yıllardır; defter tasdikleri, yıl sonu, yılbaşı, açılışlar, kapanışlar, geçici vergi, hemen ardından gelir vergisi kurumlar vergisi vs.. herkesin tatile çıktığında; bende bu defa
tam tasdik raporları başlar.. o da haziran sonunda ancak biter, sonra kredi kartı belası
her şey yolunda olsa bile, her defasında
ekonomik sıkıntılar köye gitmemi engeller..
kaç bahardır “hiç değilse bu bahar” dedim
olmadı gitti.. bu sene ahdettim.. gene olmadı
haziranın dördünde işim bitti desem de
yine sonunu buldu raporlamalar nedense
öyle “gel”ler oldu ki.. ertelemek acısını
anlatamam.. “bir haber” o gece de gidemedim
ertesi öğleyi yine kaçırmak endişesiyle
öğle sıcağında.. saatlerce.. arada da olsa..
ilk defa köy altında inmedim.. alacak kimse yok diye
kasabadan gece gelebildim.. olsun
şükür babamlarda bir şey yok uçurumda üç takla,
ertesi gün ovaya indim güç bela çalıştırdığım traktörle
ulaşabileceğim yerde kayısı yoktu, (kayalıklarda da kekik)
kiraz dallarını eğmiş .. bir kova, bir kova da vişne..
ve yaz elması, akşam koli yazırlayacak ya babam
“oğlum sen hiç pazarda babıç ağzı görmedin mi” dedi
“n’oldu baba” dedim sakin, “sen hiç pazara çıkmadın mı,
“fişne, kirez almadın mı” “sapsız mı satıyorlar”
anladım tabi..
“saplı toplayayım dedim ama dalı kırılıp geldi, kıyamadım”
oğlum sen hiç “dalından meyve koparmadın mı”
çocukluğumda bizim meyve ağacımız yoktu,
olduğunda da ben köyde değildim
içim acıdı
…
ertesi gün içi elvermedi babamın erkenden inip
tek tek sapından yukarı kaldırarak derledik
ben bir avuç kadar ancak,
babam kovayı doldurdu
hala acemiyiz hayatta
dalından koparıp yemek hep hayal oldu…