b.





1950 – 1960 yılları asında Başbakanlık yapmış olan Adnan Menderes’e duyulan sevgi öyle samimi bir sevgiydi ki o sevgiyi milletin kalbinden sökmeye hiçbir cuntanın ve siyasi partinin gücü yetmedi .


Yaşlı bir demokrat anlattı : “ 1951 yılında Konya’da bir mitinge gitmiştik . Çevrede korkunç bir kuraklık vardı . Köylü perişan ve bitkindi . Konuşmalar bitmiş kalabalıklar dağılıyordu . Gözlerim Menderes’i aradı . Konuşma alanının epey uzağındaki tarlada yanında Tarım Bakanı Ökmen’le birlikte diz çökmüş olarak buldum . Gözleri yaşlıydı ve ağlıyordu . Bu korkunç kuraklık karşısında dua ediyordu . O da bir çiftçi çocuğuydu. “

“ Daha sonra çimento fabrikasının açılışına Balıkesir’e gelmişti. Bir ara Cumhurbaşkanı Celal Bayar sordu “ Adnan Bey nerede ? “ Baktık araştırdık , bir de ne görelim ; ilerde köylülerin arasına oturmuş onlarla sohbet ediyor . Çevresinde ne bir koruma ne de bir müsteşar bile yok . İşte o öyle bir başbakandı .” derken yaşlı vatandaşın sesindeki hırçınlık kaybolmuş , gözleri yaşlarla dolmuştu .

Bir emekli albay kitabında anlatıyor :

“ 1960 İhtilalinde Harbiye’de öğrenci idik . İhtilalde başımızda bir Binbaşı ile evrak tesbitine götürüldük . Üzerinde Başvekil Adnan Menderes yazılı bir levha olan kapının önündeyiz . Arkadaşlardan birinin omuz darbesiyle kapı açıldı . Arama yapıyoruz . Bir ara makam masasından yer bir şey düştü .Baktım bu bir Kur’an-ı Kerim . Tüylerim diken diken oldu .Hemen Kitabı ve dolapta gördüğüm Menderes’e ait kravat ve beyaz bir mendili kimseye göstermeden aldım . Ağlamamak için de kendimi zor tutuyordum . … Sonraki günlerde Menderes Harbiye’de mahkumken , biz de kapıda nöbetçiyiz . O derece eziyet ve sıkıntı çekmiş ki bir Harbiye öğrencisini dahi görür görmez hemen ayağa kalkarak , ceketinin önünü düğmeleyip esas duruşa geçiyordu . Nöbetçi iken yanına girdim . O asil ve kibar lisanı ile bana dedi ki “ Buyurun evladım , bir emriniz mi var ? “ O pırıl pırıl çehre , devamlı gülen yüz bir gül gibi solmuş , elmacık kemikleri belli olacak derecede zayıflamış , yanakları çökmüştü .Ben ondan daha fazla esas duruşa geçip hüzünlü ve mahcup olarak cevap verdim :
- Asla Efendim , emir değil ; bir durumu size arz etmek için geldim .
- Buyurun , sizi dinliyorum evladım .
- Efendim , odanızda yapılan aramada sizin bir Kur’an-ı Kerim’iniz ile kravat ve mendilinizi alıp muhafaza ettim . Bunları size teslim edebilirim .
Dudakları titredi . Çukurlaşmış gözlerinde damlalar belirdi . Ve koskoca Adnan Menderes boynuma sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak dedi ki :
- Evladım , aranızda böyle imanlılar da var mıydı ? Onları sana hediye ediyorum . Ananın ak sütü gibi helal olsun . Yalnız senden istirhamım bizim evden okumam için bana bir tane Kur’an-ı Kerim getirebilir misin ?
- Derhal Efendim ,dedim . Ve çamaşır vesair arasında bir de Kur’an-ı Kerim getirdim .
Ağlayarak çok dua etti bana . ( E.Alb. F.Ö. Türkiye Gazetesi / 5.6.1993 )

Menderes’i Yassıada’da idama mahkum edecek askeri cunta adına Yargıç soruyordu :
- Ezanı neden Arapça okuttun ?
- Dünyanın her tarafında böyle okunuyordu ve ben milletime söz vermiştim .

O , yüce Allah’ın huzurunda Peygamber’ine ve milletine söz vermişti . Şehadetine giden yolda sözünden ve sevgisinden ödün vermedi .
( O Başbakan Bizdendi başlıklı yazı A.Müfit KUTLU tarafından 10.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.