Sürükleniyordu ırmak

Yansıtıp şavkında kadının yüzünü

Dalgalandırıyordu deli gönlünü

Akılsız başına çarparak

 

Yol alıyordu su denizine doğru

Siyah gece indi suyun gözlerine

Kilometrelerce derin baktı

Gidenler gittiği yerde kalsındı

Çağırmayacaktı

Koparmıştı ipini eski kayıklar gibi

Geceydi, başında yalnızlık çarpması

Umudun kısılmış sesi

Sürgünlük, göçebeliğin Türkçesi

 

 

Kaybolacak suda sureti

Dilinde yanık türküsü

Yüreğinde aşk gülü

Dudağında nedensiz bir gülümseme

Gideceği yol tehlikelerle dolu

Kaldırıp kadehini boşa geçmişe

Tek düze bir oyunun şerefine

Ve ümitsizliğe değil, imkânsızlığa

O olmasa da dönüyordu nasılsa

Dünyanın çarkı

Sonu yoktu olmaza çare aramanın

Akıp gider ırmak, önüne set çekemezsin

Uzağa dökülmez bazı yaralar,

Yatağına geri döner

Yıkıcı bir sel olur durduramazsın

Seni yaralayan su değildir aslında

Ya da suda ki yüzün

Kendinden damlıyorsun, açık yaralarından

 

Sönmeyen kor acılarına,

Zamanı akıtıp, ateşi suyla yıkamalısın

Irmaktan önce öfkeni denize dökmelisin

Say

Tırnak içine aldığım sözler bir üyemizin uyarsısı üzre yapılmıştır ve Sayın şair beni Nazım Hikmet'in şiirini çalmakla suçlamıştır bunu dikkate alarak esinlenmiş olabilirim ama çok farklı iki şiir olarak niteliyorum  ve sizlere Sayın Nazım Hikmet'in şiirini ekliyorum

SALKIM SÖĞÜT



Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!

Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...

Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!

Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!



 

( Irmağa Akan Kadın başlıklı yazı Saliha Kaşkır tarafından 11/20/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu