Düşlerde yaşatılan sürgünsün sen. Boş kumsallara yazılan adını dalgalar silebilir, oysa yüreklere yazılan adını silmek mümkün mü ? 

Kıvılcım düşmesiyle başlar yürek yangını. Duygular titreşir ve sana yazılacak senfoninin ilk notalarıdır akla gelen. İçinde hüzün olan, buruk bir tat bırakan ve insanı alıp başka diyarlara götüren sihirli bir yolculuğun başlangıcı. Her yolculuğun kendine göre seyri vardır elbette. Bu yolculuk hüzzamla başlar, uşşak olur, hicaz nağmelere bürünür, nihaventle flört, hüseyni ile komşuluk eder. Derken bir bakmışsın nefesin ney olmuş, klarnet olmuş. Duyguların bir kanun nağmelerinde titreşen melodi misali ve sen düşmüşsün yollara. Kendi gönlünü avutmak uğruna, yine kendin olacaksın yarenlik ettiğin. Önce kendini sevmeyi ve kendinle dost olmayı öğreneceksin bu uğurda. Ölümü bile göze alabildiğin gün, çık en yüksek tepelere ve dik bayrağını özgürce, haykır tüm dünyaya kendi içindeki dağı nasıl aştığını ve nasıl canının yandığını. Her yanışta, her acıda biraz daha serpilip olgunlaştığını. Güneşe, buluta, rüzgara yaşadığın mutlulukların nasıl mahur bir besteye dönüştüğünü anlat. Mahur beste  çalarken Müjgan ile vedalaşmak en son düşüneceğin yol olsun.

 

 Gece olduğunda ay ve yıldızlarla sohbet et. Onlar seni karşılıksız dinler, dene en azından. Bazen çok derin felsefe yapabilirler seninle konuştuklarında. İşte o zaman sus, usulca kendini sal gece ve gökyüzünün sonsuzluğuna. Aklınla ve yüreğinle öğrenmeye, anlamaya çalış onları. Tıpkı insanların seni anlamaya çalıştığı gibi.

 

 Nasıl bir marangozun alet çantası varsa, senin de yanında duygularını taşıdığın kocaman bir bavulun var unutma. Kendini ifade ettiğin her an ihtiyacın olacak onlara. Yazarken, çizerken, söylerken, dans ederken hatta beste yaparken. Yöntemi hiç önemli değil. O duygular üretecek güzellikleri ve dillerden düşmeyecek eserleri.

İçimizde her zaman var olan, seninle yaşandığında farklı anlam ve algılamaların içine çekilip, yanılsadığımız duygular.  ‘Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? ‘diye büyük ustanın da ifade ettiği türden.

 

En çok da vefasızlık yaralar bilirsin. Hırçınlaştırır, öfkeyi çağırır. Ardından kırılmış dehlizlerin içinde bulursun kendini ve sorarsın neden diye. Oysa vefasızlığın bir çok nedeni olabileceği gibi hiç bir nedeni de olmayabilir. Çıktığın serüven dolu bu yolculukta, sana mutlulukları yaşatan bir çok duygunun yanında vefasızlığı da doğal karşılamayı öğrenmelisin seni acıtsada. Mutluluklar kadar, acı ya da olumsuzlukları da doğal karşılamayı öğrenebildiğin gün çok zenginleşeceksin. Vefasızlığı aştığın gün zihnin ve ruhun boyut değiştirecek. Daha sevecen, daha toleranslı olacak, dünyayı ve içinde yaşayan canlıları öyle kucaklayabileceksin. Kızgınlık seni rehin alamayacak.

 

İnsanlık varolduğu müddetçe sen de var olacaksın ve her zaman yaşatıp öğreteceksin. Neyi mi? Okuyucuya bırakalım istersen.

Saygı,sevgi ve esenlik dileklerimle. 

 

                                                            

                                                                      

( Sürgün Düşler başlıklı yazı zumrut-yesil tarafından 22.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu