Sana bir şey söyleyeyim mi dostum
Sakın bana hayatın zorluklarından
Sıkıntılardan, çileden, dertten bahsetme
Zorluk nedir
Sıkıntı nedir
Korku nedir sen ne bilirsin
Sen ne gördün ki
Yıllardır anlatır durursun
Polisten cop yediğini
Bir kere, her gün değil
Yıllarca silah seslerini
Kulağının dibinde hissettin mi
Sana gülünç gelebilir belki
Ölümle her gün dalga geçtin mi
 
Ne çabuk unuttun
Ben dağlarda çarpışırken
Senin kızkardeşin
Benim garibim canımın içi
Doğuma iki gün varken
Yalnış bir haberden
Korkudan karnında ki bebeğimi
Kaybetmedi mi
Yüzünü bile göremediğim
Adını Zeynep koymuş Osman kardeşim
Benim yerime köyün mezarlığına bırakmış
Üç gün sonra aldım haberini
O anda neler yaşadığımı
Anlatayım mı sana
İyi bak karşında duran insana
Bedava yaşıyor bu dünyada
Vurulup yere düştüğünü
Ölümden geriye döndüğünü
Hala söylemedi garibine
Yeter ki üzülmesin diye
Hastahaneye zamanında gelmişim
Vurulduğumu bile hatırlamıyorum
Arkadaşlarım farkına varmış
Allah onlardan razı olsun
 
Neler geldi geçti başımızdan
Hangi birini sayayım
Hele bir keresinde
Pusuya düştük göz göre göre
Mermiler yağmur oldu yağdı üzerimize
Korunmak için toprağı kazdık
Silahımızın kasaturası ile
Kendimize mezar yaptık
Yanımızda ki itirafçının sayesinde
Korucular sustu önce
Tek bir sesle
Bir yanımızı sarmış asker
Diğer yakayı da korucular
Sıkıştık kaldık
Yalnış anlaşılma olmuşmuş meğer
Biz de inandık
Gel sen şimdi ne yaparsın
Bizi pusuya göndereni ararsın
Korkusundan çıkmaz ortaya sandık
Meğer soluğu memleketinde almış
 
Ah be dostum konuşturdun beni
Alacağın olsun senin
Daha da acılarını yaşadık
Üç günlük memurları
Dağıttılar aramıza
Bizimle beraber geleceklermiş çatışmaya
Yalvar yakar ama dinleyen yok
Kardeşim burası acemi birliğimi
Askerlik yapmamış
Eline silah almamış
Hiç bir eğitimi olmayan kişilerle
Gidiyoruz ölüme bile bile
Sokak arasında yürüyoruz
Bir kapıdan çıkan iki namlu
Serdi yere bizi attı tozumuzu
Karşılığını verdik ama neye yarar
Beş tane yaralı
Seviniyorduk yine iyi ki ölüm olmadı
Korkudan ağlayan mı ararsın
Altına kaçıran mı
Tokat atarak kendilerine getirirdim kaç kişiyi
Yoksa kafayı yiyeceklerdi
Yapmayın dedikçe başımızda ki amirlere
Ne yapalım emir böyle
Öğreneceklermiş çatışmaya gire gire
Verdikleri cevaba bak
Allahtan korkmazsam
Kalkta şunların alnına iki tane çak
 
Biz buralarda nelerle uğraştığımızı
Ölümler içinde ölüm beğendiğimizi
Anlayabildin mi bari
Anladığını sanmıyorum ama
İster anla ister anlama
Ben artık hiç anlamıyorum
Benim kafamın tasını attırma
Onun için bir daha
Duymak istemiyorum
Sakın sızlanma
Sakın ha...
 
20.05.2011
( 456- Sakın Sızlanma Sakın Ha başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 20.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu