Akşamın ilerleyen karanlığı içinde Torbalı yönünden Tire’ye girmiş, şehrin giriş varoşlarında gece görevinde olan polis aracının renkli ışıkları yanıp sönüyordu. Polis memuru el işareti ile gelen aracı durdurdu.

Genelde ilk hitap: “Beyefendi evraklarınız” olurdu. Ama olmadı. Nazikane bir şekilde sakin sakin sordu.

“Beyefendi alkol aldınız mı?” Alışılmadık bir cevap buldu kulakların derinliklerinde, alkol almayan da mı bulunurmuş bu memlekette dercesine “Hayatım boyunca asla almadım memur bey” “Buyurun geçin” diyen memur bey ilgisizliği içinde gelmekte olan diğer bir araca yöneldi.

İki yol arkadaşı “Şu batı yöreleri, doğu yörelerinden ne kadar da farklıydı. Nerdeyse su yerine bira veya alkol kullanıyorlardı. Bakkalından, kahvehanesine kadar bir çok işyerinde bira reklamları ve şişeleri çevreye tamamen hakim olmuş” diye düşünmekten ve terennüm etmekten kendilerini alamadılar.

Az ileride aracını yolun sağına park etmiş ve dörtlü sinyallerini yakarak beklemekte olan Sedat bey ve arkadaşı meraklı gözle gelecekleri bekliyorlardı. Yol boyunca cep telefonu ile aranmıştı ama hep “aradığınız kişiye ulaşılamıyor, lütfen sonra tekrar arayın” sözleri telefonun en tatsız cevabı olmuştu.

Aslından Sedat bey gün öncesinden geleceklerden haberdardı ama geliş saatini bilmiyordu. “Karşılamasa da olurdu ya! Akşamdan değil de sabahleyin görüşme imkanı olurdu ama haftanın yorgunluğunu atmasına engel olmamak, pazar rehavetini bozmak gerekli” diye düşünmüşlerdi.

 İzmir’den Tire’ye gelmekte olan misafirleri; İzmir’deki dostlardan biri haber vermiş, Sedat beye yol başında sanki nöbet tutturmuştu. Bu ilgi ve alaka karşısında, gelenler aşina birini bulmanın hoşa gitmişliği gözlerinden okunuyordu.

Sedat Bey: “ Önce akşam yemeğini alalım” diye ısrar etmesine rağmen; Osman Bey: “ikram sizin ama mideler bizim” diyerek teşekkürle o sayfayı kapatmıştı. Kucaklaşmaları müteakip şehrin bağrından yol alındı.

Su yeşile, yeşil ise Tire’ye hakim olmuştu. Kiraz ilçesi yönünden tatlı bir rüzgar esiyordu.

Sedat Bey aracını cumhuriyet meydanındaki gür çam ağaçları ile kaplı parkın önünde başını gökyüzüne dikmiş Tirem otelinin otoparkına çekmişti. Otelin ikinci katında yer alan teras kata geçildi. İçecek olarak çaylar tercih edildi.

 Hal ve hatırlar soruldu. Hasan Bey araştırmacı ve meraklı yapısı gereği bilmek ve gündemi değiştirmek adına dayanamadı ve sordu.

“Sedat Bey Tire’yi, kısaca anlatıverir misin? Sedat bey anlatıyordu:

Doğa ve tarih kenti olarak tanınan Tire, gözde bir yerleşim merkezidir. İlk çağdan, Türkler öncesine değin Teira adıyla anılan kent, Türklerin yerleşmeleriyle Tire adını almıştır. Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşamasıyla, tarihte zengin bir kültür mirasına sahiptir. Efes`ten başlayıp, Tire`nin Batı köylerini içine alarak Bozdağ`a ulaşan Artemis tapınağı Kutsal Arazileri, yüzlerce yıl Tire`ye bir kutsallık kazandırmıştır.

Özellikle Roma İmparatorları Jül Sezar, Avgustos, Trian gibi ünlüler, Tire topraklarından bir bölümünü bu arazilere ekleme yarışına girmişlerdir. Yine Roma döneminde Küçük Menderes toprakları, Roma Senatosunda Kaystros Senatörlüğü (Küçük Menderes) adıyla temsil edilmekteydi. Bizans Döneminde, özellikle Ortodoksluğun biçimlendirilmesinde Kadıköy (İstanbul) ve Nikea (İznik) kilise meclislerinde etkin, karar sahibi bir kent görünümünde olduğunu görmekteyiz.

Çağlar boyunca zengin coğrafyasının sağladığı olanakla birçok uygarlıklara sahne olan Tire, Tarihçi Pachmeres`in deyimi ile "Keşişler Yöresi ", Şerafeddin`in Zafer namesinde " Rum`un Meşhur Şehri "

Evliya Çelebi seyahatnamesinde " Şehri Muazzam Tire", Katip Çelebi de "Eski Taht Şehri ", 1908 Tarihli Aydın vilayeti Salnamesinde "Ulemalar yatağı" tanımlamalarında tarihsel payı verilirken, diğer yandan Fransız Tarihçisi, Şair Lamartin doğal güzelliğini dikkati çekerek, "İsviçre kentlerini" andırıyor demektedir.
...
Dv...
...
Tire-100904


( Tiremin Kollarında -1 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 25.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.