Tiremin Kollarında -1
Akşamın ilerleyen karanlığı içinde Torbalı yönünden Tire’ye girmiş, şehrin giriş varoşlarında gece görevinde olan polis aracının renkli ışıkları yanıp sönüyordu. Polis memuru el işareti ile gelen aracı
durdurdu.
Genelde ilk hitap: “Beyefendi evraklarınız” olurdu. Ama
olmadı. Nazikane bir şekilde sakin sakin sordu.
“Beyefendi alkol aldınız
mı?” Alışılmadık bir cevap buldu kulakların derinliklerinde, alkol
almayan da mı bulunurmuş bu memlekette dercesine “Hayatım boyunca asla
almadım memur bey” “Buyurun geçin” diyen memur bey ilgisizliği içinde
gelmekte olan diğer bir araca yöneldi.
İki
yol arkadaşı “Şu batı yöreleri, doğu yörelerinden ne kadar da farklıydı.
Nerdeyse su yerine bira veya alkol kullanıyorlardı. Bakkalından,
kahvehanesine kadar bir çok işyerinde bira reklamları ve şişeleri
çevreye tamamen hakim olmuş” diye düşünmekten ve terennüm etmekten
kendilerini alamadılar.
Az ileride aracını yolun sağına
park etmiş ve dörtlü sinyallerini yakarak beklemekte olan Sedat bey ve
arkadaşı meraklı gözle gelecekleri bekliyorlardı. Yol boyunca cep
telefonu ile aranmıştı ama hep “aradığınız kişiye ulaşılamıyor, lütfen
sonra tekrar arayın” sözleri telefonun en tatsız cevabı olmuştu.
Aslından Sedat bey gün öncesinden geleceklerden haberdardı ama geliş
saatini bilmiyordu. “Karşılamasa da olurdu ya! Akşamdan değil de
sabahleyin görüşme imkanı olurdu ama haftanın yorgunluğunu atmasına
engel olmamak, pazar rehavetini bozmak gerekli” diye düşünmüşlerdi.
İzmir’den Tire’ye gelmekte olan misafirleri; İzmir’deki dostlardan biri
haber vermiş, Sedat beye yol başında sanki nöbet tutturmuştu. Bu ilgi ve
alaka karşısında, gelenler aşina birini bulmanın hoşa gitmişliği
gözlerinden okunuyordu.
Sedat Bey: “ Önce akşam yemeğini alalım” diye
ısrar etmesine rağmen; Osman Bey: “ikram sizin ama mideler bizim”
diyerek teşekkürle o sayfayı kapatmıştı. Kucaklaşmaları müteakip şehrin
bağrından yol alındı.
Su yeşile, yeşil ise Tire’ye hakim olmuştu. Kiraz
ilçesi yönünden tatlı bir rüzgar esiyordu.
Sedat Bey
aracını cumhuriyet meydanındaki gür çam ağaçları ile kaplı parkın önünde
başını gökyüzüne dikmiş Tirem otelinin otoparkına çekmişti. Otelin
ikinci katında yer alan teras kata geçildi. İçecek olarak çaylar tercih
edildi.
Hal ve hatırlar soruldu. Hasan Bey araştırmacı ve meraklı yapısı
gereği bilmek ve gündemi değiştirmek adına dayanamadı ve sordu.
“Sedat Bey Tire’yi, kısaca anlatıverir misin? Sedat bey anlatıyordu:
Doğa ve tarih kenti olarak tanınan Tire, gözde bir yerleşim
merkezidir. İlk çağdan, Türkler öncesine değin Teira adıyla anılan kent,
Türklerin yerleşmeleriyle Tire adını almıştır. Hitit, Frigya, Lidya,
Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşamasıyla, tarihte zengin bir
kültür mirasına sahiptir. Efes`ten başlayıp, Tire`nin Batı köylerini
içine alarak Bozdağ`a ulaşan Artemis tapınağı Kutsal Arazileri, yüzlerce
yıl Tire`ye bir kutsallık kazandırmıştır.
Özellikle Roma İmparatorları
Jül Sezar, Avgustos, Trian gibi ünlüler, Tire topraklarından bir
bölümünü bu arazilere ekleme yarışına girmişlerdir. Yine Roma döneminde
Küçük Menderes toprakları, Roma Senatosunda Kaystros Senatörlüğü (Küçük
Menderes) adıyla temsil edilmekteydi. Bizans Döneminde, özellikle
Ortodoksluğun biçimlendirilmesinde Kadıköy (İstanbul) ve Nikea (İznik)
kilise meclislerinde etkin, karar sahibi bir kent görünümünde olduğunu
görmekteyiz.
Çağlar boyunca zengin coğrafyasının sağladığı olanakla
birçok uygarlıklara sahne olan Tire, Tarihçi Pachmeres`in deyimi ile
"Keşişler Yöresi ", Şerafeddin`in Zafer namesinde " Rum`un Meşhur Şehri "
Evliya Çelebi seyahatnamesinde " Şehri Muazzam Tire", Katip Çelebi de
"Eski Taht Şehri ", 1908 Tarihli Aydın vilayeti Salnamesinde "Ulemalar
yatağı" tanımlamalarında tarihsel payı verilirken, diğer yandan Fransız
Tarihçisi, Şair Lamartin doğal güzelliğini dikkati çekerek, "İsviçre
kentlerini" andırıyor demektedir.
...
Dv...
...
Tire-100904
(
Tiremin Kollarında -1 başlıklı yazı
KOCAMANOĞLU tarafından
25.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.