruma getdi bek

herkeşin gözleri doldu

tekral bindik daah dee

 

birez önüşkü o muray çocukdan eser yok

Şabanınan öyleynen epap olduk

bi hafta sonura aynı yoldan köye geldik

enişdem, abam

elimden dutup “guş-guş” bile etdiler

çocukluk işdee

biz de olsa valla talla meremet etmezler

ağzının üsdüne elinin tersiynen, bi çarparlar

“otur oturduğun yerde, şımarma” deye

çocuğusan çocukluğunu bilcen

öyle ya”

o ğün annadım ki

bizim köyde kimse çocuk olmamış

kimsenin “Bolat Tekkesi”ne getmediğinden belli

adam yerine gonan da yok

yook

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk Göz Ağrım

 

“çok haklısın Ayşedudu,

sen hâlâ benim “ilk göz ağrım”sın inan ki;

seni düşünmediğim bir günüm olmadı,

sensiz bir anım geçmedi,

ben hiç sensiz olmadım

 

bil ki ben seni

“mektebe müfettişler geldiğindeki gibi” seviyorum

hala müfettişler gelecek de hani

sen okula geleceksin diye bekliyorum

ben hep orda kaldım

 

hasretindeydim ömrüm boyunca, inan ki

ne güzelliğin, ne beni sevdiğin

ne de başka şey derdindeyim

dualarım hep mutluluğuna, sıhhat ve afiyetineydi

ben hep senli dualardayım

 

beni affet, kıymetini bilmemek değil elinden bir şey gelmemek

zavallılık, çaresizlik ya da kader,

elimizden gelecek bir şey vardı da yapmadık değil

takdir-i İlahi

duadan başka şey yapamadım

 

biliyor musun senden aldığım o iki mektubu hala saklıyorum,

okur, öperim

ama elimden ne gelirdi, ne yapabilirdim

hala el üstümde kalan bir orta mektep çocuğuydum

sana yanlış yapamazdım

 

ama bu seni sevmedim demek değil ki; gözümde tüttün

sana dualar ettim, varsın benim olmasın ama mutlu olsun Ayşedudu

içim yandı senli her haberde, duydukça, öldürdün

duydukça, öğrendikçe, hissettikçe bildikçe mutsuzluğunu

inan ki ben de yaşamadım, hayatımı sana adadım

 

başına gelenlerin acısını beraber çektik, unutalım umurumuzda olmasın

sen çok iyisin, huzurlusun, hala o okula gelemeyen kızsın

şükürler olsun seni sağ salim buldum, boşunaymış korkum

Allah’tan başka ne isterim Ayşedudum

kara sevdam.. ilk göz ağrım

 

bil ki “ben dünyaya seni sevmeye geldim”, sevdiğimsin

ve başka hiç ama hiçbir şey umurumda olmadı ömrümce

sen benim birtanemsin, yavuklum, sevdiğim, güzelim

canımsın, yeter ki sen de gülümse

……

canımmm”

Vuslat

 

daha neler neler valla

bunları söylerken siğim siğim ağladı

derken nası olduysa

sarıldı..

canımı acıtsın istedim

tırnakları geçsin tenime

kollarım morarsın

bere izi ey(i) olmasın ömrümce

 

nasıl bir sarılmaysa

sankine geldiğini duyduğumdaki ğibi

çaresiz öyle galagaldım

ben de sarılcağdım ya ı ıhh

saşlarım ıslak

yutkundu durdu ay bacım

ağladığı

boğazına bişiylerin düğümlendiği

içine işlediği belli

o habire bişiler dedi durdu

“-inşaallah Ayşedudum

Sağdır, huzurludur, mutludur diye

dualar ettim hep”

..

“-şu an, çok bahtiyarım

bundan daha güzel ne olabilir

dualarım kabul olmuş

çok şükür” dedi

“-artık ölsem de gam yemem”

ben de

“-ben de” dedim usulca

 

eli yanaklarımda

saşlarımı yüzümü ovşadı

gı bi elleri var ya nası biliyon mu

böbek teni ğibi

yımışacıkk

 

bi de sevindiğim, cığara işmeyo belli

 “çok şükür” dedim, soluğu teni gül gibi

hiş bi şiyi benzemez ellere

insan sarılmamı hiş böylesine

 

“zevdası uğruna ömür tükettiğim gözel Ismayıla

yalan dünne gözüynen hiş değilise bi tefa

sarılayın da

başga bişiycikler isdemen” derdim

 

doalarım gabil olmuş, çok şükür Irapbım

doalarımın gabil olcanı bilseydim başga bişiler de dilerdim

heş değilise bi on sene eveli, gelseydi Ismayılım

beni(m)ki benden getmeden, bayram ederdim

 

gene bayram etdim, etdim emme ne fayda

ossun varsın ben gene de murazıma erdim

çok şükür, bi deği(l) bin kere, hesapsız şükür Allahıma

körün isdediği bi ğöz, Allah verdi ikiğöz, taha ne isdeyeyin

 

emme başgasnın murazı ne bilmen

ben hep bunu diledim Allah’dan “-Ismayılımm

son nefesimi vermeden bi gören

doya doya bi sarılalım” dedim bir kere sarıldım..

 

o ne düşündü, neyderdi bilmen dee

ben.. can havliynen, son nefesde gibi

“burakma Ismayılım

sımsıkı

taha sıkı sarıl bana, kemiklerimi gır” dedim..

 

“-soluğunu duyan, içimden gelen bu

ne olursa olsun sonu”

kaş gocaya vardım ama hiş biri beni sarmadı

ben hiş birine sarılmadım

emme “sen sarıl” dedim içimden

..

“gucukla beni.. Ismayılım”

“-ben kendimi sana sakladım

gönlüm hiş bi zaman senden başgasını isdemedi sarılmadı

hinci sana naz edecek, yalan söyleyecek değilin

nazınan yalanan geçirecek kadar ömrümüz galmadı

çok görme bana gönlümün muradını”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Uğur Ola

 

“-yolun açık osun Ismayıl

var yoluna göpgözel get

emme günün birinde

her şey yolunda olur da

bana gelmeğ isdersen

yaşayosam

bu gapı sana her dayim açık

ömrüm marısa bi kırk yıl taha

yolunu gözlerin

kendimi hiş bi zaman sana ılayık görmesem de

sen benim hep ilk göz ağrım

garazevdam, yavıklım

aşgımm, nişanlım

gocam, herifim, erimsin

ben senin sayılırın,

bu kendimi bildim bileli öyledir

evel Allah emanetine leke gondurman

emme hinci çoluk-çocuk gözler yolunu

hanımın bekler

yuva yıkanın yuvası olmaz deler

onun uçu

…”

boazımda düğümlendi her şey

o gene sarılmağ isdedi

ı ıh..

“bi ğelen oluvuru

bi ğören olu

 

geldin

bi tefacıg da ossa gördüm

sarıldım

yana(ğı)mda

eliyin izi

ısıcaklı(ğı) var ya

yeter bana ömrüm oldukçana

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ömür Niçin

 

“bi kırk yıl daha

ömür diler Allahtan, niye

bir ömür daha

onca eziyet kahır, çile

ve hala beni sevmek adına

 

onca gençlik, güzellik vardı da

bu güne kadar ne oldu

bundan sonra ne olur, ne olacak da

ömrümün baharı Ayşeduduu

 

ya benim mahkumiyetim

ben de tad alamadım bu dünyadan

ne uğruna bunca çektiklerim

bunu mu diledim Allahtan

 

Ayşedudum yavuklum.. “git” dedin

de!.. nereye

nereye gitsin İsmail’in

benim yolumu bekleyen yok, sen den başka hiç kimse

 

beni gördüğüne sevinen insanlar

benim insanlarım

burada, burada fidanlığını bildiğim ağaçlar

dağlar, sokaklar, mezarlıklar.. anılarım

 

yolumu bekleyen burada biri

sarıldım seninle erdik muradımıza

bile bile aldık hanımefendiyi

keşke evlenmemiş olsaydım da

 

eşim, sultanım, yavuklum ol diyebilseydim sana

varsın yıpranmış, yaşlı olsun

beni gördüğüne sevindi ya

yeter ki yüzü hep tebessümle dolsun

 

gidiyorum, ama bu gitmek değil

içimde gözlerinin sıcacık sevinci

seni ger gittiği yere götürdü İsmail

bilmedi, merak etmiyor gözlerinin rengini

 

tebessümünden başka duası olmadı senden yana

bil ki bu ömrümün son yolculuğu

sana kavuştum ya çok şükür Allahıma

canım bin kere kurban sana, Ayşedudu

canım feda Ayşeduduma

 

 

Raziye

 

“-Aşdudebeeeeeeee”

!

“-Aşdudebee”

Anşa..

“-hay ebesiz galasıca” dedim

“-yavrım ne oldu desen ye”

“-ebee”

“-gene ne var eşşen eşek sıpası

aklımı mı alacan,

gavırın eniği”

 

“-anam,

“eben ayran versin” dedi”

“-netcemiş gıı Anşaa

neye deyvisen ya gı”

“-Ismayıl emmim hasdalanmış da

cevizin altında

anam başında

ayran isdedi”

 

“el ne der” deye çenemi dutuyon emme

yel gibi nası seğittim”

içimden kükreyon “Issmayıııılllll”

emme var mı çarası

başına vardım ses soluk yok

sopsovuk ter”

 

dirayetimi topladım “-gak len” dedim

o değilden..

“-hanımın köyden hesap sorar valla”

ne decez, seni nası ödecez”,

Iraz gızım yatıyomuymuş

bi yüzünü yusaydın

ıslak dülbendinen yüzünü sildim

ovarkan ederken

bu kendine geldi

 

ayran içirdik

“-bu Iraz kim” dedi,

“-benim böyük gız

Deli Memedin gelini” dedim,

 

 

 

 

 

 

 

“-Iraz haa”

“-hımm” dedim

“Iraz adını bek severdim

gızım olursa adını Iraz gocan derdim

gız olunça da godum”

 

“-Iraz anamın adı” dedi

“-hıı doğru ya, Iraz Halam

bek eyiymiş

emme eyiler fazla yaşamaz deler”

 

“-ben de Raziye koyayım isterdim hep

olmadı..

teşekkür ederim Ayşedudu”

“-kızım kurtardı beni Ayşedudu”

..

“-Raziye”

..

“-Allah’a emanet ol yavrum

demek Mehmet ağabeynin gelinisin

ne mutlu

..

ne mutlu bana

öz kızım olsa bu kadar sevinmezdim”

 

“ağ ellere gara kına yakılır

güzel olanlara başka yakışır

teskereli uçu yola bakılır

Ismayıl Ismayıl nere bakarın

hasretinne dağı daşı yakarın

 

evlerinin önü goca kapılı

senden başka geri döncek kalmadı

seferberlik kaç yıl oldu kalkalı

Ismayıl Ismayıl gelme bir anlık

hasretinne bağrım ciğerim yanık”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


[1] Düzayak: düzlük, yokuşsuz inişsiz, ayağın düz bastığı, oldukça uzun yokuş ta da inişten sonra gelen kıvrımsız yol..

( 1970 İdi Kırkyılın Sonu Tekmil Hikaye başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 3.07.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.