Birecik’teyim; son dersin bitiş zili çaldı ve her günkü gibi içimde o son dersin bitiş enerjisi var. Bunu hep yaşıyorum; başlangıçlar ve bitişler yeni bir enerji kaynağı…

 

Saat 14:50 ve ben şehir merkezindeyim. Vakit, ikindi. Köprü Cami’nin oradan Fırat’a doğru uzandığımda, göğün mavisi ile Fırat’ın suyunun birleştiği noktada kuşların ikindi cıvıldayışlarının huzurunu gördüm. İçimden şöyle bir Fırat’ın kıyısından yürümek geçti de yapamadım bu gün. Halbuki daha önce yapmışlığım da vardı bunu…

 

Vakit geçiyordu, ben ise hülyalara dalmıştım. Bir ses kendime getirmişti beni:

 

-      Hocam, bu gün boyayayım mı ayakkabınızı?

-      Kadir, bakıyorum da artık soruyorsun boyamadan önce…

 

Kadir, ilk zamanlar ayakkabılarımı sormadan boyuyordu. Bunu sadece bana değil, camide namaz kılan çoğu kişiye yapıyordu. Kadir ile zaman içinde tanıştık ve ben namazlardan sonra kitap okurken Kadir de bazı zamanlar gelip beni dinler olmuştu. Kadir, ilkokulda okurken bir sebepten dolayı (…) okuldan uzaklaştırılmıştı. Şimdi, çok pişmandı ama çoğu zaman pişmanlıklar kaybedileni geri getirmiyordu. Kadir de bunu yaşıyordu.

 

 

Aradan geçen zamanla Kadir de beni tanımıştı. Neden hoşlanıp hoşlanmadığımı biliyordu artık. Aramızda bir muhabbet meydana gelmişti. Kadir’i bana yakınlaştıran şeylerden biri de ismiydi. İnsan bazen kaybettiği birinin ismini duymak istiyor…

 

-      Kadir, bu gün Pazartesi. Boyan ziyan olmasın.

-      Hocam, sizin canınız sağ olsun; boyanın hiçbir kıymeti yok.

-      Eyvallah Kadir.

 

Kadir ile içeride bir müddet kitap okuyup hasbıhal ettikten sonra Kadir dışarı çıktı ve enteresan bir şekilde yine camiye gelen diğer kişilerin ayakkabılarını sormadan boyuyordu. Ben de o arada servisin vakti geldiği için hazırlandım ve çıktım. Kadir’i yine aynı vaziyette görünce emeğinin boşa gitmesinin de biraz gücüme gitmesi sebebiyle :

 

-      Kadir, sana şimdi para verecek mi bunların sahipleri?

-      Hocam, zaten vermiyorlar ki…

 

Kadir’in son cümlesi içime oturmuştu: “Hocam, zaten vermiyorlar ki…”

 

 

Bu olumsuz cümlenin içinde “umut” saklıydı. Umudun hiç kaybolmasın yüzü boyalı çocuk, hiç kaybolmasın…

 

 

MEVLÜT KARA

Özümüzden Hikâyeler/1

( Umut Dünyası başlıklı yazı MEVLÜT KARA tarafından 1/17/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.